18. “Ana kitap O’nun yanındadır.” ayetinin tahlili
İlimden nasibi olmayanlar, “Kader yoktur. Allah geleceği bilmez.” diyor. Biz de onların bu sözlerini Kur’an’ın ayetleriyle çürütüyoruz. Dersimize yine şu bilgiyi hatırlatarak başlayalım:
Kader: Allah’ın ezelî ilmiyle, istikbalde olacak şeyleri bilmesi ve bu bilgiyi bir defterde kaydetmesidir.
“Kader yoktur.” demek, “Allah geleceği bilmez.” demektir. “Kur’an’da kader yoktur.” demek de “Kur’an’da Allah’ın geleceği bildiğiyle ilgili hiçbir ayet yoktur.” demektir.
Önceki derslerimizde kaderin varlığına dair on ayet-i kerimeyi tahlil etmiştik. Bu dersimizde on birinci delil olarak Rad suresinin 38 ve 39. ayetlerini tahlil edeceğiz. Bu ayet-i kerimelerde şöyle buyrulmuş:
لِكُلِّ أَجَلٍ كِتَابٌ يَمْحُو اللَّهُ مَا يَشَاءُ وَيُثْبِتُ وَعِنْدَهُ أُمُّ الْكِتَابِ
“Her vadenin bir yazısı vardır. Allah dilediğini siler, dilediğini de sabit bırakır. Ana kitap O’nun yanındadır.” (Rad 38-39)
Ayet-i kerimede geçen, “Her vadenin bir yazısı vardır.” hükmü hakkında Fahreddin er-Râzî Hazretleri şöyle der:
— Her şeyin takdir edilmiş bir vakti vardır. Bu takdir levh-i mahfuzda yazılmıştır. Hayat, ölüm, zenginlik, fakirlik, saadet ve mutsuzluk gibi her hadisenin belli bir vakti vardır. Allahu Teâlâ, onun o zaman meydana gelmesine hükmetmiştir. Bu zaman değişmez. Bu ayet-i kerime, Peygamberimiz (a.s.m.)’ın şu hadisinin bir benzeridir: “Kader kalemi kıyamete kadar olacak şeyleri yazıp bitirmiştir.” (Tefsir-i Kebir)
Ayetin devamındaki, “Allah dilediğini siler, dilediğini de sabit bırakır.” ifadesini İmam-ı Rabbânî Hazretleri şöyle izah eder:
— Kaza (Allahu Teâlâ’nın yaratacağı şeyler) levh-i mahfuzda iki kısımdır: Kaza-i muallâk ve kaza-i mübrem. Kaza-i muallâk, şarta bağlı olarak yaratılacak şeyler demektir. Bunların yaratılma şekli değişebilir veya hiç yaratılmaz. Kaza-i mübrem ise şartsız ve muhakkak surette yaratılacak şeylerdir. Bunların yaratılması hiçbir surette değişmez ve muhakkak yaratılır. Kaf suresinin 29. ayetinde, “Sözümüz değiştirilmez.” buyrulmuştur. Bu ayet-i kerime, kaza-i mübremi bildirmektedir. Kaza-i muallâk için de Rad suresinde, “Allah dilediğini siler, dilediğini de sabit bırakır.” mealindeki 39. ayet-i kerime vardır. (Mektubat-ı Rabbânî, 217. Mektup)
Bu makamda Fahreddin er-Râzî Hazretlerinden şu nakli de yapmak istiyorum. O diyor ki:
— Şayet birisi şöyle derse: “Sizler kaderin daha önceden tayin edildiğini, kader kaleminin bunları yazıp bitirdiğini ve işlerin yeni meydana gelmediğini iddia etmiyor muydunuz? Bu iddiaya göre “silmek” ve “sabit bırakmak” hususu nasıl doğru olabilir?” Biz onun bu sözüne karşılık deriz ki: O silme ve sabit bırakma da kalemin yazdığı şeylerdendir. Allah, kaderinde ve kazasında silinmesini ezelde takdir ettiği şeyleri siler, diğerlerini ise sabit bırakır.
Tahlilini yaptığımız ayetin son kısmında geçen, “Ana kitap O’nun yanındadır.” ifadesiyle de levh-i mahfuz kastedilmiştir. Levh-i mahfuz, olmuş ve olacak her şeyin yazıldığı kader kitabıdır.
Bahsettiğimiz konularda onlarca âlimin aynı görüşünü nakledebiliriz. Meseleyi uzatmamak için bu kadarla iktifa ediyoruz.
Şimdi dilerseniz, buraya kadar yaptığımız izahı maddeleyerek konuyu daha iyi anlamaya çalışalım:
1. Allahu Teâlâ’nın levh-i mahfuz isminde bir kader kitabı vardır ki olmuş ve olacak her şey bu kitapta yazılmıştır.
2. Levh-i mahfuzda iki çeşit kader yazısı vardır: Kader-i muallâk ve kader-i mübrem.
3. Kader-i muallâktaki yazılar değişebilir. Yani bu yazılar, “Eğer falanca şu sebebe yapışırsa şöyle olacak, yapışmazsa böyle olacak.” şeklindedir. Kaderin bu yazısı, kulları tembellikten kurtarmak ve sebeplere yapışmasını sağlamak içindir.
4. Kader-i mübremdeki yazılar ise Allah’ın ezelî ilminin bir tecellisidir ve değişmemektedir. Eğer bu yazının değiştiğini kabul edecek olursak, Allah’ın ilminde olacağı bilinen bir şeyin olmayacağını veya olmayacağı bilinen bir şeyin olabileceğini kabul etmek zorunda kalırız. Bu durumda da Cenab-ı Hakk’a cehalet isnadı yapılmış olur. Bu ise muhaldir.
Meseleyi bu şekilde maddeledikten sonra, şimdi, “Kader yoktur. Allah geleceği bilmez.” diyenlere şu soruları sormak istiyoruz:
1. Tahlilini yaptığımız ayet-i kerimede, “Her vadenin bir yazısı vardır.” buyrularak, olacak her şeyin yazılı olduğu açıkça bildirilmiştir. Bütün âlimler bu ayet-i kerimeyi bu mana ile tefsir etmiştir. Sizler kaderi inkâr edenler olarak, bu ayeti nasıl izah ediyorsunuz?
2. “Allah dilediğini siler, dilediğini de sabit bırakır.” ayeti, silinecek ve sabit bırakılacak bir yazının varlığını gerekli kılıyor. Eğer yazı yoksa, silinen şey ve bırakılan şey nedir?
3. Bütün müfessirler tahlilini yaptığımız bu ayet-i kerimeyi “kader-i muallâk” ve “kader-i mübrem” ile tefsir ederken, sizler bu ayeti nasıl tefsir ediyorsunuz?
4. “Ana kitap O’nun yanındadır.” ayetini bütün müfessirler levh-i mahfuz ile tefsir etmiştir. Sizler levh-i mahfuzu inkâr ediyorsunuz. O hâlde size göre, Allah’ın yanında olan “ana kitap” nedir?
5. Ayrıca şunu da sormak istiyoruz: Âlimlerin güneşi hükmünde olan Fahreddin er-Râzîler, İbni Kesirler, İmam Zeccaclar, İbni Abbaslar ve diğer pek çok âlim, bu ayetin tefsirinde hata yaptı da bir tek siz mi isabet ettiniz? Yoksa buna mı inanıyorsunuz?
Yazar: Sinan Yılmaz