a
Ana SayfaKader20. “Allah ne yapacağımızı biliyorsa bizim suçumuz ne?” sorusunun cevabı

20. “Allah ne yapacağımızı biliyorsa bizim suçumuz ne?” sorusunun cevabı

Kaderi inkâr ederek “Allah geleceği bilmez.” diyenler üç şüpheyi kalbe atmaktadır. Kalbe attıkları birinci şüphe şudur:

Onlar diyor ki:

— Eğer Allah ne yapacağımızı biliyorsa bizim suçumuz ne?

— O zaman ben Allah bildiği için yapıyorum.

— Eğer Allah bilmeseydi ben de yapmazdım. O hâlde suçlu olamam.

— Madem cennete ya da cehenneme gideceğim yazılmış, o hâlde ben kaderimi nasıl değiştireyim? Zaten her şey yazılı!

— Mesela benim bir adamı öldüreceğim kaderimde yazılıysa, ben öldürdüğüm için niçin katil oluyorum? Eğer kaderimde yazılı olmasaydı öldürmezdim.

— Her şey kaderde yazılıysa, böyle uğraşmak ve bir şeyleri başarmaya çalışmak niye? Zaten ne yazılıysa o vukua gelecek.

Soruları çoğaltmamız mümkün. Hepsinin altında yatan ana sebep kaderin anlaşılamamasıdır. Bu soruları soranlar Allah’ın ezeliyetini ve “ilmin maluma tabi olması” kaidesini bilmiyorlar.

Allah’ın ezeliyetini ikinci derste, “ilmin maluma tabi olması” kaidesini de üçüncü derste işledik. Bu dersleri okumayanlar mutlaka okusun. Bu derslerde bu soruların cevapları verildiğinden bu bahsi burada tekrar açmıyor ve ilgili derslere havale ediyoruz.

“Allah geleceği bilmez.” diyenler ikinci olarak diyor ki:

— Eğer Allah bizim ne yapacağımızı biliyorsa ve her şey kaderde yazılıysa biz niye yaratıldık ve bu âlem niçin yaratıldı?

Herhâlde onlara göre, âlemin yaratılmasındaki hikmetlerin tahakkuku için Allah’ın onların ne yapacağını bilmemesi gerekiyor. Bu zan, onların ne kadar cahil olduğunun ispatı için kâfidir. Eğer onlar kendilerinin ve âlemin yaratılış gayelerini bilselerdi, bu gayelerin, Allah’ın onların yapacağını bilmesiyle yok olmayacağını bilirlerdi.

Bizim ve şu âlemin yaratılış gayelerini burada teker teker beyan etmek çok uzun kaçar. Burada yapacağımız şey yine sizi bu konuda hazırladığımız esere havale etmektir. Zira sadece bu mesele için hazırlanmış bir eserin tesirini üç beş cümleyle yakalamak ve bu gayeleri birkaç satırda anlatmak mümkün değildir. Eğer gerçekten bu sorunun cevabını öğrenmek ve “Allah’ın yapacaklarımızı bilmesi ile âlemin ve bizim yaratılış gayemizin yok olmayacağını” anlamak istiyorsanız bir tıklamayı çok görmeyin ve feyyaz.tv sitemize girip “Kadere İman” başlığını tıklayın. Bu kategorideki “Sonumuz belli ise niçin bu dünyaya geliyoruz?” videosunu seyredin. Bu videoyu seyrettiğinizde, kaderimizin bilinmesiyle yaratılış gayemizin kaybolmadığına hakka’l-yakîn şahit olacaksınız. Ayrıca Bediüzzaman Hazretlerinin “On Birinci Söz” isimli eserini de mütalaa edebilirsiniz. Bu eserde, insanın ve âlemin yaratılış gayeleri anlatılmıştır. (Bu eserin mütalaasına sitemizin PDF indir bölümünden ulaşabilirsiniz.)

“Allah geleceği bilmez” diyenlerin en çok dile getirdikleri üçüncü şey, Kur’an’da “Allah bildi.”, “Allah bilmek için yaptı.” gibi ifadelerdir. Onlar der ki:

— Allah bilmek için yaptığına göre demek ki önceden bilmiyordu.

Onların bu sözleri, aynı zamanda onların Kur’an bilgisinden ne kadar uzak olduğuna bir delildir.

Şimdi, Kur’an’daki “Allah bildi.” ve “Allah bilmek için yaptı.” gibi sözlerin manasını izah edelim ve onların bu fitnesini de neticesiz bırakalım.

Kur’an’daki “Allah bildi.” ve “Allah bilmek için yaptı.” gibi ifadeler iki manaya gelmektedir:

Birinci mana: “Bilmek”ten murad, temyiz yani ayırt etmektir. Mesela “Allah müminleri ve münafıkları bilmek için yaptı.” denildiğinde, buradaki “bilmek” temyiz manasında olup, ayetin manası: “Allah müminleri ve münafıkları ayırt etmek için yaptı.” şeklindedir.

عَلِمَ  fiilinin  مِنْ  harf-i ceriyle kullanıldığı bütün ayetler temyiz manasındadır. Bu ayetlerdeki  مِنْ  harf-i cerine “fârika min’i” denir. Dilerseniz, bu  مِنْ  harf-i cerini bir örnek üzerinde görelim:

يَعْرِفُ الْاُسْتَاذُ الْمُجْتَحِدَ  cümlesi “Öğretmen çalışkanı bilir.” manasındadır.

Eğer  عَرَفَ  fiilini  مِنْ  harf-i ceri ile kullanıp,  يَعْرِفُ الْاُسْتَاذُ الْمُجْتَحِدَ مِنَ الكَسْلاَنِ  dersek, mana: “Öğretmen çalışkanı tembelden ayırt eder.” şeklinde olur.

Gördüğünüz gibi, tek başına “bildi” manasında olan  عَرَفَ  fiili,  مِنْ  harf-i ceri ile kullanıldığında “ayırt etti” manasına gelmektedir.

Aynı şey  عَلِمَ  fiili için de geçerlidir. Dolayısıyla bu fiilin  مِنْ  harf-i ceriyle kullanıldığı bütün ayetlere “bildi” manası değil, “ayırt etti” manası vermemiz gerekir.

عَلِمَ  fiilinin  مِنْ  harf-i ceriyle kullanıldığı yerleri bu şekilde hallettikten sonra, şimdi bu fiilin harf-i cersiz olarak kullanıldığı yerlere bakalım:

Bazen Kur’an’da  عَلِمَ  (bildi) fiili Allah’a atfedilir ve “Allah bilmek için yaptı.”, “Allah henüz bilmedi.” denilir. Bu durumda şu mana murad edilmiştir: “Allahu Teâlâ ezelde olacağını bildiğini, olduktan sonra bildi.” ve “Allah ezelde olacağını bildiğini, daha bu yazı kaza edilmediğinden dolayı henüz olduktan sonra bilmedi.”

Buradaki kaide şudur: İlm-i ezelî kadim olduğu hâlde taalluku hâdis olabilir.

Bu kaideyi biraz açalım:

Cenab-ı Hak bizim ne yapacağımızı, zamanın ve maddenin olmadığı ezelde biliyordu. Ancak yapılmış ve mevcut olarak değil, yapılacak olarak biliyordu. Ne zaman ki kudretiyle, olacağını bildiği şeyi yarattı; o zaman, olacağını bildiği şeyi, olmuş olarak bildi.

Buradaki değişiklik Allah’ın ilim sıfatında değil, ilmin taalluk ettiği eşyada olmaktadır. Daha önce “olacak” diye bilinen eşya, vücuda geldikten sonra “olmuş” olarak bilinmektedir. Allah’ın ilminde ise bir artma ya da eksilme söz konusu değildir.

Demek ilm-i ezelî kadim olduğu hâlde taalluk hâdis olabiliyor.

İşte ayet-i kerimelerdeki “bildi” ve “bilelim diye yaptık” gibi ifadeler, “Olacağını bildiği şeyi, olduktan sonra bildi.” ve “Olacağını bildiğimiz şeyi, olduktan sonra bilelim diye yaptık.” manasındadır.

Bizler bu manadaki her ayeti teker teker incelemeye gerek görmüyoruz. Sizler hangi ayeti ele alsanız,  عَلِمَ  fiiline bu manayı verebilirsiniz.

Son olarak şunu da ifade etmek istiyorum:

“Kader yoktur. Allah geleceği bilmez.” diyen dinden çıkar. Eşi boş olur. İbadetleri iptal olur. Kestiği yenilmez ve üzerine cenaze namazı kılınmaz. Allah’ın varlığını inkâr eden kâfire hangi muamele yapılıyorsa, bu kişiye de aynı muamele yapılır. Allah bu kişilerin şerrinden ümmet-i Muhammed’i muhafaza etsin. Âmin!

Kadere ve Allah’ın geleceği bildiğine dair eserimizi burada tamamlıyor ve bizi bu hizmette istihdam eden Rabbimize hamdüsena ediyoruz. Allah’a emanet olun!

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin