a
Ana SayfaOn Dokuzuncu Lem'a16. Cây-ı hayrettir ki bazı müsrif ve mübezzir insanlar, böyle iktisatçıları “hısset” ile ittiham ediyorlar…

16. Cây-ı hayrettir ki bazı müsrif ve mübezzir insanlar, böyle iktisatçıları “hısset” ile ittiham ediyorlar…

İktisat Risalesi’nin mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

“Cây-ı hayrettir ki bazı müsrif ve mübezzir insanlar, böyle iktisatçıları ‘hısset’ ile ittiham ediyorlar. Hâşâ! İktisat, izzet ve cömertliktir. Hısset ve zillet, ehl-i israf ve tebzirin zahirî merdane keyfiyetlerinin içyüzüdür.”

(Cây-ı hayret: Hayret edilecek şey / Mübezzir: İsraf eden / Hısset: Cimrilik / Tebzir: İsraf etme)

Kanaat ile cimriliğin farkı Altıncı Nüktede işlendiğinden burada bu kapıyı açmıyor, makamına havale ediyoruz. Üstadımız burada şu noktaya dikkat çekti:

Bazı müsrifler -iktisadın manasını bilmediklerinden- ehl-i iktisadı cimri olmakla itham ediyor. Sözde onlar cömert, ehl-i iktisat ise cimri…

Üstadımız onların bu sözlerine karşı dedi ki: Hâşâ! İktisat, izzet ve cömertliktir.

İktisadın izzet olması şudur: İktisat eden, az bir şeyle geçinir; fazla bir şeye ihtiyaç duymaz. Bu sebeple de başkalarına yüzsuyu dökmez; onların kapısında dilenci olmaz. İktisadı sayesinde izzetini muhafaza eder.

İktisadın cömertlik olması da şudur: İktisat eden, az bir şeye ihtiyaç duyduğu için mal toplama peşinde hırsla koşmaz ve kalbinde dünya sevgisi bulunmaz. Mal ve dünya sevgisi olmadığı için de eline geçeni biriktirmez, sadaka vererek Allah’ın rızasını gözetir. İktisadı sayesinde cömert olur.

Yine Üstadımız dedi ki: Hısset ve zillet, ehl-i israf ve tebzirin zahirî merdane keyfiyetlerinin içyüzüdür.

İsrafın iç yüzünde bir hısset (cimrilik) olması şudur: Müsrif kişi israfı sebebiyle çok şeye ihtiyaç duyar. Bu çok şeyi ele geçirmek için de hep başkasının hakkına tecavüz eder. Mesela fakirin hakkı olan zekâtı vermez; sadaka ile fakiri gözetmez. Çünkü kazandığı anca kendi israfına yetmektedir. Nefsini tatmin için her parayı harcar ama iş zekâta ve sadakaya geldi mi ondan cimrisi bulunmaz!

— Asıl cimrilik zekât vermemek ve fakiri gözetmemek değil midir?

Bazen de gözetir gibi gözükür. Ancak nefsine harcadığı ile fakire verdiği bir kıyas edilse; nefsine bir deniz harcamışsa, fakire anca bir damla vermiştir.

Bu işin hısset cihetidir. Bir de zillet ciheti vardır. O da şudur: Ehl-i israf az şeyle kanaat edemediğinden her daim çok şeye muhtaçtır. Hâcât-ı gayr-i zaruriye onlar için hâcât-ı zaruriye hükmüne geçmiştir. Bu ihtiyaçlarını karşılamak için herkesin önünde eğilirler, manen dilencilik ederler. Ta izzetleri kaybolur, zillete düşerler.

Üstadımız iktisattaki berekete ve israftaki zillete şu misali veriyor:

“Bu hakikati teyid eden, bu risalenin telifi senesinde Isparta’da hücremde cereyan eden bir vakıa var. Şöyle ki:

Kaideme ve düstur-u hayatıma muhalif bir surette, bir talebem iki buçuk okkaya yakın bir balı, bana hediye kabul ettirmeye ısrar etti. Ne kadar kaidemi ileri sürdüm, kanmadı. Bilmecburiye, yanımdaki üç kardeşime yedirmek ve şaban-ı şerif ve ramazanda o baldan iktisat ile otuz kırk gün üç adam yesin ve getiren de sevap kazansın ve kendileri de tatlısız kalmasın diyerek “Alınız!” dedim. Bir okka bal da benim vardı.

O üç arkadaşım, gerçi müstakim ve iktisadı takdir edenlerdendi. Fakat her ne ise birbirine ikram etmek ve her biri ötekinin nefsini okşamak ve kendi nefsine tercih etmek olan bir cihette ulvi bir haslet ile iktisadı unuttular. Üç gecede iki buçuk okka balı bitirdiler. Ben gülerek dedim: “Sizi, otuz kırk gün o bal ile tatlandıracaktım. Siz otuz günü üçe indirdiniz. Afiyet olsun.” dedim.

Fakat ben kendi o bir okka balımı iktisat ile sarf ettim. Bütün şaban ve ramazanda hem ben yedim hem lillahi’l-hamd o kardeşlerimin her birisine iftar vaktinde birer kaşık (Haşiye) verip mühim sevaba medar oldu.

Benim hâlimi görenler, o vaziyetimi belki hısset telakki etmişlerdir. Öteki kardeşlerimin üç gecelik vaziyetlerini bir civanmertlik telakki edebilirler. Fakat hakikat noktasında, o zahirî hısset altında ulvi bir izzet ve büyük bir bereket ve yüksek bir sevap gizlendiğini gördük. Ve o civanmertlik ve israf altında, eğer vazgeçilmese idi, bir dilencilik ve gayrın eline tamakârane ve muntazırane bakmak gibi hıssetten çok aşağı bir hâleti netice verir idi.”

Haşiye: Yani büyükçe bir çay kaşığı iledir.

(Müstakim: İstikamet sahibi / Hısset: Cimrilik / Gayrın: Başkasının / Tamakârane: Aç gözlülük ederek / Muntazırane: (İyilik) beklercesine)

Metin açık olduğundan izahına gerek duymuyor, tefekkürünü sizlere havale ediyoruz.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin