2. Birinci Nükte: Hâlık-ı Rahîm, nev-i beşere verdiği nimetlerin mukabilinde şükür istiyor.
BİRİNCİ NÜKTE
“Hâlık-ı Rahîm, nev-i beşere verdiği nimetlerin mukabilinde şükür istiyor.”
(Hâlık-ı Rahîm: Merhametli yaratıcı / Nev-i beşer: İnsanlar)
Üstadımız, “Allahu Teâlâ, nev-i beşere verdiği nimetlerin mukabilinde şükür istiyor.” demeyip, “Hâlık-ı Rahîm… şükür istiyor.” dedi. Bu isimlerin tercihinde şöyle bir nükte vardır:
Hâlık (yaratıcı) ism-i şerifi şu manayı işmam eder: Nimetlerin yaratıcısı Allahu Teâlâ’dır. Bu cihetle de nimetin hakiki sahibi O’dur. Öyleyse O’na şükretmeli; tablacı hükmünde olan esbaba şükredilmemelidir.
Rahîm (merhamet edici) ism-i şerifi de şu manaya işaret eder: Bütün nimetlerin yaratılması ism-i Rahîm’in bir tecellisidir. Bu ism-i şerifin cilvesiyle yeryüzü bir sofra ve bahar bu sofranın bir gül destesi olmuştur. Yine bu ismin tecellisiyle bu sofraya her türlü nimet konulmuş ve insana bu nimetlerden istifade edebileceği cihazlar verilmiştir. Bütün bunları yapan, Rahîm ismiyle müsemma olan Allah’tır. Öyleyse O’na şükretmeli ve merhameti olmayan esbaba şükredilmemelidir.
Mütalaanın başında şunu ifade edeyim: Mütalaa teenni ile yapılan ve her kelime üzerine mercek tutulan bir çalışmadır. Ben “Hâlık-ı Rahîm” ifadesine mercek tuttuğumda bu manaları gördüm. Başka bir kardeşimiz farklı bir mercek tutabilir ve daha farklı manaları çıkarabilir.
Risale-i Nurlar katmanlı bir eserdir. Ben -ihsan-ı İlahî ile- mezkûr ifadenin manasına daldım; bir katmana ulaştım ve gördüğüm manayı sizinle paylaştım. Başka gavvas (dalgıç) bir kardeşimiz daha derine dalıp farklı bir manaya ulaşabilir.
Yani demek istiyorum ki: Yaptığım ve yapacağım izahlar metne bir kayıt değil, sadece benim anladığımdır. Yapmaya çalıştığım şey, metnin en derin manasını vermek değil, sizlere bir pencere açmaktır. Zaten gücüm çok derinlere dalmaya ve derin manaları çıkarmaya da yetmez.
Bu ikazdan sonra tekrar metne dönelim. Üstadımız dedi ki: Hâlık-ı Rahîm, nev-i beşere verdiği nimetlerin mukabilinde şükür istiyor.
“Hâlık-ı Rahîm” tavsifi üzerine konuştuk. Biraz da Rabbimizin bize verdiği nimetlere mukabil şükür istemesi üzerine konuşalım:
Bu hakikat birçok ayet-i kerimede beyan edilmiştir. Mesela:
يَٓا اَيُّهَا الَّذِينَ اٰمَنُوا كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَاشْكُرُوا لِلّٰهِ اِنْ كُنْتُمْ اِيَّاهُ تَعْبُدُونَ
“Ey iman edenler! Size rızık olarak verdiğimiz güzel şeylerden yiyin ve Allah’a şükredin, eğer sadece Allah’a kulluk ediyorsanız.” (Bakara 172)
وَاللّٰهُ اَخْرَجَكُمْ مِنْ بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْ لَا تَعْلَمُونَ شَيْـًٔا وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
“Allah, sizi analarınızın karnından, siz hiçbir şey bilmez durumda iken çıkardı. Şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi.” (Nahl 78)
فَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّٰهُ حَلَالًا طَيِّبًا وَاشْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ اِنْ كُنْتُمْ اِيَّاهُ تَعْبُدُونَ
“Allah’ın size verdiği rızıktan helal ve temiz olarak yiyin. Eğer sadece O’na kulluk ediyorsanız Allah’ın nimetlerine şükredin.” (Nahl 114)
لَوْ نَشَاءُ جَعَلْنَاهُ اُجَاجًا فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ
“Eğer dileseydik onu (suyu) tuzlu yapardık. O hâlde şükretseydiniz ya!” (Vakıa 70)
Daha bunlar gibi onlarca ayet-i kerime gösteriyor ki: Hâlık-ı Rahîm’imiz, verdiği nimetlere mukabil bizden şükür istiyor ve şükürsüzlüğü şiddetle tehdit ediyor.
Bu dersimizde şu cümlenin tahlilini yaptık:
“Hâlık-ı Rahîm, nev-i beşere verdiği nimetlerin mukabilinde şükür istiyor.”
Yazar: Sinan Yılmaz