10. Sâdisen: Eşyanın yaratılışında ve masnuatın sanatındaki latif incelik ve nazenin güzellikleri…
On Birinci Söz’ün mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
Sâdisen: Eşyanın yaratılışında ve masnuatın sanatındaki latif incelik ve nazenin güzellikleri temaşa ile tenzih makamında Fâtır-ı Zülcelal, Sâni-i Zülcemal’lerine muhabbet ve iştiyak vazifesine girdiler. (11. Söz)
Kişi, bu altıncı vazifeyi şu basamaklar ile eda eder:
– İlk önce eşyanın yaratılışındaki hikmetleri ve onun sanatındaki latif incelikleri ve nazenin güzellikleri temaşa eder.
– Bu temaşadan sonra tenzih makamında, Cenab-ı Hakk’ı bütün kusur ve noksanlıklardan tenzih ve takdis eder.
– Bu tenzih ve takdisten sonra da Allahu Teâlâ’ya karşı muhabbet ve iştiyak vazifesine girer. Zira insan cemale ve kemale müştaktır. Cemal ve kemal, sebeb-i muhabbettir. İnsan Cenab-ı Hakk’ın cemal ve kemalini gördüğünde, fıtri olarak Ona karşı bir muhabbet ve iştiyak duyar. Demek, Cenab-ı Hakk’ı sevmenin yolu, onu bilmekten geçiyor.
Bir misal ile bu vazifeyi icra edelim:
Şimdi gelin, son derece hakir ve kıymetsiz gördüğümüz sivrisineği bir parça tefekkür edelim:
– Sivrisinek son derece hassas ısı algılayıcıları ile donatılmıştır.
– 1/1000 derecelik sıcaklık değişimini bile hissedebilir.
– Bu algılama ışığa bağlı olmadığından karanlık bir odada bile kan damarını bulabilir.
– Kan damarını buldu mu ilk önce hortumcukları vasıtasıyla kan emeceği noktayı seçer.
– Şırıngaya benzeyen iğnesi bir kılıfla korunmuştur. Kan emme sırasında bu kılıf iğneden sıyrılır.
– Deriyi ise sanıldığı gibi basınçla değil, üst çene ve dişlerinin bulunduğu alt çene ile yarar.
– Testere gibi ileri geri hareketler ile deriyi keser ve açılan yarıktan iğnesini kan damarına sokar.
Burada büyük bir problem vardır. Bu problem kanın pıhtılaşmasıdır. Eğer kan pıhtılaşırsa sinek beslenemez. Sivrisinek bunun da önlemini alır ve pıhtılaşmayı önleyecek bir sıvıyı damardan açtığı deliğe zerk eder. Kaşıntıya sebep olan da bu enzimdir.
Şimdi bu hadise üzerine şu mütalaayı yapalım:
1. Yıllarca eğitim almış hemşireler bile birçok defa damarı bulamamakta, iğneyi yanlış yere saplamaktadır. Hiçbir eğitim almayan sivrisinek ise asla hedefini şaşırmaz. Acaba sineğe damarı bulma dersini kim verdi?
2. Eğer ısı algılayıcıları sayesinde bu işi yapıyor derseniz, biz de deriz ki: Son derece gelişmiş olan bu ısı algılayıcılarını onun vücuduna kim yerleştirdi? Sakın “Tabiat.” demeyin. Çünkü kör, sağır, cansız ve şuursuz tabiat böyle hikmetli bir fiile -hem de milyonlarca fertte- fail olamaz.
3. Daha önce dediğimiz gibi, bu ısı algılayıcıları ışığa bağlı olarak çalışmıyor. Gece de sıcaklık değişimini hissedebiliyor. Eğer ısı algılayıcıları ışığa bağlı olsaydı sinek gece beslenemezdi. Gündüz ise zaten onu gören avı tarafından beslenemiyor… Bu ise sivrisineğin sonu demektir. Sorumuz şu: Sineğin beslenebilmesi için ısı algılayıcılarını ışığa bağlı kılmayan ve karanlıkta da çalışmasını tasarlayan sanatkâr kimdir?
4. Ufacık iğnesini korumak için hangi terzi ona kılıf dikti?
5. Deriyi kesmek için diş ve çenelerini kullanmayı ona kim öğretti?
6. Belki de bu işteki en ilginç nokta, sineğin kanın pıhtılaşmasını önleyen enzimi açtığı delikten içeriye bırakmasıdır. Sinek kanın pıhtılaşacağını nereden biliyor? Hadi biliyor, pıhtılaşmayı önleyecek enzimi üretecek tezgâhı ve fabrikayı vücuduna kim yerleştirdi? Sadece tezgâhın olması da yetmez, zira kanın pıhtılaşmasını önleyecek sıvının formülünü bilmek için kimyager olmak gerekir. Sivrisinek acaba hangi kimya okulunu bitirdi?
Bir sinekte bu tefekkür yapıldığı gibi, çiçeklerden yıldızlara, zerrelerden galaksilere kadar her şeyde bu tefekkür yapılmalıdır.
İnsanın vazifesi ise: Bu tefekkürü yapmak; bu tefekkürden sonra Cenab-ı Hakk’ı tenzih etmek -yani Onun ilminin, kudretinin, hikmetinin ve diğer sıfatlarının nihayetsizliğini ve mükemmelliğini ikrar etmek- ve daha sonra da o nihayetsiz cemalin ve kemalin sahibi olan Zata karşı muhabbet ve iştiyak peyda etmektir.
Bu bölüme kadar altı vazifeden bahsedildi. Bu altı vazifeyi bir daha hatırlamak faydalı olacaktır:
1. Saltanat-ı rububiyetin mehasinini temaşa makamında tekbir ve tesbih vazifesi.
2. Esma-i İlahiyenin cilvelerine ve parlak eserlerine dellâllık makamında takdis ve tahmid vazifesi.
3. Rahmet-i İlahiyenin nimetlerini tadıp anlamak makamında şükür ve sena vazifesi.
4. Esma-i İlahiyenin definelerindeki cevherleri tartıp bilmek makamında tenzih ve medih vazifesi.
5. Kalem-i kudretle yazılan mektubat-ı Rabbâniyeyi mütalaa makamında tefekkür ve istihsan vazifesi.
6. Eşyanın yaratılışında ve sanatındaki latif incelik ve güzellikleri temaşa etmek ile tenzih makamında Fâtır-ı Zülcelâl’e karşı muhabbet ve iştiyak vazifesi.
Yazar: Sinan Yılmaz