16. Hazreti Muhammed (a.s.m.)’ın risaletine delalet eden bütün mucizeleri ve bütün delâil-i nübüvveti…
Şu metnin mütalaasını yapacağız:
“Hazreti Muhammed (a.s.m.)’ın risaletine delalet eden bütün mucizeleri ve bütün delâil-i nübüvveti ve hakkaniyetinin bütün burhanları, birden hakikat-i haşriyenin tahakkukuna şehadet ederek ispat ederler. Çünkü bu zatın bütün hayatında bütün davaları, vahdaniyetten sonra haşirde temerküz ediyor.” (Dokuzuncu Şua, İkinci Nokta)
Metnin izahına şu soruyla başlayalım:
— Hiç mümkün müdür ki bütün enbiyanın, mucizelerine istinaden sözünü teyid ettikleri; bütün evliyanın, keşif ve kerametlerine istinaden davasını tasdik ettikleri; bütün asfiya ve âlimlerin, tahkikatlarına dayanarak peygamberliğine şehadet ettikleri Hazreti Muhammed (a.s.m.)’ın vermiş olduğu bir haber yalan çıksın?
— Ve o zat hilaf-i hakikat bir haber vermiş olsun?
O zat (a.s.m.) ki elinde zahir olan bin mucizesini ve mucize-i ekberi olan Kura’n-ı Hakîm’i sözüne hüccet ve delil yapmıştır.
— Acaba sinek kanadı kadar kuvveti bulunmayan vehimlerin ne haddi var ki bu zatın (a.s.m.) sözünü hükümden düşürsün ve haber verdiği ahiretten şüphe ettirsin?
Hazreti Muhammed (a.s.m.) ahiretin vukuundan haber vermiş ve ahirete imanı imanın bir şartı kabul etmiştir. O hâlde diyebiliriz ki: Ahireti inkâr edebilmek için, ilk önce Hazreti Muhammed (a.s.m.)’ı inkâr etmek lazımdır. Hazreti Muhammed (a.s.m.)’ın peygamberliğini inkâr edemeyen, ahireti de inkâr edemez.
O hâlde ahiretin varlığı hususunda şöyle bir delil sunsak:
— Hazreti Muhammed (a.s.m.)’ın bir avuç yiyecekle bir orduyu doyurması ispat eder ki ahiret vardır.
Böyle deyip Peygamberimiz (a.s.m.)’ın bir mucizesini ahiretin varlığına delil yapsak, bu doğrudur. Zira:
– Madem bir avuç yiyecekle bir orduyu doyurmuştur, elbette bu bir mucizedir.
– Madem bu zat (a.s.m.) mucize göstermiştir, o hâlde elbette o bir peygamberdir.
– Madem peygamberdir, elbette yalan söylemez ve yalana tenezzül etmez.
– Madem yalan söylemez ve yalana tenezzül etmez, o hâlde vermiş olduğu bütün haberler haktır ve doğrudur.
– O hâlde ahiret de vardır. Zira o zat (a.s.m.) ahiretten haber vermiştir.
Bu tahlilden yola çıkarak şöyle desek:
— Peygamber Efendimiz (a.s.m.)’ın binden fazla mucizesinin her biri ahiretin varlığına delildir.
Böyle deyip her bir mucizeyi ahiretin varlığına delil yapsak, bu doğrudur ve haktır. Zira:
– Her bir mucize bu zatın (a.s.m.) peygamberliğini ispat etmektedir.
– Madem bu zat (a.s.m.) peygamberdir, elbette yalan söylemez ve hilaf-ı hakikat bir beyanda bulunmaz.
– Madem yalan söylemez ve hilaf-ı hakikat bir beyanda bulunmaz, o hâlde verdiği bütün haberler haktır ve doğrudur.
– Ve madem ahiretin geleceğinden haber vermiştir, elbette haber verdiği gibi gelecektir.
Netice olarak deriz ki: Ahiretin varlığının delilleri, Hazreti Muhammed (a.s.m.)’ın peygamberliğinin delilleri kadar çoktur. Peygamberimizin nübüvvetini ispat eden bütün deliller aynı anda ahiretin de vücudunu ispat ederler.
Peygamber Efendimiz (a.s.m.) gibi, diğer bütün peygamberler de ahiretten haber vermişlerdir. Demek, ahireti inkâr edebilmek için, sadece Peygamberimizi inkâr etmek yeterli olmayıp, diğer bütün peygamberleri de inkâr etmek gerekmektedir. Onları inkâr edemeyen ahirete ilişemez. Çünkü onlar da ahiretten haber vermiştir.
O halde diyebiliriz ki: Ahiretin delilleri; peygamberler, onların mucizeleri ve nübüvvetlerinin delilleri adedincedir. Her bir peygamber ve o peygamberin elinden sâdır olan mucizeler, ahiretin varlığına birer şahit ve delildir.
— Acaba hangi sözün haddi var ki bütün bu peygamberlerin sözlerini hükümden düşürsün ve onların sözünden şüphe ettirsin?
Peygamber Efendimiz (a.s.m.) ve diğer peygamberler ahiretin varlığına delil olduğu gibi, Kur’an da ahiretin varlığına bir delilidir. Zira Kur’an da ahiretin varlığından haber vermiş ve ahiretin birçok ahvalinden bahsetmiştir.
O hâlde şöyle desek:
— Kur’an’ın bir benzerinin getirilememesi ahiretin varlığını ispat eder.
Böyle deyip Kuran’ın bir mucizesi olan benzerinin getirilememesini ahiretin varlığına delil yapsak, bu doğrudur. Zira:
– Madem benzeri getirilemiyor, o hâlde Allah’ın kelamıdır.
– Madem Allah’ın kelamıdır, o hâlde içinde elbette yalan ve yanlış yoktur.
– Madem içinde yalan ve yanlış yoktur, elbette içinde olan her söz haktır ve gerçektir.
– Madem içindeki her söz haktır ve gerçektir, elbette ahiret de haktır ve gerçektir. Zira Kur’an’da ahiretin varlığından açık bir şekilde bahsedilmiştir.
Demek, Kur’an’ın Allah’ın kitabı olduğunu ispat eden bütün deliller aynı anda ahiretin varlığını da ispat etmektedir.
Netice: Peygamberimiz (a.s.m.)’ın bütün mucizeleri, nübüvvetinin bütün delilleri ve hakkaniyetin bütün burhanları hakikat-i haşriyenin tahakkukuna şehadet ederek ispat eder. Bu hakikat diğer peygamberler ve Kur’an için de geçerlidir.
Yazar: Sinan Yılmaz