a
Ana Sayfa1-50 Arası2. Cenab-ı Hakk’ın ismi zat-ı akdesine ayn olduğu cihetle lafza-i celal sıfat-ı ayniyeye işarettir…

2. Cenab-ı Hakk’ın ismi zat-ı akdesine ayn olduğu cihetle lafza-i celal sıfat-ı ayniyeye işarettir…

Şu metnin mütalaasını yapacağız:

“Cenab-ı Hakk’ın ismi zat-ı akdesine ayn olduğu cihetle lafza-i celal sıfat-ı ayniyeye işarettir. Er-Rahim de fiilî olan sıfat-ı gayriyeye imadır. Er-Rahman dahi ne ayn ne gayr olan sıfat-ı seb’aya remizdir.” (İşarâtü’l-İ’caz)

İlk önce “Cenab-ı Hakk’ın ismi, zat-ı akdesine ayn olduğu cihetle, lafza-i celal sıfat-ı ayniyeye işarettir.” cümlesini tahlil edelim:

Allah ism-i şerifi Cenab-ı Hakk’ın bizzat zatına delalet eden bir isimdir. Bu sebeple, Allah ism-i şerifi sıfat-ı ayniyeye işaret etmektedir. Aynî sıfatlar sadece Allah’a mahsus olup başka varlıklarda bulunmayan sıfatlardır. Bu sıfatlara zatî sıfatlar da denir.

Bu sıfatlar şunladır: Vücud, kıdem, beka, vahdaniyet, kıyam bi-nefsihi ve muhalefetün li’l havâdis.

İşte Allah lafza-i celali bu sıfatlara işaret eder. Nasıl işaret ettiğine geçmeden önce Allah ism-i şerifinin kıymeti hakkında biraz konuşalım:

Bu kâinatın sahibi ve bu âlem sarayının sultanı ve bu mülkün maliki olan zatın adı Allah’tır. Ve kitabında kendinden bahsederken  اَنَا اللَّهُ  “Ben Allah’ım.” demektedir. Bu ism-i şerifi diğer isimlerden ayıran bazı özellikler vardır. Konumuzla ilgili özelliklerini kısaca beyan edelim:

1. Allah ism-i şerifi esmâ-i hüsna içinde asıl olup diğer isimler bu isme izafe edilir.

Mesela “Şâfi, Allah’ın bir ismidir.” denilir ama “Allah, Şâfi’nin bir ismidir.” denilmez. Ya da “Rahman, Allah’ın bir ismidir.” denilir ancak “Allah, Rahman’ın bir ismidir.” denilmez. Yani Allah ismi asıl olup diğer isimler ona izafe edilmektedir.

2. Allah ism-i şerifi ism-i alemdir yani özel isimdir. Mecaz yoluyla da olsa başkası için bu isim kullanılamaz. Bu isim Allah’a has ve ancak O’na işaret eden bir isimdir.

İlahlık davasına kalkışan Firavun dahi  اَنَا رَبُّكُمُ اْلاَعْلَى  “Ben sizin yüce Rabbinizim.” demiş fakat  اَنَا اللَّهُ  “Ben Allah’ım.” diyememiştir. Allah’ın “Rab” ismini kullanırken, Allah ismini kullanmaya cüret edememiştir.

Yine Mekke müşrikleri Kâbe’nin etrafını 360 putla doldurmuşlar, her birine farklı isimler vermişler ama hiçbirine “Allah” diyememişlerdir. Demek bu isim ancak ve ancak Allah’a mahsus bir isimdir.

3. İmana girmek kelime-i şehadet ile mümkündür. İmanın temeli olan kelime-i şehadet de ancak Allah ismi ile kabul olmaktadır.

Mesela bir gayrimüslim Müslüman olmak için  أَشَهَدُ أَنْ لاَ اِلهَ اِلاَّ اللَّهُ  yerine  أَشَهَدُ أَنْ لاَ اِلهَ اِلاَّ الرَّحمْنُ  dese veya  أَشَهَدُ أَنْ لاَ اِلهَ اِلاَّ الْمَلِكُ  dese İslam’a girmiş olmaz. Çünkü Allah ismi tek ve ortaksız olarak Cenab-ı Hakk’ın zatını ifade eden ism-i alemdir. İsm-i alemde ortaklık manasını düşünmek mümkün değildir. Bunun için bu isimde hakiki bir tevhid vardır. Diğer isimlerde ise bu hakiki tevhid olmadığından ve onlar ile Allah’ın birliği tam manasıyla ikrar edilmediğinden iman kabul edilmez.

4. Bu özellikleri sebebiyle, Allah isminin manasında bir toplayıcılık vardır. Diğer isimlerde ise bu toplayıcılık yoktur. Diğer isimler sadece bir manaya işaret ederler.

Mesela “el-Hâdi” ismi sadece “hidayet eden” manasındadır. “en-Nâfi” ismi sadece “menfaat veren” manasındadır. “el-Hâlık” ismi sadece “yaratıcı” manasındadır. Allah ism-i şerifi ise bunlardaki ve diğer bütün isimlerdeki manaların hepsini toplu bir şekilde ifade eder. Şöyle ki:

Nasıl ki güneş dediğimizde yedi rengi olan, ısısı olan, ışığı olan bir ışık kaynağı aklımıza gelir. Bu sıfatları kendinde bulunduramayan güneş olamaz. Aynen bunun gibi, Allah denildiğinde de bütün kemal sıfatları ve isimleri kendinde bulunduran Zat-ı Akdes akla gelir. Bu isim ve sıfatları kendinde bulunduramayana Allah denilmez.

Yani Allah olabilmesi için vücud, kıdem, beka, vahdaniyet, kıyam bi-nefsihi ve muhalefetün li’l-havâdis gibi sıfatlara sahip olması gerekir. Bu sıfatlara sahip olmayana Allah denilmez. Hatta bu sırdandır ki bu manadaki topluluğu düşünerek “Allah” diyen bir kimse Cenab-ı Hakk’ı bütün isim ve sıfatlarıyla zikretmiş olur.

İşte “Cenab-ı Hakk’ın ismi zat-ı akdesine ayn olduğu cihetle lafza-i celal sıfat-ı ayniyeye işarettir.” cümlesiyle anlatılmak istenen mana budur. Allah ism-i şerifi sadece ve sadece Zat-ı Akdes olan yani zatı her türlü kusur ve noksandan sonsuz derece uzak olan Allah için kullanılmıştır. Diğer isimler mecazi olarak mahlukata verilebilirken, bu isim sadece Allah’a mahsus kalmış ve O’na işaret etmiştir.

Bu ism-i şerifin aynî sıfatlara işareti de şu şekildedir:

Nasıl ki güneşin ışıksız, ısısız ve yedi renksiz olması düşünülemez. Eğer güneşse bu sıfatlara sahip olmalıdır. Yok, sahip değilse o zaten güneş değildir.

Aynen bunun gibi, Allah’ın da vücud, kıdem, beka, vahdaniyet, kıyam bi-nefsihi ve muhalefetün li’l-havâdis sıfatlarına sahip olmaması düşünülemez. Zira bu sıfatlara sahip olamayana “Allah” denilmez. Madem O’na “Allah” denilmiş; o hâlde bu sıfatların tamamına sahiptir ve bu sıfatlar O’nun zatının sıfatlarıdır. Yani aynî ya da diğer ismiyle zatî sıfatlarıdır.

Şimdi de Er-Rahim de fiilî olan sıfat-ı gayriyeye imadır.” cümlesini mütalaa edelim:

İlk önce fiilî sıfatların ne olduğunu öğrenelim:

Allah’ın fiilî sıfatları: Tahlik (yaratma), terzik (rızık verme), inşa (ilk başta yaratma), ibda (eşsiz bir şekilde yaratma), ihya (diriltme), ifna (yok etme), tasvir (şekil verme), inma (büyütme), tezyin (süsleme), tanzim (nizama koyma), tekmil (kemale ulaştırma), tenvir (nurlandırma), ba’s (öldürdükten sonra diriltme), in’am (nimetlendirme) ve terbiye etme gibi, fiille ilgili olan sıfatlardır. Bu sıfatların hepsi tekvin sıfatının manası içine girmektedir.

Her bir fiilî sıfatın hadsiz farklı tecellisi vardır. Mesela terbiye etmek tek bir fiilî sıfattır. Bu fiilî sıfatın had ve hesaba gelmeyen tecellileri vardır.

– Bütün âlemin terbiyesinden semanın terbiyesine; yeryüzünün terbiyesinden insanın terbiyesine…

– Hayvanatın ve nebatatın terbiyesinden gözün, kulağın, ağzın, midenin terbiyesine…

– Alyuvarların, akyuvarların, bakterilerin terbiyesinden mikropların terbiyesine kadar nice farklı terbiye tarzları vardır.

Bunların hepsi terbiye etme fiilî sıfatının tecellisidir. Diğer fiilî sıfatlar da bu şekilde düşünülmelidir.

— Peki, bu fiilî sıfatlara niçin gayrî sıfatlar denir?

Bunun sebebi şudur: Fiilî sıfatların meydana çıkması mahlukatın varlığına bağlı olduğu için bunlara gayrî sıfatlar denir. Yoksa bu sıfatlar da Cenab-ı Hakk’ın zatına ait sıfatlardır. Ancak bu sıfatların tecellisi gayrın varlığına yani mahlukatın yaratılmasına bağlıdır. Bu sebeple de “gayrî sıfatlar” ismini alır.

Fiilî sıfatları bu şekilde tanıdıktan sonra, şimdi sıra geldi Rahim isminin bu sıfatlara olan imasına:

Saydığımız bütün bu fiilî sıfatlar ve sayamadıklarımız, Cenab-ı Hakk’ın tekvin sıfatının manası içine girse de bütün bu sıfatlar Rahim ismine dayanmakta ve Rahim ismi sebebiyle tecelli etmektedir. Şöyle ki:

Mesela “rızıklandırmak” fiilî bir sıfattır. Cenab-ı Hakk’ın rızıklandırmasına sebep olan şey ise merhametidir. Eğer Rabbimiz kullarına acıyıp merhamet etmeseydi elbette onları rızıklandırmazdı. Demek rızıklandırmak sıfat-ı fiilîyesi Rahim ismine dayanmakta ve Rahim ismi sebebiyle tecelli etmektedir.

Yine fiilî bir sıfat olan “hayat verme” sıfatına bakalım:

Hayat vermek merhametin bir neticesidir. Eğer Rabbimiz merhamet sahibi olmasaydı ihya sıfatıyla tecelli etmez ve hiçbir mahlukuna hayat vermezdi. Demek ihya fiili de yine Rahim ismine dayanmakta ve Rahim ismi sayesinde tecelli etmektedir.

Bu iki fiilî sıfat gibi, bütün fiilî sıfatlar Rahim ismine dayanmakta ve Rahim ism-i şerifi sebebiyle tecelli etmektedir. Cenab-ı Hak merhamet sahibi olduğu için besliyor, yaratıyor, terbiye ediyor, süslüyor, boyuyor, tanzim ediyor, tekmil ediyor ve hakeza…

İşte bu cihetten Rahim ismi, sıfat-ı fiilîyeye ima eder. Yani madem Allah var ve madem merhamet sahibidir; o hâlde elbette yaratacak, besleyecek, suret verecek, tekmil edecek, büyütecek, koruyacak, in’am edecek ve diğer fiilî sıfatlarlarıyla tecelli edecek.

İşte bu, Rahim isminin fiilî sıfatlara olan imasıdır.

Şimdi de “Er-Rahman dahi ne ayn ne gayr olan sıfat-ı seb’aya remizdir.” cümlesini mütalaa edelim:

Sıfat-ı seb’a “yedi sıfat” demektir. Bu yedi sıfat şunlardır: Hayat, ilim, irade, sem’ (işitmek), basar (görmek), kudret ve kelamdır. Mâturîdîler bu sıfatlara bir de tekvin sıfatını eklerler. Üstadımız burada “yedi sıfat” diyerek sekizinci sıfat olan tekvin sıfatını dâhil etmemiş ve Eş’arîlerin görüşünü tercih etmiştir.

Bu sıfatlar Cenab-ı Hakk’a ne ayn ne de gayr olan sıfatlardır. Yani bu sıfatlar mefhum ve kavram itibarıyla Allah’ın zatı değildir. Zat sıfattan başkadır. “O’na ayn değildir.” cümlesiyle bu mana kastedilmiştir. Ancak bu sıfatlar var olma bakımından Allah’tan gayrı da değildir. Yani bu sıfatlar Allah’ın ezelî ve ebedî sıfatlarıdır ve zatı ile kaimdir.

Demek, bu yedi sıfat Allah’ın zatından farklı oldukları için “ayn” değildir. Allah’ın zatıyla kaim oldukları için de “gayr” değildir. Ne ayndır ne de gayr.

Rahman isminin bu yedi sıfata remiz olması da şudur:

Rahman ismi Rezzak yani rızık veren manasındadır. Rızkı verenin elbette hayat sahibi olması gerekir. Hayatı olmayan rızkı veremez. İşte Rahman ismi bu cihetten Allah’ın hayat sahibi olduğuna işaret eder.

Rızık verilen mahlukatın bir vücudu vardır. Onları öyle hikmetle yaratmak irade sahibi olmayı, ilmi ve kudreti olmayı gerektirir. İradesi olmayan ve onların varlığını yokluğuna tercih edemeyen onları yaratamaz; onlara bu farklı şekil ve cihazları veremez. İlmi olmayan hikmetle icat edemez. Kudreti olmayan yoktan halk edemez. Madem etmiştir; o hâlde irade sahibidir, ilim sahibidir ve kudret sahibidir. İşte rızkı verilen varlıklar bu cihetle Allah’ın irade, ilim ve kudret sıfatına işaret eder.

Hem rızkı veren elbette rızık verdiğini görecek, onun sesini işitecek ve -aralarında vasıta bulunduğu takdirde- ona cevap verecek, onunla konuşacak. Bunlar da Allah’ın basar, sem’ ve kelam sıfatlarını ispat eder.

Gördüğünüz gibi, Rahman ism-i şerifi Allah’ın yedi sıfatını ispat etmektedir. Bu ispatın daha çok ciheti vardır. Diğer cihetleri Risale-i Nur’a havale ediyoruz.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin