a
Ana SayfaLemaat2. Ey esbaba dalan gafil! Sebepler kudretin tasarrufunun bir perdesidir.

2. Ey esbaba dalan gafil! Sebepler kudretin tasarrufunun bir perdesidir.

في بيان جواهرَ  cevherlerinin beyanı hakkındadır  من خزائن هذه الآيات  bu ayetlerin bir kısım hazinelerinin.

Bu ayetlerin bir kısım hazinelerinin cevherlerinin beyanı hakkındadır.

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

اَللَّهُ خَالِقُ كُلِّ شَىْءٍ  Allah her şeyin yaratıcısıdır.  وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ وَكِيلٌ  Ve O her şey üzerine vekildir. (Zümer 62)

لَهُ مَقَالِيدُ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ  Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur. (Zümer 63)

وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ  Hiçbir şey yoktur ki  اِلاَّ عِنْدَناَ خَزَاۤئِنُهُ  hazineleri bizim yanımızda olmasın. (Hicr 21)

فَسُبْحَانَ الَّذِى  O zatı tesbih ve tenzih ederiz ki   بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَىْءٍ   her şeyin hüküm ve tasarrufu onun elindedir. (Yasin 83)

مَا مِنْ دَابَّةٍ  Hiçbir canlı yoktur ki  اِلاَّ هُوَ اٰخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا  Allah onu alnından tutup kudretine boyun eğdirmiş olmasın. (Hûd 56)

İzah: Mütalaasını yapacağımız Lemaat Risalesi, bu ve benzeri ayetlerin bir tefsiri hükmündedir. Üstadımız bu risalede Allah’ın varlığını, birliğini, her şeyin yaratıcısı olduğunu, her şey üzerine vekil olduğunu, her şeyin anahtarının O’nun elinde olduğunu, her şeyin hazinelerinin O’nun katında bulunduğunu, bütün mahlukatı kudretine boyun eğdirmiş olduğunu ve bunlar gibi hakikatleri izah ve ispat edecek.

Dolayısıyla derslerimiz -bu ayetlerin manasını izah ve ispat olduğu için- aynı zamanda bir tefsir dersidir. Malumdur ki tefsir iki kısımdır. Birisi malum tefsirlerdir ki ayetlerin manasını, iniş sebebini, kelime ve ibarelerin manasını izah eder. İkinci kısım tefsir ise Kur’an’ın imanî hakikatlerini kuvvetli hüccetlerle beyan edip, ispat ve izah eder.

İşte Lemaat Risalesi bu ikinci kısım tefsire girip, Kur’an’ın, Allah’ın varlığını ve birliğini beyan eden ayetlerini şuhûdî bir tarzda tefsir etmektedir.

يا ايها الغافلُ  ey gafil  المنغمس في الاسباب  esbaba dalan.

Ey esbaba dalan gafil!

İzah: Esbaba dalmak, hadisatı esbaba isnat etmektir. Hadisatı esbaba isnat eden tam bir gafildir. Gafil olması, hadisatın üzerinde Allah’ın izini görememesi ve hadisata gaflet nazarıyla bakmasıdır. Gafil kişi, eşyayı yaratanın Allah olduğunu bilir ancak bundan gaflet içindedir; mahlukata ve eşyaya bu gözle bakmaz. Mesela nimette in’amı (nimet verme fiilini) göremez; in’amı göremediğinden de Mün’im-i Hakiki olan Allahu Teâlâ’ya intikal edemez. Nimetleri gafletle tüketir; aklına bir defa bile şükretmek gelmez.

Biraz da “esbab” ve “daire-i esbab” ifadeleri üzerine konuşalım:

– Bal arısı sebeptir, bal netice.

– Tavuk sebeptir, yumurta netice.

– Bulut sebeptir, yağmur netice.

– İnek sebeptir, süt netice.

– Ağaç sebeptir, meyve netice.

– İpek böceği sebeptir, ipek netice.

Bunlar gibi, Allahu Teâlâ her neticeyi bir sebeple yaratmaktadır. Bütün sebeplere birden “daire-i esbab” yani “sebepler dairesi” denilir.

Aslında her bir eşya bir cihetten sebep iken, diğer cihetten netice olmaktadır. Mesela yumurta sebep, tavuk neticedir. Çünkü tavuk yumurtadan çıkmaktadır. Başka bir cihetten baksak: Tavuk sebep, yumurta netice olur. Çünkü tavuktan da yumurta çıkmaktadır.

Yine elma çekirdeği sebep, elma ağacı neticedir. Çünkü elma ağacı elma çekirdeğinden çıkmaktadır. Başka bir cihetten baksak: Elma ağacı sebep, elma netice olur. Çünkü elma, elma ağacının meyvesidir.

Yine bulut sebep, yağmur neticedir. Çünkü yağmur buluttan çıkmaktadır. Başka bir cihetten baksak: Yağmur sebep, yeryüzünün dirilmesi netice olur. Yağmur buluta kıyasla netice olurken, yeryüzünün dirilmesine kıyasla sebep olmaktadır.

Hülasa: Her bir eşya bir cihetten sebep iken, diğer bir cihetten netice olmaktadır.

Şimdi sorumuz şu: Gafil insanlar neticeleri niçin sebeplerden biliyor? Niçin sebepleri fail ve yaratıcı zannediyor?

Bu sorunun cevabı şudur: Çünkü Allahu Teâlâ her vakit neticeyi bir sebeple yaratmakta ve sebep olmadığında netice ortaya çıkmamaktadır.

Mesela inek yoksa süt de yoktur. Ağaç yoksa meyve de yoktur. Tavuk yoksa yumurta da yoktur. İşte bunlar gibi, bütün neticelerin sebeplere takılması ve neticenin bir sebebin eliyle verilmesi ehl-i gafleti aldatmakta; neticelerin sebeplerden meydana geldiğini zannettirmektedir.

Neticelerin sebeplerle birlikte gözükmesine “iktiran” denir. İktiran yakınlık demektir. İşte ehl-i gafleti aldatan bu yakınlıktır. Ehl-i gaflet iktiranı illet ile karıştırmış, iktiranı illet zannetmiştir. İllet, kudret-i İlahîyedir. Eşyanın varlığının sebebi bu kudrettir. İktiran ise sebeple neticenin bir arada bulunmasıdır.

Bizler sakın iktiran ile illeti birbirine karıştıran gafillerden olmayalım!

إنّ الاسبابَ  şüphesiz sebepler  حجابُ تصرُّفِ القدرةِ  kudretin tasarrufunun bir perdesidir.

Şüphesiz sebepler, kudretin (kudret-i İlahîyenin) tasarrufunun bir perdesidir.

İzah: Evet, asıl mal sahibi sebepler değil, o sebepler arkasında iş gören kudret-i ezelîyedir. Sebepler sadece o kudretin bir perdesidir. Lemaat Risalesi’nde bu hakikatin birçok delili beyan edilecek. Biz bu derste şu kısa delili sunalım:

Neticeleri yaratan sebepler olamaz. Çünkü sebep ile netice arasında bir uyumsuzluk vardır. Bir misalle bu uyumsuzluğu anlatalım:

Bir çocuğun uzun bir treni çektiğini görseniz şöyle dersiniz: Bu treni bu çocuk çekemez. Çünkü bu treni çekmek için büyük bir kuvvete ihtiyaç vardır. Bu çocukta ise bu kuvvet yoktur. Bu durumda, bu çekme fiilinin faili bu çocuk olamaz. Olsa olsa bu çocuk bir perdedir. Treni çeken başkasıdır. Bu çocuk benim göremediğim o kuvvetli zata bir perde olmuştur. Benim treni çeken o zatı görmemem yokluğuna delalet etmez. Bilakis bu çekme faaliyeti onun varlığına delalet eder.

Aynen bunun gibi, şu âlemde de acayip faaliyetler sebepler eliyle yapılmaktadır. Ancak sebepler ile neticeler arasında büyük bir uyumsuzluk vardır. İşte bu uyumsuzluk, bu işleri sebeplerin yapmadığını ve sebeplerin arkasında başka bir zatın varlığını ispat eder.

Mesela yumurtadan çıkan bir kuşu düşünelim: Burada yumurta sebep, kuş neticedir. Şimdi, sebeple netice arasındaki uyumsuzluğa bakalım: (Sebep dediğimizde yumurtayı, netice dediğimizde ise kuşu kastediyoruz.)

1. Sebebin hayatı yoktur, cansızdır. Neticenin ise bir hayatı vardır. Sebep kendinde olmayan hayatı neticeye nasıl verecek?

2. Sebebin ilmi yoktur ama neticede ilmin eseri gözükmektedir. Neticeyi yaratabilmek için nihayetsiz bir ilim sahibi olmak gerekir. İlmi olmayan hatta kendinden dahi haberi olmayan sebep neticeyi nasıl yaratacak ve neticede gözüken ilme nasıl sahip olacak?

3. Sebebin kudreti de yoktur, son derece âcizdir. Ancak neticede kudretin izi vardır. Kuş ancak sonsuz bir kudretle icat edilebilir. Kudreti olmayan sebep, varlığı için sonsuz bir kudrete ihtiyaç duyan neticeye yani kuşa nasıl sahiplik iddiasında bulunacak?

4. Sebebin iradesi de yoktur ama neticede irade gözükmektedir. Kuşun varlığı yokluğuna tercih edilmiş ve ona onlarca cihaz ve duygu takılmıştır. Bütün bunlar ancak bir tercih edenin tercihiyle olabilir. Tercih edebilmek için de irade sıfatına sahip olunması şarttır. Sebebin hayatı yoktur ki iradesi olsun. Bu durumda, iradesi olmayan sebep, kuşun varlığını yokluğuna nasıl tercih edecek ve ona onlarca cihazı nasıl takacak?

Daha bunlar gibi, sebeple netice arasında onlarca uyumsuzluk vardır. İşte bu uyumsuzluklar ispat eder ki hakiki mal sahibi esbab değil, o sebepler arkasında iş gören kudret-i ezelîyedir.

Bu Lemaat Risalesi’nde bu meselenin çok delillerini işleyeceğiz. Bu makamda bu kadar söz yeter. Az okuyup çok tefekkür edeceğiz.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin