15. Cenab-ı Hak kemal-i kereminden, en fakir adama en zengin adam gibi ve gedaya…
İktisat Risalesi’nin mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
BEŞİNCİ NÜKTE
“Cenab-ı Hak kemal-i kereminden, en fakir adama en zengin adam gibi ve gedaya yani fakire padişah gibi lezzet-i nimetini ihsas ettiriyor.”
Kişi şöyle diyemez: Fakir olduğum için şu leziz nimetlerden hiç yiyemedim ve lezzet nedir hiç bilmedim. Demek bu dünyada lezzet sadece zenginlere hasmış; onlar için yaratılmış…
Böyle diyemez, çünkü Cenab-ı Hak kemal-i keremiyle, onun kuru ekmeğine baklava lezzeti koymuş hatta zenginin en âlâ baklavadan alamadığı lezzeti onun bir parça kuru ekmeğine dercetmiş.
Bu sırrı Üstadımız şöyle izah ediyor:
“Evet, bir fakirin, kuru bir parça siyah ekmekten açlık ve iktisat vasıtasıyla aldığı lezzet, bir padişahın ve bir zenginin israftan gelen usanç ve iştahsızlık ile yediği en âlâ baklavadan aldığı lezzetten daha ziyade lezzetlidir.”
Demek, açlık ve iktisat medar-ı lezzet; israf ise medar-ı usanç ve sebeb-i iştahsızlık imiş.
Yine bir fakir -açlığı ve iktisadı sebebiyle- kuru bir parça ekmekte baklava lezzetini bulabilirken, zengin bir müsrif -usanç ve iştahsızlık sebebiyle- en âlâ baklavada kuru bir lokmanın lezzetini bulamazmış.
Madem iktisat medar-ı lezzettir ve madem açlık sayesinde kuru bir parça ekmekte baklava lezzeti hissedilebilir; o hâlde lezzet isteyen, iktisadı ve açlığı kendine düstur edinmelidir.
Hem madem israf medar-ı usançtır ve sebeb-i iştahsızlıktır; o hâlde müsrif zenginlere bakıp özenmemeli ve bilinmeli ki: Onlar ehl-i iktisadın kuru bir lokmada aldığı lezzeti en âlâ bir tepsi baklavada alamıyorlar.
Tabii bu mukayese gözü hâlâ lezzette ve keyifte olanlar içindir; belki onlar için bir tesellidir. Hakiki ehl-i hizmet ise lezzeti ve keyfi çoktan terk ettiklerinden ne lezzet peşindedirler ne de ehl-i dünyanın lezzetine bakıp haset içindedirler. Onların tek lezzeti marifetullah, muhabbetullah ve bu ikisine vasıl eden hizmet ve ibadetlerdir.
Yazar: Sinan Yılmaz