6. Üçüncü Nükte: Sâbık ikinci nüktede, kuvve-i zaika kapıcıdır dedik…
İktisat Risalesi’nin mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
ÜÇÜNCÜ NÜKTE
“Sâbık ikinci nüktede, kuvve-i zaika kapıcıdır dedik. Evet, ehl-i gaflet ve ruhen terakki etmeyen ve şükür mesleğinde ileri gitmeyen insanlar için bir kapıcı hükmündedir. Onun telezzüzü hatırı için israfata ve bir dereceden on derece fiyata çıkmamak gerektir.”
(Sâbık: Geçmiş / Kuvve-i zaika: Dildeki tat alma duyusu / Terakki: Yükselme / Telezzüz: Lezzetlenme / İsrafat: İsraflar)
Kuvve-i zaikanın kapıcı olması şu üç zümre içinmiş:
1. Ehl-i gaflet: Ehl-i gaflet nimetten in’ama (nimet verme fiiline) ve in’amdan mün’ime (nimet verene) intikal etmez ve edemez. Edemediği için de nimetleri gafletle tüketir; ne şükür eder ne zikir eder ne de tefekkür eder.
Kur’an onların bu hâlini şöyle haber veriyor:
يَأْكُلُونَ كَمَا تَأْكُلُ الْاَنْعَامُ
“Onlar hayvanların yediği gibi yerler.” (Muhammed 12)
Aslında onlar hayvan gibi de olamıyorlar. Zira hayvan nimetin Allah’tan olduğunu ilham ile bilir. Onlar ise bunu bilmiyorlar; bilmedikleri için de gafletle yiyip içiyorlar.
Bu zümre için kuvve-i zaika bir kapıcı hükmündedir.
2. Ruhen terakki etmeyenler: Ruhen terakki edebilmek için manevi bir yola girmek ve o yolda yürümek gerekir. Onlar ise böyle bir yola girmemiş ve ruhun seyr-i sülukünden mahrum olmuş. Bu mahrumiyetin bir neticesi olarak da nimeti yerken Mün’im-i Hakiki’yi düşünmüyor; nimetleri esbaba ve tesadüfe havale ediyor.
Bu zümre için de kuvve-i zaika bir kapıcı hükmündedir.
3. Şükür mesleğinde ileri gitmeyenler: Şükür hakka vasıl olmakta bir meslektir. Hatta Risale-i Nur mesleğinin dört esasından biri şükürdür. Bu meslek erbabı her nimeti şükre bir vesile yapar; lezzet ve keyif için değil, şükür için yer.
Şükür mesleğinde ileri gitmeyenler için de kuvve-i zaika bir kapıcı hükmündedir.
Cenab-ı Mevla bu üç zümreye dâhil olmaktan bizleri muhafaza eylesin. Âmin.
Üstadımız dedi ki: Onun telezzüzü hatırı için israfata ve bir dereceden on derece fiyata çıkmamak gerektir.
Yani kapıcı hükmündeki dilin lezzeti için -biraz daha fazla lezzet alsın diye- israfa girmeye ve fazla ücret ödemeye hiç gerek yok.
Ben bu hakikati balık alırken çok kullanıyorum. Balık tezgâhında çeşit çeşit balık bulunuyor. Kiminin kilosu 100 lira, kiminin kilosu 1.000 lira…
Evet, kilosu 1.000 lira olan balığın lezzeti belki daha güzeldir. Ama bu lezzet sadece onu çiğnediğim an ile kayıtlı. O da olsa olsa beş-on dakika… Ağzıma girmeden önce ve yuttuktan sonra, bu tezgâhtaki bütün balıkların lezzetleri benim için müsavidir. (Bu bahsi İkinci Nüktenin mütalaasında işlemiştik.)
Bu hakikati düşünüyor ve israfa girmeden balık alıyorum. Sonra da kendi kendime şöyle diyorum:
— Ey Üstadım, Efendim! Allah senden ebeden razı olsun. Sen bize bu dersi yapmasaydın biz bunu nereden öğrenirdik? Hem ahiretimize hizmet ettin hem dünyamıza. Senin dersinle -bir derece de olsa- israftan kurtulduk, belki dünyevi zilletten halas olduk…
Mütalaasını yaptığımız bölümü bir daha okuyalım:
“Sâbık ikinci nüktede, kuvve-i zaika kapıcıdır dedik. Evet, ehl-i gaflet ve ruhen terakki etmeyen ve şükür mesleğinde ileri gitmeyen insanlar için bir kapıcı hükmündedir. Onun telezzüzü hatırı için israfata ve bir dereceden on derece fiyata çıkmamak gerektir.”
Yazar: Sinan Yılmaz