a
Ana SayfaKader1. Kaderi inkâr etmek neleri kabul etmeyi iktiza eder?

1. Kaderi inkâr etmek neleri kabul etmeyi iktiza eder?

Ne acayip bir zamanda yaşıyoruz! Kimi kendini yaratan Allah’ı inkâr ediyor; kimi de Müslüman olduğunu iddia edip, inandığı Allah’ın ilmini inkâr ediyor!

Bir kâfirin, Allah’ın her şeyi kuşatan ilmini inkâr etmesini hadi bir derece anladık diyelim.

— Peki, Müslüman’ım diyen ve sözüm ona ilim sahibi olduğunu iddia eden kişinin Allah’ın ilmini inkâr etmesini neyle izah edeceğiz?

Cahillikle mi? Art niyetle mi? Yoksa bu dini bozma gayretiyle mi?

İlk önce, kaderi inkâr eden bu kişilerin sözlerine kulak verelim. Onlar şöyle diyorlar:

— Kader inancı tüm batıl dinlerin ortak saplantısıdır.

— Allah sizin kiminle evleneceğinizi bilseydi evlenmeyle ilgili yasa koyar mıydı?

— Tabii ki Cenab-ı Hakk’ın ilmi çok geniştir. Ancak olmayan bilinir mi?

— Biz kaderi irademiz olarak biliriz. İrademiz kaderimizdir…

Sözleri işittiniz. Kaderi inkâr eden bu kişilere göre, bizim bildiğimiz manada kader diye bir şey yokmuş.

Eğer onların dediği gibi kader diye bir şey yoksa, bu durumda, -onların itikadına göre- Allahu Teâlâ bizim yapacağımız şeyleri bilmiyor; biz ne zaman yaparsak o zaman öğreniyor.

Zira kader, Allah’ın bizim yapacaklarımızı ezelî ilmiyle bilmesi ve bunu bir defterde kaydetmesidir. Eğer Allah yapacaklarımızı biliyorsa kader vardır. Bilmiyorsa ve biz yaptıktan sonra öğreniyorsa kader yoktur.

Başka bir ifadeyle: “Kader vardır.” demek, “Allah bizim yapacaklarımızı daha yapmadan önce biliyor ve bunu bir defterde kaydetmiştir.” demektir. “Kader yoktur.” demekse, “Allah bizim yapacaklarımızı bilmiyor; ne zaman yaparsak o zaman öğreniyor.” demektir.

Şimdi, “Kader yoktur.” sözünün neticelerini maddeleyelim. Maddeleyelim ki bu sözün ne büyük cinayetleri netice verdiği daha net anlaşılsın.

1. Eğer Allahu Teâlâ bizim ne yapacağımızı bilmiyorsa zamanla kayıtlıdır. Hâlbuki bizim inancımıza göre, Allah zamandan münezzehtir. Demek kaderi inkâr, zamanla kayıtlı olan bir Allah inancını netice veriyor.

2. Eğer Allahu Teâlâ bizim ne yapacağımızı bilmiyor ve yaptığımızda öğreniyorsa, Allah âlim değil -haşa, yüz milyon kere haşa- cahildir. Çünkü bilene âlim, bilmeyene cahil denir. Eğer Allah bizim ne yapacağımızı bilmiyorsa bu hususta cahil olmuş olur. Demek kaderi inkâr, cahil olan bir Allah inancını netice veriyor.

3. Eğer Allahu Teâlâ bizim ne yapacağımızı bilmiyor ve yaptığımızda öğreniyorsa, Allah’ın ilmi devamlı artmakta ve Allah her an yeni şeyler öğrenmektedir. Demek kaderi inkâr, her an ilmi artan ve yeni şeyler öğrenen bir Allah inancını netice veriyor.

İşte kaderi inkâr edenler, zamanla kayıtlı olan, cahil olan ve her an yeni şeyleri öğrenmekle ilmi artan bir Allah’a inanıyorlar. Onların Allah hakkındaki itikatları bu!..

— Bu inanca sahip olana Müslüman denir mi?

Cevabı sizlerin vicdanına bırakıyorum.

Bu eserde bu batıl fikri çürütüp, “kadere imanın” imanın bir şartı olduğunu kati bir şekilde ispat edeceğiz.

Kaderi inkâr eden kişiler iki şeyi bilmiyorlar:

1. Allah’ın ezeliyetinin manasını bilmiyorlar.

2. İlmin maluma tabi olması kaidesinden habersizler.

Bu iki meseleyi izah ettiğimizde, kader hakkında konuşan bu kişilerin ne kadar yanıldıklarını ve şaşırdıklarını çok iyi anlayacağız.

Şu meseleyi de izah etmek istiyorum:

Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “Kader hakkında konuşmayın, zira kader Allah’ın sırrıdır. Allah’ın sırrını açıklamaya kalkmayın!”

Bu hadis-i şerif, bizi kader meselesini konuşmaktan ve bu meseleyi anlamaya çalışmaktan menetmemektedir. Zira bu hadiste anlatılmak istenen farklı bir şeydir. Şöyle ki:

Kader ikiye ayrılır:

1. İnsanın kendi iradesiyle ilgili olan kısım.

2. İnsanın iradesinin karışmadığı, onun irade ve kuvveti dışında meydana gelen hadiseler.

– Bir insanın erkek veya kadın olması

– Dünyaya geleceği zaman dilimi

– Doğup yaşayacağı belde

– Yaşayacağı ömür müddeti

– Anne ve babasının kim olacağı

– Sakat veya sağlıklı, güzel veya çirkin, zengin veya fakir olması…

gibi hususlar bu ikinci kısma misal olarak verilebilir.

Bu ve benzeri meselelerdeki İlahî takdirin sırrını anlamaya çalışmak, “Niçin Allah bunu böyle yapmış?” diye düşünmek, insan için hem manasız bir kayıptır hem de onu helake götürebilecek bir sebeptir. Zira bunun neticesinde kadere yani İlahî takdire isyan edebilir.

İşte Peygamber Efendimiz (a.s.m.)’ın “Kader hakkında konuşmayın, zira kader Allah’ın sırrıdır. Allah’ın sırrını açıklamaya kalkmayın!” hadisiyle bizi uğraşmaktan menettiği kader, insan iradesinin karışmadığı bu kısım kaderdir. Yoksa kaderin birinci kısmı üzerinde düşünmek hem güzeldir hem de tefekkürî bir ibadettir. Akaid âlimleri de kaderin bu kısmına büyük mesai sarf etmişler ve bu hususta eserler yazmışlar.

Bu dersle konuya bir giriş yaptık. Bir sonraki dersimizde ezeliyet bahsini işleyeceğiz. Zaten ezeliyet anlaşıldığında bütün mesele anlaşılacaktır!

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin