21. İslam hükemasının Eflatun’u ve hekimlerin şeyhi ve feylesofların üstadı…
İktisat Risalesi’nin mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
“İslam hükemasının Eflatun’u ve hekimlerin şeyhi ve feylesofların üstadı, dâhî-i meşhur Ebu Ali İbni Sina, yalnız tıp noktasında كُلُوا وَاشْرَبُوا وَلَا تُسْرِفُوا ayetini şöyle tefsir etmiş. Demiş:
جَمَعْتُ الطِّبَّ فِى الْبَيْتَيْنِ جَمْعًا وَحُسْنُ الْقَوْلِ فِي قَصْرِ الْكَلَامِ فَقَلِّلْ اِنْ اَكَلْتَ وَبَعْدَ اَكْلٍ تَجَنَّبْ وَالشِّفَاءُ فِى الْاِنْهِضَامِ وَ لَيْسَ عَلَى النُّفُوسِ اَشَدُّ حَالًا مِنْ اِدْخَالِ الطَّعَامِ عَلَى الطَّعَامِ
Yani ‘İlm-i tıbbı iki satırla topluyorum. Sözün güzelliği kısalığındadır. Yediğin vakit az ye. Yedikten sonra dört beş saat kadar daha yeme. Şifa hazımdadır. Yani kolayca hazmedeceğin miktarı ye. Nefse ve mideye en ağır ve yorucu hâl, taam taam üstüne yemektir.’” (Haşiye)
Haşiye: Yani vücuda en muzır, dört beş saat fasıla vermeden yemek yemek veyahut telezzüz için mütenevvi yemekleri birbiri üstüne mideye doldurmaktır.
(Hükema: Filozoflar, bilginler / Dâhî-i meşhur: Meşhur dahi / Muzır: Zararlı / Fasıla: Ara / Telezzüz: Lezzetlenme / Mütenevvi: Çeşitli)
(Ayet meali: Yiyiniz, içiniz ancak israf etmeyiniz.)
Eğer iktisadın hakikatine ulaşamıyor, az yemeği ve riyazeti kendimize ahlak edinemiyorsak, hiç değilse İbni Sinan’ın sözüyle amel edelim. Yediğimizde az yiyelim; mideyi iyice doldurmayalım. Yedikten sonra da dört beş saat yemeyelim; mideye hazmetmesi için bir fırsat verelim. Zira şifa hazımdadır. Nefse ve mideye en ağır ve yorucu hâl, taam taam üstüne yemektir. Vücuda en muzır, dört beş saat fasıla vermeden yemek yemek veyahut telezzüz için mütenevvi yemekleri birbiri üstüne mideye doldurmaktır!
Rabbim sadece lezzet için yemekten ve mideyi lezzetperestler gibi doldurmaktan bizleri muhafaza eylesin. Âmin.
Üstad Hazretleri bu risalenin yazımıyla ortaya çıkan bir kerameti şöyle beyan ediyor:
“Cây-ı hayret ve medar-ı ibret bir tevafuk:
İktisat Risalesi’ni, üçü acemi olarak beş altı ayrı ayrı müstensih, ayrı ayrı yerde, ayrı ayrı nüshadan yazıp, birbirinden uzak, hatları birbirinden ayrı, hiç elifleri düşünmeyerek yazdıkları her bir nüshanın elifleri; duasız elli bir, dua ile beraber elli üçte tevafuk etmekle beraber; İktisat Risalesi’nin tarih-i telif ve istinsahı olan Rumîce elli bir ve Arabî elli üç tarihinde tevafuku ise şüphesiz tesadüf olamaz. İktisattaki bereketin keramet derecesine çıktığına bir işarettir. Ve bu seneye, ‘Sene-i İktisat’ tesmiyesi layıktır.”
(Müstensih: Kitabı ve mecmuayı aynen yazarak kopya eden / Tesmiye: İsimlendirme)
İktisat Risalesi’ni yazan beş altı müstensihin nüshalarında şu tevafuk gözükmüş:
Bu müstensihler;
– Ayrı ayrı yerde oldukları
– Ayrı ayrı nüshadan yazdıkları
– Birbirlerinden uzak oldukları
– Hatları birbirinden ayrı oldukları
– Ve elifleri düşünmeden yazdıkları hâlde her nüshada 51 satır elif harfiyle başlamış.
“Elif”lerin tevafukundan murad, satır başlarına gelen bu eliflerin diğer nüshalarla aynı sayıda olmasıdır. Bu sayı dua dâhil edilmezse 51; dua dâhil edilirse 53’tür.
Ayrıca bu 51 ve 53 rakamları bu eserin telif tarihine tevafuk ediyor. İktisat Risalesi’nin tarih-i telif ve istinsahı Rumîce 51, Arabîce 53’tür.
Bu tevafuklar da bu risalenin bir kerameti olup, iktisattaki bereketin keramet derecesine çıktığına bir işarettir.
Üstadımız, “Her bir nüshanın elifleri; duasız elli bir, dua ile beraber elli üçte tevafuk etmekle beraber…” buyurdu. Burada bahsi geçen dua, Üstadımızın nüshaların sonuna kendi el yazısıyla yazdığı duadır. Bu dua şu andaki kitaplarda mevcut değil. Bu duanın olduğu bir nüshaya ulaştım. Orijinal nüsha şöyle:
Üstadımızın dua ile kastettiği kısım اللهم ile başlayan dua cümlesidir. Bu dua mevcut kitaplarda yok.
Ancak bu nüshada satır başı elif ile başlayan sadece bir satır var. O da اللهم lafzı ile başlayan satır. Üstadımız, “Duasız elli bir, dua ile beraber elli üçte tevafuk etmekle beraber…” diyor. Buna göre, dua cümlesinde iki satırın elif ile başlaması lazım. Belki şöyle olabilir: Üstadımızın kastettiği nüshalarda ارزق lafzı ya da elifle başlayan başka bir kelime satır başına denk gelmiştir. O nüshalar elimizde olmadığından hangi kelimenin satır başına denk geldiğini tam bilmiyoruz.
Arapça bilmeyenler için duanın manasını da yazalım. Duanın manası şöyle:
“Ey Allah’ımız! Ya Kerîm, ya Ganiyy, ya Muğnî, ya Muhsin! Bu risalenin kâtibini en rahat bir hayatla, en mesut bir ömürle ve en geniş bir rızıkla rızıklandır. Onları şükreden muktesitlerden (iktisat edenlerden) eyle. Âmin, âmin, âmin.”
Üstadımız bu risaleyi şöyle tamamlıyor:
“Evet, zaman iki sene sonra bu keramet-i iktisadiyeyi, İkinci Harb-i Umumî’de her taraftaki açlık ve tahribat ve israfatla ve nev-i beşer ve herkes iktisada mecbur olmasıyla ispat etti.”
سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
Şu anda dahi nev-i beşer iktisada mecburdur. Yoksa israfı sebebiyle öyle bir tokat yiyecek ki bir lokma ekmeğe muhtaç hâle gelecek.
İktisat Risalesi’nin mütalaası burada tamamlandı. Rabbimize sonsuz hamdüsena olsun, böyle kıymetli bir eseri bizlere mütalaa ettirdi, yaralarımıza merhem sürdü. Rabbim iktisadı ve kanaati bizlere ahlak edindirsin; bizleri israftan ve tebzirden muhafaza etsin. Âmin.
Allah’a emanet olun, dualarınızda bizleri de unutmayın.
Yazar: Sinan Yılmaz