6. “(Nuh’un kavmi) günahlarından dolayı boğuldular ve ardından da ateşe sokuldular.” ayetinin izahı
Kabir hayatının hak olduğuna dair göstereceğimiz altıncı delil Nuh suresinin 25. ayetidir. Bu ayet-i kerimede şöyle buyrulmuş:
مِمَّا خَطِيئَاتِهِمْ أُغْرِقُوا فَأُدْخِلُوانَارًا
“(Nuh’un kavmi) günahlarından dolayı boğuldular ve ardından da ateşe sokuldular.” (Nuh 25)
Şimdi bu ayet-i kerimeyi tahlil edelim ve tahlilimize şu Arapça kuralla başlayalım:
Arapçada atıf harflerinin farklı görevleri ve manaları vardır. Arapça bilmeyenler için birbirine benzeyen bu edatlar, Arapça bilenler için çok derin manaları ifade etmektedir.
Bu edatlardan ikisi فَ ve ثُمَّ edatlarıdır. فَ edatına “fâ-i takibiye” denir. Bu edat yakınlık edatıdır ve bir işin “hemen sonra” meydana geldiğini gösterir. ثُمَّ edatı ise uzaklık edatıdır. Bu edat da bir işin “çok sonra” meydana geldiğini gösterir. Bu farkı iki basit cümle üzerinde görelim:
خَرَجَ عَلِيٌّ فَسَعِيدٌ cümlesi “Ali ve Said çıktı.” manasındadır. Cümlede atıf harfi olarak kullanılan فَ edatı sayesinde, Said’in Ali’den hemen sonra çıktığını anlarız. İkisinin çıkması birbirine son derece yakındır. Manaya bu yakınlığı veren şey cümlede kullanılan فَ edatıdır.
Eğer bu cümleyi خَرَجَ عَلِيٌّ ثُمَّ سَعِيدٌ şeklinde söylersek, mana: “Ali çıktı, sonra Said çıktı.” şeklinde olur. Bu durumda anlarız ki Said’in çıkması çok sonradır ve ikisinin çıkması arasında zaman bakımından bir uzaklık vardır. İşte ثُمَّ atıf harfiyle bu uzaklığa dikkat çekilmiştir.
Bu izahtan sonra şimdi, tahlilini yapacağımız ayetin Arapçasına bakalım:
مِمَّا خَطِيئَاتِهِمْ أُغْرِقُوا Onlar günahlarından dolayı boğuldular فَأُدْخِلُوانَارًا ve hemen sonra da ateşe sokuldular.
Ayet-i kerimede, Nuh (a.s.)’ın kavminin hemen ateşe sokulduğu haber verilmektedir. Ayette geçen “fâ-i takibiye” ateşe girme işinin, tufanda boğulma hadisesinden hemen sonra olduğunu göstermektedir. Bu durumda, onların sokuldukları azap ancak kabir hayatı dediğimiz berzah âlemindeki azap olabilir. Zira şu anda cehennem mevcud olmakla birlikte içi boştur. Cehennem, kıyametin kopması ve hesabın tamamlanmasıyla sakinlerine kavuşacaktır. Bu da ispat eder ki: Hazreti Nuh’un kavminin sokulduğu ateş cehennem ateşi olamaz.
— Acaba kabir azabından başka hangi azap var ki Hazreti Nuh’un kavmi denizde boğulduktan hemen sonra o azaba girmiş olsunlar?
— Eğer kabir hayatı inkâr edilirse, Hazreti Nuh’un kavminin boğulduktan hemen sonra sokuldukları ateş neyle izah edilebilir?
Buna “cehennem” diyemezsiniz, çünkü cehenneme giriş hesaplar görüldükten sonra olacaktır.
Hazreti Nuh’un kavmi yaklaşık 5.000 yıl önce yaşamıştır. Eğer kabir azabı olmasaydı ve onlar azaba hemen girmemiş olsalardı, ayette yakınlığı ifade eden “fâ-i takibiye” yerine, uzaklığı ifade eden ثُمَّ edatı kullanılırdı.
Bu makamda itirazcı şöyle diyebilir:
— Yahu bir فَ harfinden ne kadar da çok mana çıkardın. Galiba biraz abartıyorsun!
Onun bu sözüne cevaben deriz ki: Hayır, biz abartmıyoruz, ancak sen Allah’ın kelamıyla beşerin kelamını birbirine karıştırıyorsun. Beşer, kelamını ihata edemez ve kelamında bu gibi hikmetleri gözetemez. Allahu Teâlâ ise sonsuz ilim ve hikmetiyle her manayı bilir ve kuşatır. Bu sırdandır ki Kur’an’da geçen her bir harf bazen birçok manalara medar olmuş ve müfessirler bu manaları izahla bitirememiş.
— Yoksa sen Kur’an’da zikredilen kelimelerin ve harflerin tesadüfen olduğunu mu zannediyorsun?
Şunu bil ki: Kur’an belagat üzerine nazil olmuş; kelime ve harflerinin dizilişiyle edipleri ve belagatın üstatlarını kendine âşık etmiştir. Bu meseleye burada girsek çok uzun kaçar. Bu yüzden bu kapıyı açmıyor, sadece şu kadar demekle yetiniyoruz: Kur’an’da hiçbir kelime ya da harfin kullanılışı tesadüfi değildir. Hepsinde yüzlerce hikmet ve mana vardır. Lakin bu manaları bulmak için ya işin ehli olmak ya da işin ehline müracaat etmek gerekir.
Şimdi, kabir hayatını inkâr edenlere deriz ki:
Hazreti Nuh’un kavminin boğulmasını ve sonra ateşe girdiklerini beyan eden ayet-i kerimede yakınlığı bildiren فَ edatı kullanılmıştır. Bu da azaba girişin hemen olduğunu ve hiç ara verilmediğini ifade etmektedir. Bu olay 5.000 sene önce olmuş ve kıyametin de kopacağına ne kadar var bilinmez…
Eğer kabir azabı olmasaydı ve onların azabı ahirete kalsaydı, ayette yakınlığı bildiren فَ yerine, uzaklığı bildiren ثُمَّ tercih edilirdi. Kur’an’da hiçbir kelime ve hiçbir harf gelişi güzel kullanılmaz. Her birinin hikmeti ve manaları vardır. Buradaki yakınlık فَ si de azabın hemen başladığını beyan etmek için kullanılmıştır. Bu da kabir azabını ve dolayısıyla kabir ve berzah hayatını ispat etmektedir.
Yazar: Sinan Yılmaz