a
Ana Sayfaİkinci Lem’a13. Nasıl şükür, nimeti ziyadeleştiriyor; öyle de şekva, musibeti ziyadeleştirir…

13. Nasıl şükür, nimeti ziyadeleştiriyor; öyle de şekva, musibeti ziyadeleştirir…

İkinci Lem’a mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

Elhasıl: Nasıl şükür, nimeti ziyadeleştiriyor; öyle de şekva, musibeti ziyadeleştirir hem merhamete liyakati selbeder. (İkinci Lem’a)

(Şekva: Şikâyet / Selbetmek: Yok etmek)

Ey nefsim! Musibetten kurtulmanın yolu Allah’ı kullarına şikâyet etmek değildir. Şikâyetin musibeti ziyadeleştirir ve merhamete olan liyakatini yok eder. Nasıl şükür nimeti ziyadeleştiriyor; şikâyet de musibeti ziyadeleştiriyor. O hâlde zaman, Allah’tan başka bir melce ve Ondan başka bir halaskâr olmadığını anlama zamanıdır.

Madem sabredemeyeceksin, konuşacaksın; o hâlde Allah’ı kullarına değil, musibeti Allah’a şikâyet et. De ki: “Ya Rabbi! Bu musibet beni bırakmıyor. Onu sana şikâyet ediyorum. Beni ondan halas eyle. Onun sahibi de sensin, benim sahibim de sen…”

Sakın şikâyet etme. Şükür üzere sabret, ağır gelirse Allah’a şikâyet et!

Bak, Üstad Hazretleri sabrı kullanmayı nasıl öğretiyor:

Birinci Harb-i Umumi’nin birinci senesinde, Erzurum’da mübarek bir zat müthiş bir hastalığa giriftar olmuştu. Yanına gittim, bana dedi: “Yüz gecedir ben başımı yastığa koyup yatamadım.” diye acı bir şikâyet etti. Ben çok acıdım. Birden hatırıma geldi ve dedim:

Kardeşim, geçmiş sıkıntılı yüz günün şimdi sürurlu yüz gün hükmündedir. Onları düşünüp şekva etme, onlara bakıp şükret. Gelecek günler ise madem daha gelmemişler. Rabbin olan Rahmanu’r-Rahîm’in rahmetine itimat edip dövülmeden ağlama, hiçten korkma, ademe vücud rengi verme. Bu saati düşün, sendeki sabır kuvveti bu saate kâfi gelir. Divane bir kumandan gibi yapma ki sol cenah düşman kuvveti, onun sağ cenahına iltihak edip ona taze bir kuvvet olduğu hâlde, sol cenahındaki düşmanın sağ cenahı daha gelmediği vakitte, o tutar, merkez kuvvetini sağa sola dağıtıp merkezi zayıf bırakıp, düşman edna bir kuvvet ile merkezi harap eder.

Dedim: Kardeşim, sen bunun gibi yapma, bütün kuvvetini bu saate karşı tahşid et. Rahmet-i İlahiyeyi ve mükâfat-ı uhreviyeyi ve fâni ve kısa ömrünü, uzun ve baki bir surete çevirdiğini düşün. Bu acı şekva yerinde ferahlı bir şükret.

O da tamamıyla bir ferah alarak: “Elhamdülillah” dedi, “Hastalığım ondan bire indi.” (İkinci Lem’a)

(Birinci Harb-i Umumi: Birinci Dünya Savaşı / Sürurlu: Neşeli / Şekva: Şikâyet / Adem: Yokluk / Edna: Cüz’î / Tahşid et: Topla)

Ey nefsim, temsili anladın mı? Karşındaki düşman, sana isabet eden musibettir. Onun sol cenah kuvveti, sana isabet eden elem ve sıkıntılardır. O elemler karşı cenahtan çıkıp sana ulaştığında -velev ki bir dakika geçsin- birden maziye dökülür, geçmişte kalır ve senin sağ cenah kuvvetine dâhil olur.

Musibetin sol cenahı ise istikbalde sana gelmesi muhtemel olan kısımdır. O daha gelmemiştir ve orada hiçbir asker yoktur.

Hâl bu iken, sen sabır kuvvetinin bir kısmını maziye -hâlbuki orada artık asker yok- ve bir kısmını da müstakbele -orada da asker yok- gönderirsin. Merkezde yani hâlihazırda az bir kuvvet kalır. Düşman merkeze saldırır, seni o dakikada öldürür, helak eder.

Ey nefsim! Bu misali iyi anla ve iyi uygula ki musibete dayanabilesin. Üstad Hazretlerinin şu ifadelerini de şifa niyetiyle bir daha okuyalım:

Geçmiş sıkıntılı yüz günün şimdi sürurlu yüz gün hükmündedir. Onları düşünüp şekva etme, onlara bakıp şükret. Gelecek günler ise madem daha gelmemişler. Rabbin olan Rahmanu’r-Rahîm’in rahmetine itimat edip dövülmeden ağlama, hiçten korkma, ademe vücud rengi verme. Bu saati düşün, sendeki sabır kuvveti bu saate kâfi gelir… Bütün kuvvetini bu saate karşı tahşid et. Rahmet-i İlahiyeyi ve mükâfat-ı uhreviyeyi ve fâni ve kısa ömrünü, uzun ve baki bir surete çevirdiğini düşün. Bu acı şekva yerinde ferahlı bir şükret.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin