a
Ana Sayfa1-50 Arası12. İsm-i Zahir ile ism-i Bâtın’ın hükümleri ayrı ayrı oluyor. Bunları birbirine karıştırıp mercilerini kaybetmek mahzurludur.

12. İsm-i Zahir ile ism-i Bâtın’ın hükümleri ayrı ayrı oluyor. Bunları birbirine karıştırıp mercilerini kaybetmek mahzurludur.

Şu metnin mütalaasını yapacağız:

“İnsanı dalaletlere sürükleyen cihetlerden biri de şudur ki: İsm-i Zahir ile ism-i Bâtın’ın hükümleri ayrı ayrı oluyor. Bunları birbirine karıştırıp mercilerini kaybetmek mahzurludur.”

Allahu Teâlâ varlığı cihetiyle zahirdir. Her şey O’nun varlığına bir şahittir. Allahu Teâlâ varlığı cihetiyle zahir iken, varlığının mahiyeti, ilim ve sıfatlarının keyfiyeti cihetiyle bâtındır. Bunların künhüne ve hakikatine ulaşılamaz.

وَلِلَّهِ الْمَثَلُ اْلاَعْلَى  “En güzel misaller Allah’a aittir.” Biz nakıs bir misalle meseleyi anlamaya çalışalım:

Kapının zili çaldığında, kapının önünde birisinin olduğunu anlarsınız. Zira zil kendi kendine çalmaz. Birisi olmalı ki zile bassın ve zil çalsın.

Kapının önünde birisinin olduğunu bilirsiniz ancak bu kişinin kim olduğunu bilmezsiniz.

— Kadın mıdır erkek midir?

— Uzun mudur kısa mıdır?

— Zayıf mıdır şişman mıdır?

— Genç midir ihtiyar mıdır?

Bunlar gibi, bütün keyfiyetleri sizce meçhuldür. Sizin için malum olan tek bir şey vardır, o da kapının önünde birisinin olduğudur.

Kapının önündeki kişi, onun orada olduğunu bilmeniz cihetiyle zahirdir. Onun kim olduğunu bilmemeniz cihetiyle ise bâtındır.

Bakın, aynı kişi hem zahir hem bâtın oldu. Varlığının bilinmesi cihetiyle zahir, varlığının mahiyetinin bilinmemesi cihetiyle bâtındır.

Aynen bunun gibi, Allahu Teâlâ da şu âlemi yaratmış, varlığını bildirmek için mahlukatı icat etmiştir. Her mahlukun üzerine de varlığının ve birliğinin hadsiz mühürlerini vurmuştur. Konumuz bu mühürler olmadığı için bu bahse girmiyoruz.

İşte Allahu Teâlâ varlığı cihetiyle zahirdir. Her şey O’nu gösterdiği gibi, her mahluk O’nun varlığına şahitlik eder. Bir harfin kâtipsiz, bir iğnenin ustasız ve bir köyün muhtarsız olamaması gibi, bu kâinat da sahipsiz ve maliksiz olamaz. Bu cihetle -yani Allah’ın varlığının apaçık olması cihetiyle- Allahu Teâlâ zahirdir.

Allahu Teâlâ varlığının bilinmesi cihetiyle zahir iken, varlığının mahiyetinin ve isim ve sıfatlarının keyfiyetinin bilinmemesi cihetiyle bâtındır. Bizler değil Allah’ın zatının keyfiyetini bilmek, bildiğimizi zannettiğimiz isim ve sıfatlarının mahiyetini dahi hakkıyla bilemeyiz.

Evvela zatını bilemeyiz, çünkü akıl mahluktur yani yaratılmıştır. Akla gelen mana da mahluktur. Yaratıcı, yarattığına benzemez ve mahluk olan, hâlık olanı ihata edemez. Dolayısıyla Allah’ın zatı hakkında aklımıza ne gelse, Allah ondan başkadır. O’nun ne misli, ne misali, ne naziri, ne de benzeri vardır. Bu cihetle Allah’ın zatı bâtıntır.

Zatı bâtın olduğu gibi, isim ve sıfatlarının keyfiyeti de bâtındır. Evet, isim ve sıfatlarının bir kısmını biliriz. Ancak asla o isim ve sıfatların künhünü idrak edemeyiz.

Mesela deriz ki:

— Allah semidir. Her sesi işitir.

Allah’ın semi olduğunu biliriz ancak nasıl işittiğini bilmeyiz. Akıl bunu kavrayamaz. Bütün mahlukatın sesini aynı anda işitmesini; hatta kalplerden geçenleri dahi o anda işitip, bir sesin diğer sese mâni olmamasını kavrayamayız.

Bakın, Allahu Teâlâ semi olmakla zahir iken, bu sıfatın keyfiyetini bilmememiz cihetiyle bâtın olmuştur.

Yine deriz ki:

— Allah basirdir. Her şeyi görür.

Ama Allah’ın nasıl gördüğünü bilmeyiz. Bütün eşyayı aynı anda temaşa edişini kavrayamayız. Bu durumda, Allahu Teâlâ basir olmakla zahir iken, bu sıfatın mahiyetini bilmememiz cihetiyle bâtın olmuştur.

Yine deriz ki:

— Allah kadirdir. Sonsuz kudreti vardır.

Ama Allah’ın bu kudretinin keyfiyetini idrak edemeyiz. Koca kâinatı bir sineği yaratma kolaylığında yaratmasını; cenneti bir çiçek kadar kolay icat etmesini kavrayamayız. Bu kudrete iman ederiz ama künhüne ulaşamayız. İşte Allahu Teâlâ kadir olmakla zahir iken, bu sıfatının mahiyetinin bilinmemesi cihetiyle bâtındır.

Bu hakikat Allah’ın bütün isim ve sıfatları için geçerlidir. Çünkü Allah’ın isim ve sıfatları sonsuzdur. Sonlu olan insan sonsuzluğu kavrayamaz. Ancak iman ve tasdik eder.

Sözün özü: Allahu Teâlâ varlığıyla ve isim ve sıfatlarının bilinmesiyle zahirdir. Zatının, isim ve sıfatlarının mahiyetinin ve keyfiyetinin bilinmemesi cihetiyle de bâtındır.

Üstad Hazretleri dedi ki: İsm-i Zahir ile ism-i Bâtın’ın hükümleri ayrı ayrı oluyor. Bunları birbirine karıştırıp mercilerini kaybetmek mahzurludur.

— Peki, ism-i Zahir ile ism-i Bâtın’ın hükümlerini karıştırmakta nasıl bir mahzur var?

— Ve bu isimlerin hükümlerini karıştıranlar olmuş mu?

Evet, olmuş. Mücessime ve Müşebbihe gibi batıl fırkalar Allah’ı mahlukata benzetmişler. Allah’a göz, el, kulak gibi azalar atfetmişler. Hâlbuki Allah’ın zatı bâtındır. Onlar ise Allah’ın zatına zahir muamelesi yapmışlar. Allah’ın cisim ve maddi bir varlık olduğunu, varlıklar gibi azaları olduğunu, sıfatlarının varlıkların sıfatlarıyla aynı olduğunu söyleyip haddi aşmışlar ve küfre düşmüşler.

Hâlbuki Allah’ın hem zatı hem de isim ve sıfatlarının mahiyeti bâtındır. Bunlar hakkında konuşulamaz. Tek söyleyebileceğimiz şudur:

سُبْحَانَكَ مَا عَرَفْنَاكَ حَقَّ مَعْرِفَتِكَ يَا مَعْرُوفُ

“Ya Rab! Seni tenzih ve tesbih ederiz. Ey maruf olan Rabbimiz! Biz seni marifetinin hakkıyla bilemedik.”

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin