6. Evlilik kader midir?
Bu ders kader hakkındaki altıncı dersimiz. “Evlilik kader midir?” meselesini anlayabilmek için ikinci ve üçüncü derslerin mutlaka okunması lazım. İlk önce, o derslerde işlenen ezeliyet bahsi ve ilmin maluma tabi olması kaidesi bilinmeli, daha sonra bu ders okunmalıdır. Bu ihtardan sonra konumuza geçebiliriz:
“Evlilik kader midir?” sorusu çok garip bir sorudur. Şöyle ki:
Kader Allah’ın ilminin bir ünvanı ve Allah’ın bizim yapacaklarımızı ezelî ilmiyle bilmesidir. Evliliğin kader olmaması için, Allah’ın evlenen kişilerden habersiz olması gerekir.
Bir daha tekrar edelim: Evliliğin kader olmaması için, Allah’ın evlenen kişilerden habersiz olması gerekir. Bu ise muhaldir ve bunu ancak Allah’ın ezeliyetini bilmeyenler düşünebilir.
O hâlde “Evlilik kader midir?” sorusunun cevabı, “Elbette kaderdir.” şeklindedir. “Evlilik kaderdir.” demek de “Allah bu iki kişinin evleneceğini ezelî ilmiyle biliyordu.” demektir. Ancak burada iki farklı durum söz konusu olabilir:
Birinci durum şudur: Allahu Teâlâ ezelî ilmiyle, kadın ve erkeğin -cüz’î iradelerini kullanarak- evlenmek isteyeceklerini bilir ve zamanı geldiğinde onların bu arzularını küllî iradesiyle yaratacak olduğundan kader defterlerine birbirleriyle evleneceklerini yazar.
“İlim maluma tabidir.” kaidesiyle, bu yazı onların arzu ve iradelerine tabidir. Yani kader defterinde, “Şu erkek ve kadın birbiriyle evlensin.” şeklinde değil, “Şu erkek ve kadın birbiriyle evlenecek.” şeklinde yazılmıştır. Elbette böyle bir yazı insanı zorlayıcı değildir.
İkinci durum da şudur: Bazen ya bir şükür ya da sabırla imtihan olmaları için, kulun cüz’î iradesi karışmaksızın Allah iki kişiyi karşılaştırır ve onları birbirleriyle evlendirir. Eğer bu evlilik güzel bir evlilik olmuşsa, bu, kadın ve erkekten şükrün istendiği bir nimettir. Eğer bu evlilik kötü bir evlilik olmuşsa, bu, sabrın istendiği bir imtihan olur. Erkek kadınla, kadın da erkekle imtihan edilir.
Demek ki yapılan bütün evliliklerde kulun cüz’î iradesi esas alınmamaktadır.
Başka bir ifadeyle: İhtiyarî fiillerden olan evlilik bazen -ıztırârî fiiller gibi- kulun müdahalesi ve seçmesi olmaksızın meydana gelir.
O hâlde şu hükümleri bütün işlerimiz için birer kaide olarak bilmeliyiz:
1. Eğer kul bir şeyin olmasını ister ancak Allah onun olmasını istemezse, o fiil vücuda gelmez ve meydana çıkmaz. Eğer vücuda gelmeyen bu arzu bir hayırsa kul niyetinin mükâfatını görür.
2. Eğer kul bir şeyin olmasını ister, Allah da onun olmasını murad ederse, o fiil vücuda gelir ve yaratılır. Bu fiilin yaratılmasına kulun cüz’î iradesi sebep olduğundan dolayı kul bu fiilinde mesul olur. Hayırlı bir işse mükâfat, kötü bir işse ceza görür. Bu meseleyi dördüncü dersimizde anlatmıştık.
3. Kulun hiçbir müdahalesi olmaksızın, sırf Allah’ın dilemesiyle yaratılan fiiller. Bu tür fiillerde kulun cüz’î iradesi işe karışmaz. Daha önce ifade ettiğimiz gibi, kulun şükürle veya sabırla imtihan olması için Allah o fiilleri icad eder.
İşte evlilik bazen ikinci gruba giren bir fiil olur. Kul cüz’î iradesini kullanır, Allahu Teâlâ da küllî iradesiyle bu fiili yaratır. Ancak burada “ilmin maluma tabi olması” kaidesini ve Allah’ın ezeliyetini unutmamak gerekir. Yani Allah’ın bu bilgisi bizi bir işe zorlamamakta, bilakis biz irademizle neyi yapacaksak Allah onu bilmektedir. Bu meseleyi ikinci ve üçüncü derslerimizde anlatmıştık. Bu dersleri mutlaka okumalısınız.
Evlilik bazen de üçüncü gruba giren bir fiil olur. Allah, kullarının iradelerini karıştırmaksızın onları birbirleriyle evlendirir.
Ancak her iki durumda da evlilik kaderdir ve Allah’ın ezeliyetiyle bildiği bir iştir.
Yazar: Sinan Yılmaz