a
Ana SayfaOn Birinci Söz13. Amma füccar ve eşrar olan diğer güruh ise hadd-i büluğ ile şu âlem sarayına girdikleri vakit…

13. Amma füccar ve eşrar olan diğer güruh ise hadd-i büluğ ile şu âlem sarayına girdikleri vakit…

On Birinci Söz’ün mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

Amma füccar ve eşrar olan diğer güruh ise hadd-i büluğ ile şu âlem sarayına girdikleri vakit, bütün vahdaniyetin delillerine karşı küfür ile mukabele edip ve bütün nimetlere karşı küfran ile mukabele ederek ve bütün mevcudatı kıymetsizlikle kâfirane bir ittiham ile tahkir ettiler ve bütün esma-i İlahiyenin tecelliyatına karşı red ve inkâr ile mukabele ettiklerinden, az bir vakitte nihayetsiz bir cinayet işlediler; nihayetsiz bir azaba müstahak oldular. (11. Söz)

(Füccar: Günahkârlar / Eşrar: Şerliler / Hadd-i büluğ: Ergenlik çağı)

Bu bölümde, kâfirin cinayetlerinden bahsedilmektedir. Bu makamda zikredilen cinayetler şunlardır:

1. Vahdaniyetin delillerine karşı küfür ile mukabele etmek.

2. Bütün nimetlere karşı küfran ile mukabele etmek.

3. Bütün mevcudatı kıymetsizlik ile itham ve tahkir etmek.

4. Bütün esma-i İlahiyenin tecelliyatına karşı red ve inkâr ile mukabele etmek.

Kâfirin işlemiş olduğu cinayetlerden bu makamda bu dördü zikredildi. Üstadımız diğer makamlarda, kâfirin daha birçok cinayetinden bahsetmiş ve kâfirin ebedî cehennemi hak ettiğini ispat etmiş. Makam münasebetiyle, bu cinayetlerin bir kısmını burada kaydedelim:

Küfür mahlukatın hukukuna bir tecavüzdür. Çünkü:

1. Bazen büyük bir devletin küçük bir elçisini hiçe saymak, gönderdiği mektubu yırtmak savaş sebebi olabilir. Bu noktada elçinin ve mektubun küçüklüğüne değil, yapılan hareketin büyüklüğüne bakılır. İnkârı meslek edinen kâfir de Allah’ın elçisi olan Hazreti Muhammed (a.s.m.)’ı ve Allah’ın mektubu olan Kur’an’ı hiçe saydığı için büyük bir kabahat işlemiştir. Bu kabahatin tek cezası ise ebedî cehennemdir.

2. Her şey kendine mahsus bir lisanla: “Allah vardır, birdir, her şeyin sahibidir; bizler de onun esmasını gösteren mektuplarıyız.” derken, kâfir bu gerçeği inkâr etmekle onları yalancılıkla itham etmektedir.

3. Özene bezene harika tablolar yapıp bir sergide teşhir eden ressamın eserlerini hiçe sayarcasına: “Bunları da güzel diye asmışlar, ne kadar çirkinler, boyalar kendiliğinden dökülüp bu şekilleri almış.” diyen kimse, tablolara ve sanatkâra ne büyük bir hakarette bulunmuş olur. Aynen bunun gibi, kâfir de Cenab-ı Hakk’ın yarattığı mahlukata: “Rastgele yapılmış, manasız şeyler.” diyerek, her biri sanat eseri olan varlıklara karşı hakarette bulunmaktadır. Ağzından çıkan bir kelimeye bile manasız denilmesine kızan insan, bütün kâinata “manasız” demekle, sanatkârını kızdırıp sanatının hukukuna tecavüz etmiş olur. Bununla da ebedî cehennemi hak eder.

4. Tablolar ressamlarından ötürü değer kazanır. Meşhur bir ressamın tablosu milyarlara satılırken, meşhur olmayan bir ressamın tablosu alıcı bile bulamaz. Hatta aslına son derece benzeyen tablolar bile o ressamın elinden çıkmadığı anlaşılınca beş para etmez. Aynen bunun gibi, her bir mahluk da yaratıcıları hesabına değer kazanır. Allah’ı inkâr eden, dolayısıyla mahlukatın kıymetini de ıskat eder, değerini düşürür. Bu da ebedî azabı gerektirir.

5. Bir insana “Sen babasızsın!” demek ne büyük bir hakaretse, mahlukata “Siz sahipsizsiniz, rastgele olmuşsunuz!” demek de böyle bir hakarettir. Bu hakaretin cezası da ebedî cehennemdir.

6. “Güzeli gösteren ayna güzelleşir.” kabilinden, kâinattaki her bir varlık da Allah’ın güzel isimlerine ayinedarlık yaparak güzelleşir. Kâfir ise bütün mahlukatı tesadüfe havale ederek onların güzelliğini inkâr eder. Bu inkârın cezası da cehennemdir.

7. Kâfir, Allah’ın yarattığı, bin bir hikmetle yoğurup halk ettiği mahlukatı çürümeye mahkûm, cansız, ruhsuz, gayesiz bir madde yığını olarak görmekle büyük bir zulmü irtikap etmiş olur. Bu zulmü ancak ebedî cehennem temizler.

8. Biz namaz kılarken birisi bize: “Bu namaz kılmıyor, sahtekârlık yapıyor.” dese, ne kadar da kızarız. İşte kâfir küfrüyle, mahlukatın fıtri ibadetlerini ve Allah’ın isimlerine karşı yapmış oldukları tesbihatı inkâr ederek hukuklarına tecavüz eder. Bu tecavüzün cezası da ebedî cehennemdir.

9. Bütün varlıklar Allah’ın birer memurudur. Kâfir ise Allah’ı tanımamakla, onları memuriyet makamından indirip görevsiz başıbozuklukla itham eder. Bununla da cehennemi hak eder.

Sözün özü:

– Kâfir, Allah’ın resulünü inkâr eder.

– Mektubunu yırtar.

– İlahî isimleri inkâr eder.

– Mahlukatın Allah’ın varlığına olan şehadetine karşı, onları yalancılıkla itham edip tekziple mukabele eder.

– Mahlukatın kıymetlerini ıskat eder ve düşürür.

– Kâinatı ve içindekileri manasızlıkla itham eder.

– Mahlukatı sahipsizlikle itham ederek hakaret eder.

– Onların güzelliklerini inkâr eder.

– Onları sadece maddi bir varlık olarak görüp onlara haksızlık eder.

– İbadet ve tesbihatlarını inkâr eder.

– Onları memurluk makamından indirerek başıbozuklukla itham eder.

Hem de öleceğini bildiği hâlde bunları yapar. Bir de ölümsüz olsaydı kim bilir neler yapardı?

İşte Cenab-ı Hak, mahlukatının hukukuna yapılan bu tecavüze karşı kâfiri ebedî cehennem hapsine mahkûm eder. Ta ki adalet sağlansın ve mazlumun hakkı zalimden alınsın!

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin