a
Ana Sayfa1-50 Arası17. Yedinci Lem’a’nın hatimesinin mütalaası

17. Yedinci Lem’a’nın hatimesinin mütalaası

Şu metnin mütalaasını yapacağız:

“Kur’an-ı Hakîm’in tevafuk cihetinden tezahür eden i’cazî nüktelerinden bir nüktesi şudur ki:

Kur’an-ı Hakîm’de ism-i Allah, Rahman, Rahim, Rab ve ism-i Celal yerindeki “hüve”nin mecmuu dört bin küsurdur.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ  (Hesab-ı ebcedin ikinci nevi ki huruf-u heca tertibiyledir) o da dört bin küsur eder. Büyük adetlerde küçük kesirler tevafuku bozmadığından, küçük kesirlerden kat-ı nazar edildi.

Hem   الٓمٓ  tazammun ettiği iki vav-ı atıf ile beraber iki yüz seksen küsur eder. Aynen sure-i El-Bakara’nın iki yüz seksen küsur ism-i Celal’ine ve hem iki yüz seksen küsur âyâtın adedine tevafuk etmekle beraber, ebcedin hecaî tarzındaki ikinci hesabıyla yine dört bin küsur eder. O da yukarıda zikri geçmiş beş esma-i meşhurenin adedine tevafuk etmekle beraber, بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ in kesirlerinden kat-ı nazar, adedine tevafuk ediyor.

Demek, bu sırr-ı tevafuka binaen  الٓمٓ  hem müsemmasını tazammun eden bir isimdir hem El-Bakara’ya isim hem Kur’an’a isim hem ikisine muhtasar bir fihriste hem ikisinin enmuzeci ve hülasası ve çekirdeği hem  بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ in mücmelidir.

Ebcedin meşhur hesabıyla بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ  ism-i Rab adedine müsavi olmakla beraber,  الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ deki müşedded  ر  iki  ر  sayılsa o vakit dokuz yüz doksan olup pek çok esrar-ı mühimmeye medar olup on dokuz harfiyle on dokuz bin âlemin miftahıdır.” (Yedinci Lem’a)

Metni cümle cümle mütalaa edelim:

“Kur’an-ı Hakîm’de ism-i Allah, Rahman, Rahim, Rab ve ism-i Celal yerindeki “hüve”nin mecmuu dört bin küsurdur.” 

Üstad Hazretleri burada beş isimden bahsediyor:

1. Allah ism-i şerifi

2. Rahman ism-i şerifi

3. Rahim ism-i şerifi

4. Rab ism-i şerifi

5. İsm-i Celal olan “Allah” ism-i şerifi yerine kullanılan “hüve” zamiri.

İsmin yerini tutan kelimelere zamir denir. Mesela “Allah her şeyi bilir ve O her şeyi görür.” cümlesinde “o’’ zamir olup, Allah lafzı yerine kullanılmıştır. Demek, bir zamiri kullanabilmemiz için onunla ilgili bir ismin daha önceden geçmesi gerekir.

“Hüve” lafzı bir zamirdir ve “o” manasındadır. Bu zamir bazen ism-i Celal olan “Allah” yerine kullanılır. Bu kullanıma iki örnek verelim:

Bakara suresi 139. ayet-i kerimede şöyle buyrulmuştur:

قُلْ اَتُحَاجُّونَنَا فِي اللَّهِ وَهُوَ رَبُّنَا وَرَبُّكُمْ

“De ki: Bizimle Allah hakkında mı çekişiyorsunuz. Hâlbuki O, bizim ve sizin Rabbinizdir.” (Bakara 139)

Ayetteki  هُوَ (o) zamiri, kendinden önceki  اللّٰهُ  ismine mütealliktir ve onun yerine kullanılmıştır.

Yine Bakara suresi 137. ayet-i kerimede şöyle buyrulmuştur:

فَسَيَكْفِيكَهُمُ اللّٰهُ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

“Allah sana kâfi gelecektir. O, hakkıyla işiten ve bilendir.” (Bakara 137)

Ayetteki  هُوَ (o) zamiri, yine kendinden önceki  اللّٰهُ  ismine mütealliktir ve onun yerine kullanılmıştır.

Bu örneklerde olduğu gibi, Kur’an’ı Kerim’de “hüve” zamiri bazen ism-i Celal olan Allah ism-i şerifi yerine kullanılır.

Üstadımız dedi ki: Kur’an-ı Hakîm’de ism-i Allah, Rahman, Rahim, Rab ve ism-i Celal yerindeki “hüve”nin mecmuu dört bin küsurdur.

Üstad Hazretleri, Allah ismini, Rahman ismini, Rahim ismini, Rab ismini ve Allah ism-i şerifi yerine kullanılan “hüve”yi alt alta koyup toplamış ve dört bin küsur rakamının bulmuş.

Üstadımız, “Mecmuu dört bin küsurdur.” diyor ve tam sayıyı vermiyor. Bunun hikmetini “Allah” ism-i şerifi üzerinde tahlil edelim:

Mu’cemu’l-Müfehres isimli esere göre, Allah ismi Kur’an’da 2697 defa geçmektedir. Ancak buna Fatiha suresinin başında bulunan besmeledeki Allah ism-i şerifi dâhil değildir. Onunla birlikte sayı 2698 olur. Yine beş defa tekrarlanan “Allahümme”lerdeki Allah isimleri dâhil edilirse bu sayı 2703 olur.

Teysirü’l-Mennan isimli eserde ise bu sayı 2700 olarak tespit edilmiştir. Eğer “Allahümme”lerdeki Allah isimleri dâhil edilirse 2705 olur.

Yine bu hesap, besmelenin bir defa inmiş olması üzerine yapılmıştır. İmam Şafiî Hazretlerine göre ise besmele her surenin başında -birinci ayet olarak- 113 kere ve Neml suresinin otuzuncu ayetinde bir kere, toplamda 114 kere nazil olmuştur. Hanefi mezhebine göre ise müstakil bir ayet olarak bir kere indirilmiş ve surelerin arasını ayırmak için sure başlarında tekrar edilmiştir.

Dolayısıyla Allah ism-i şerifinin Kur’an’daki zikri bakışınıza göre değişmektedir. Üstad Hazretleri ihtilaftan kurtulmak için “Mecmuu dört bin küsurdur.” diyor ve net bir sayı vermiyor. Çünkü vereceği sayı üzerine çekişme olabilir ve birisi -farklı bir yerden bakarak- sayıyı çürütmeye kalkabilir. Mesela besmeleyi 1 sayar veya 114 sayar. Yine “Allahümme”leri sayar veya saymaz. Bununla da farklı sayılara ulaşabilir.

Bu yaptığımız tahlil Rahman ve Rahim isimleri için de geçerlidir. Mesela Rahman ism-i şerifi -besmeledeki kullanımları hariç- 57 defa geçmektedir. Eğer besmelenin her süre başında nazil olduğunu kabul edersek, bu sayıya 113 ilave edilir ki bununla sayı 170 olur. (Surelerin sayısı 114’tür. Ancak Tevbe suresinin başında besmele zikredilmemiştir.)

Gördüğünüz gibi, hesapta kullandığımız metoda göre sayı değişmektedir. Üstadımız ihtilaftan kurtulmak için “Mecmuu dört bin küsurdur.” demiş ve bu hesaplardan bizi kurtarmış.

Üstad Hazretleri bu sayıyla besmele arasındaki tevafuka şöyle işaret ediyor:

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ  (Hesab-ı ebcedin ikinci nevi ki huruf-u heca tertibiyledir) o da dört bin küsur eder. Büyük adetlerde küçük kesirler tevafuku bozmadığından, küçük kesirlerden kat-ı nazar edildi.”

Buna göre, Allah, Rahman, Rahim, Rab ve ism-i Celal yerine kullanılan “hüve”nin adedi ile besmelenin ebced karşılığı birbiriyle aynıdır; dört bir küsurdur. Büyük adetlerde küçük kesirler tevafuku bozmadığı için bu, sayısal bir i’cazdır.

Makam münasebetiyle ebced ve ilm-i cifir hakkında biraz bilgi vermek istiyorum:

Ebced: Harflerin aritmetik değerleriyle bir mana ifade etmesi yani her harfin bir rakam karşılığının olmasıdır.

Cifir: Harflere verilen değerlerden manalar çıkarma ilmidir.

Nasıl ki sayılar arasında, mesela 1, 2, 3, 4 gibi bir münasebet varsa; harflerin arasında da adet ve sayılar gibi fıtri bir münasebet vardır. Her bir harf kendi başına bir mana ifade etmekle birlikte, aynı zamanda bir sayı değerini ifade eder. Bu da iki kısma ayrılır:

1. Ebced-i sagîr.

2. Ebced-i kebir.

Ebced-i sagîrin birkaç kısmı vardır. Birinci kısımdaki harf karşılıkları şöyledir:

ا (1) ، ب (2) ، ج (3) ، د (4) ، ه (5) ، و (6) ، ز (7) ، ح (8) ، ط (9) ، ي (10)

ك (20) ، ل (30) ، م (40) ، ن (50) ، س (60) ، ع (70) ، ف (80) ، ص (90) ، ق (100)

ر (200) ، ش (300) ، ت (400) ، ث (500) ، خ (600) ، ذ (700) ، ض (800) ، ظ (900) ، غ (1000)

Buna göre: Mesela  احمد  kelimesinin ebced değeri:

ا (1) ، ح (8) ، م (40) ، د (4) =  Toplamda 53 eder.

Ebced-i sagîrin ikinci kısımdaki harf karşılıkları şu mantıkla oluşur: Harflerin isimlerini oluşturan ebced değerleri toplanır; ifade ettiği sayı buna göre hesaplanır. Bu durumda harflerin ebced karşılığı şöyle olur:

الف (111) ، با (3) ، جيم (53) ، دال (35) ، ها (6) ، واو (13) ، زا (8) ، حا (9) ، طا (10) ، يا (11)

كاف (101) ، لام (71) ، ميم (90) ، نون (106) ، سين (120) ، عين (130) ، فا (81) ، صاد (95) ، قاف (181)

را (201) ، شين (360) ، تا (401) ، ثا (501) ، خا (601) ، ذال (731) ، ضاد (805) ، ظا (901) ، غين (1060)

Buna göre: احمد  kelimesinin ebced değeri:

ا (111) ، ح (9) ، م (90) ، د (35)  =  Toplamda 245 eder.

Ebced-i sagîrin üçüncü kısımdaki harf karşılıkları şu mantıkla oluşur: Ebced sırasına göre on birinci harf olan ك harfinden itibaren kendinden daha küçük bir rakam kalıncaya kadar 12 çıkarılarak tespit edilir. Bu durumda harflerin ebced karşılığı şöyle olur:

ا (1) ، ب (2) ، ج (3) ، د (4) ، ه (5) ، و (6) ، ز (7) ، ح (8) ، ط (9) ، ي (10)

ك (8) ، ل (6) ، م (4) ، ن (2) ، س (0) ، ع (10) ، ف (8) ، ص (6) ، ق (4)

ر (8) ، ش (0) ، ت (4) ، ث (8) ، خ (0) ، ذ (4) ، ض (8) ، ظ (0) ، غ (4)

Buna göre:  احمد  kelimesinin ebced değeri:

ا (1) ، ح (8) ، م (4) ، د (4) =  Toplamda 17 eder.

Bunlardan başka hesaplama şekilleri de mevcuttur.

Ebced-i kebir de birkaç şekilde hesaplanır. Birinci şekli şudur: Hece harflerinin sırasına göre her bir harfin bir değeri vardır. 10 rakamına kadar birer birer, 100 rakamına kadar onar onar, 1000 rakamına kadar yüzer yüzer değer verilir. Bu durumda harflerin ebced karşılığı şöyle olur:

ا (1) ، ب (2) ، ت (3) ، ث (4) ، ج (5) ، ح (6) ، خ (7) ، د (8) ، ذ (9) ، ر (10)

ز (20) ، س (30) ، ش (40) ، ص (50) ، ض (60) ، ط (70) ، ظ (80) ، ع (90) ، غ (100)

ف (200) ، ق (300) ، ك (400) ، ل (500) ، م (600) ، ن (700) ، و (800) ، ه (900) ، ي (1000)

Buna göre: احمد  kelimesinin ebced değeri:

ا (1) ، ح (6) ، م (600) ، د (8)  =  Toplamda 615 eder.

Ebced-i kebirin ikinci şekli şudur: ا harfinde ي harfine kadar birer rakam artırılarak değer verilir. Bu durumda harflerin ebced karşılığı şöyle olur:

ا (1) ، ب (2) ، ت (3) ، ث (4) ، ج (5) ، ح (6) ، خ (7) ، د (8) ، ذ (9) ، ر (10)

ز (11) ، س (12) ، ش (13) ، ص (14) ، ض (15) ، ط (16) ، ظ (17) ، ع (18) ، غ (19)

ف (20) ، ق (21) ، ك (22) ، ل (23) ، م (24) ، ن (25) ، و (26) ، ه (27) ، ي (28)

Buna göre: احمد  kelimesinin ebced değeri:

ا (1) ، ح (6) ، م (24) ، د (8)  =  Toplamda 39 eder.

Bunlardan başka hesaplama şekilleri de mevcuttur. Biz bunlarla iktifa edelim.

Üstad Hazretleri, besmelenin ebcedini huruf-u heca tertibiyle hesaplamış ve dört bin küsur olduğunu beyan etmiş. Bu sayı da mezkûr beş ismin ebcediyle -küsur farkı hariç- aynıdır.

Üstadımız başka bir tevafuku şöyle beyan ediyor:

“Hem  الٓمٓ  tazammun ettiği iki vav-ı atıf ile beraber iki yüz seksen küsur eder.”

الٓمٓ  üç harften meydana gelmektedir: Elif, lâm, mim.

Arapça cümle yapısına göre, bu harfler arasında onları birbirine bağlayan ve bir atıf edatı olan “vav” harfinin var olduğu kabul edilebilir. Yani harfler arasında mukadder bir “vav” olabilir.

Buna göre, okunuşu şu şekilde olur: ا و لۤ و مۤ “elif ve lâm ve mim”

Bu harflerin teheccî usulü ebced değerleri şöyledir:

Elif (111) + Vav (6) + Lâm (71) + Vav (6) + Mim (90) = 284 eder.

Üstad Hazretleri bu sayı ile alakadar tevafuku şöyle beyan ediyor:

“Aynen sure-i El-Bakara’nın iki yüz seksen küsur ism-i Celal’ine ve hem iki yüz seksen küsur âyâtın adedine tevafuk etmekle beraber…” 

Bakara suresinin ayet sayısı 286’dır. Yine Bakara suresinde geçen ism-i Celal (Allah ismi) adedi 280 küsurdur.

Bu hesaba göre, -iki atıf vâvı ile birlikte sayıldığında-  الٓمٓ  ayetiyle, Bakara suresinin ayet sayısı ve bu surede geçen Allah isimlerinin adedi arasında bir tevafuk vardır. Bu da sayısal bir i’cazdır.

Üstadımız i’cazın başka bir cihetini şöyle beyan ediyor:

“Ebcedin hecaî tarzındaki ikinci hesabıyla yine dört bin küsur eder. O da yukarıda zikri geçmiş beş esma-i meşhurenin adedine tevafuk etmekle beraber, بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ in kesirlerinden kat-ı nazar, adedine tevafuk ediyor.” 

Burada da üç şey arasında tevafuk beyan edilmiş:

1الٓمٓ ebcedin hecaî tarzındaki hesabıyla 4000 küsur eder.

2. İsm-i Allah, Rahman, Rahim, Rab ve ism-i Celal yerindeki “hüve”nin mecmuu 4000 küsurdur.

3. Besmelenin hecaî tarzındaki ebced karşılığı 4000 küsurdur.

Üstadımız neticeyi şöyle bağlıyor:

“Demek, bu sırr-ı tevafuka binaen  الٓمٓ  hem müsemmasını tazammun eden bir isimdir.” 

الٓمٓ  isim, Kur’an ise müsemmasıdır. İmam Selbî, Süddî ve İmam Katâde’ye göre, huruf-u mukattaa harfleri Kur’an’ın isimleridir. (Tefsir-i Kebir)

الٓمٓ  ayeti hem ism-i Allah, Rahman, Rahim, Rab ve ism-i Celal yerindeki “hüve”nin mecmuuna hem de besmelenin hecaî tarzındaki ebced karşılığına tevafuk etmektedir. Bununla da sanki müsemması olan Kur’an’ı tazammun eder.

“Hem El-Bakara’ya isim hem Kur’an’a isim…” 

İmam Halil ve Sîbeveyh’in tercih ettiği görüşe göre, huruf-u mukattaa surelerin ismidir. (Tefsir-i Kebir)

Kur’an’a isim olmasını tercih eden görüşü üstte kaydetmiştik.

Şöyle izah edelim: Huruf mukattaa hakkında birçok izah yapılmıştır. Bir kısım âlimler Kur’an’ın ismi, bir kısmı surelerin ismi, bir kısmı Allah’ın ismi (Hazreti Ali bu görüştedir) demişler ve daha birçok görüş serdetmişler.

Dolayısıyla biz, “ الٓمٓ  hem Kur’an’ın ismi hem de Bakara suresinin ismidir.” desek, bu doğru olur. Kur’an’a ve Bakara suresine isim olması, onları tazammun etmesi cihetiyledir. Kur’an’ı tazammun etmesi;  الٓمٓ in hecaî tarzındaki ebcedinin, mezkûr beş ismin Kur’an’daki geçiş adetine ve besmelenin hecaî tarzındaki ebcedine tevafuk etmesidir.

Bakara suresini tazammun etmesi ise; teheccî usulündeki ebcedinin, Bakara suresinin ayet sayısına ve Bakara suresinde geçen ism-i Celal (Allah ismi) adetine tevafuk etmesidir.

“Hem ikisine muhtasar bir fihriste hem ikisinin enmuzeci ve hülasası ve çekirdeği hem  بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ in mücmelidir.”

Bilgiyi bir daha tekrar edelim:

Ebced hesabıyla görmüştük ki:

1. İsm-i Allah, Rahman, Rahim, Rab ve ism-i Celal yerindeki “hüve”nin mecmuu 4000 küsurdur.

2بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ (hecaî tertibiyle) 4000 küsur eder.

3الٓمٓ de (hecaî tertibiyle) 4000 küsur eder.

Bu tevafuk,  الٓمٓ in Kur’an’a bir fihriste ve hülasa olduğuna ve besmelenin mücmeli olduğuna işaret eder.

Şu cihetten baksak:

1. Bakara suresi 286 ayettir.

2. Bakara suresinde 280 küsur Allah ismi geçiyor.

3الٓمٓ  tazammun ettiği iki vav-ı atıf ile beraber 280 küsurdur.

Bu tevafuk,  الٓمٓ in Bakara suresine de bir fihriste, hülasa ve çekirdek olduğuna işaret eder.

Demek,  الٓمٓ Kur’an’a ve Bakara suresine muhtasar bir fihriste hem ikisinin enmuzeci ve hülasası ve çekirdeği hem  بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ in mücmelidir.

Üstad Hazretleri başka bir tevafuku şöyle beyan ediyor:

“Ebcedin meşhur hesabıyla  بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ  ism-i Rab adedine müsavi olmakla beraber,  الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ deki müşedded  ر  iki  ر  sayılsa o vakit dokuz yüz doksan olup pek çok esrar-ı mühimmeye medar olup on dokuz harfiyle on dokuz bin âlemin miftahıdır.”

Hem bu metin hem de metnin devamı açık olduğundan bu kısımların şerhine girişmiyor; sadece şunu demekle yetiniyorum:

Üstadımız bu hesaplamaları yaparken ebcedin farklı usul ve tertiplerini kullanıyor. Normalde besmelenin ebcedi 786, Rab isminin ebcedi ise 204’tür. Ancak ebced hesaplamalarında bazen okunmayan harfler sayılmaz, bazen şeddeler tek sayılır, bazen çift sayılır ve böyle değişik hesaplamalar yapılır. Ayrıca ebced tabloları farklı farklıdır. Beş farklı tabloyu üstte kaydetmiştik.

Yine  الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ deki müşedded  ر  iki  ر  sayıldığında ebcedi 1018 oluyor. Üstadımız “dokuz yüz doksan olup” diyor.

Yani sözün özü: Üstad Hazretleri hesaplamalarında farklı usul ve tertipleri takip ediyor; bizim bilmediğimiz ancak ilm-i cifirde var olan sistemleri kullanıyor. Burada bize düşen şey, bu ebced tablolarını bulmaya çalışmak değil, Kur’an’ın i’cazı karşısında zevk ve hayret etmektir. Üstadımız, “Bunun ebcedi budur.” diyorsa, biz ona itimad eder; “Bunu nereden çıkardın?” demeyiz. Zira Üstadımız, Sikke-i Tasdik-i Gaybî eserinde de ispat ettiği gibi, ebcedin ve ilm-i cifirin dâhisidir ve allâmesidir.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin