17. İkinci Mesele: Maddi musibetleri büyük gördükçe büyür, küçük gördükçe küçülür…
İkinci Lem’a mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
İkinci Mesele: Maddi musibetleri büyük gördükçe büyür, küçük gördükçe küçülür. (İkinci Lem’a)
Ey nefsim! Parmağın kanasa kolun kesildi zannediyor; ayağına diken batsa ayağın koptu sanıyorsun. Küçüğü büyük görüyor ve büyük gördükçe musibeti büyütüyorsun. Çakıl taşı hükmündeki bir musibet, senin büyütmen ile dağ gibi oluyor. Sonra da altında ezilip kalıyorsun.
Burada ilacın şudur: Musibeti küçük gör ve önem verme. Sen küçük gördükçe musibet küçülür, kaybolup gider.
Mesela gecelerde insanın gözüne bir hayal ilişir. Ona ehemmiyet verdikçe şişer, ehemmiyet verilmezse kaybolur. (İkinci Lem’a)
Ey nefsim! Sana isabet eden musibet gölge hükmündedir. Hatta gölgeden daha zayıftır. Hani geceleri gözüne bir hayal ilişir, orada bir şey var zannedersin, ondan ürküp korkarsın; hâlbuki orada hiçbir şey yoktur.
Aynen bunun gibi, sana isabet eden musibet de böyle bir gölge ya da hayal hükmündedir. Haddizatında yoktur veya çok zayıftır. Ama sen ona öyle ehemmiyet verir ve öyle dikkat kesilirsin ki hayal vücut bulur, gölge karşına dikilir. Ondan sonra çık başa çıkabilirsen…
Burada ilacın şudur: Bırak hayale bakmayı ve gölgeyle meşgul olmayı. Sana ihsan edilen nimetlere nazar et. Musibete gelince; o bir misafirdir, vazifesi bitince gider.
Hücum eden arılara iliştikçe fazla tehacüm göstermeleri, lakayt kaldıkça dağılmaları gibi, maddi musibetlere de büyük nazarıyla ehemmiyetle baktıkça büyür. (İkinci Lem’a)
(Tehacüm göstermeleri: Üşüşmeleri)
— Ey nefsim! Arıların saldırısından kurtulmanın yolu onlarla kavga etmek midir?
Hayır, değildir. Sen kavga ettikçe, onları kovmaya çalıştıkça onların hücumu artar. Onlarla uğraşmaz ve lakayt kalırsan bir müddet sonra çekip giderler.
Musibetler de böyledir. Fikrin onunla meşgul olursa büyür, hücumu artar, elemi çoğalır. Ona ehemmiyet vermeyip kadere teslim olursan yok olup gider.
Öyleyse ey nefsim! Bırak musibeti düşünmeyi, nazarını ondan çek, fikrini daha ehemmiyetli şeylerle meşgul et. Küçük bir musibetle fikren meşgul olacağına; seni bekleyen kabri, ahiretteki hesabı, cenneti ve cehennemi düşün. Ve hakeza…
Merak vasıtasıyla o musibet cesetten geçerek kalpte de kökleşir, bir manevi musibeti dahi netice verir; ona istinad eder, devam eder. (İkinci Lem’a)
Gördün mü ey nefsim ne yaptın? Cismine isabet eden musibeti kalbine de yerleştirdin. Musibet -çokça merak etmen ve fazlaca ehemmiyet vermenle- cesedinden kalbine geçti. Her merakında biraz daha derine indi, ta kökleşti. Kökü hâlâ derine iniyor, zira merakına dayanıyor. Sen manasızca merak edip evham ettikçe o daha da kuvvetlenip kök salmaya devam ediyor.
— Şimdi bu kalbî hastalıktan nasıl kurtulacaksın?
İşte reçeten:
Ne vakit o merakı, kazaya rıza ve tevekkül vasıtasıyla izale etse, bir ağacın kökü kesilmesi gibi, maddi musibet hafifleşe hafifleşe kökü kesilmiş ağaç gibi kurur, gider. (İkinci Lem’a)
Ey nefsim! Kalbinde kökleşen hastalıktan kurtulmanın yolu; kadere iman, kazaya rıza ve Allah’a tevekküldür. Manasız merakı ve evhamı terk edip Allah’a teslim olmaktır.
İşte bu hâlin sanki bir balta hükmüne geçer; kalbinde kökleşen manevi hastalığı kökünden keser atar. Maddi ağaçlar maddi baltalarla kesildiği gibi, manevi hastalıklar da kadere iman, kazaya rıza ve tevekkül baltasıyla kesilir. Nasıl ki ağaç kesildiğinde kurur gider; aynen bunun gibi, manevi hastalığın kökü kesildiğinde o hastalık da kurur gider; gönlün sürur ve ferah bulur.
O hâlde ey nefsim! Şimdi vakit, İbrahim Hakkı Hazretleri gibi şöyle deme vaktidir:
Hak, şerleri hayr eyler,
Zannetme ki gayr eyler,
Ârif ânı seyr eyler,
Mevla görelim neyler,
Neylerse güzel eyler.
Şimdi, mütalaasını yaptığımız kısmı bir daha okuyalım:
İkinci Mesele: Maddi musibetleri büyük gördükçe büyür, küçük gördükçe küçülür. Mesela gecelerde insanın gözüne bir hayal ilişir. Ona ehemmiyet verdikçe şişer, ehemmiyet verilmezse kaybolur. Hücum eden arılara iliştikçe fazla tehacüm göstermeleri, lakayt kaldıkça dağılmaları gibi, maddi musibetlere de büyük nazarıyla ehemmiyetle baktıkça büyür. Merak vasıtasıyla o musibet cesetten geçerek kalpte de kökleşir, bir manevi musibeti dahi netice verir; ona istinad eder, devam eder. Ne vakit o merakı, kazaya rıza ve tevekkül vasıtasıyla izale etse, bir ağacın kökü kesilmesi gibi, maddi musibet hafifleşe hafifleşe kökü kesilmiş ağaç gibi kurur, gider. (İkinci Lem’a)
Yazar: Sinan Yılmaz