a
Ana SayfaKabir Hayatı5. “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler zannetmeyin! Bilakis onlar diridirler.” ayetinin izahı

5. “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler zannetmeyin! Bilakis onlar diridirler.” ayetinin izahı

Kabir hayatının hak olduğuna dair göstereceğimiz beşinci delil Âl-i İmran suresinin 169. ayetidir. Bu ayet-i kerimede şöyle buyrulmuş:

 وَلاَ تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ قُتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَمْوَاتًا بَلْ أَحْيَاءٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler zannetmeyin! Bilakis onlar diridirler ve Rableri katında rızıklanırlar.” (Âl-i İmran 169)

Şimdi bu ayet-i kerimeyi tahlil edelim:

Mezkûr ayet-i kerimede, Allah yolunda öldürülenlerin ölü olmadığı ve Allah katında rızıklandırıldığı haber verilmektedir. Hatta İmam Şafiî Hazretleri bu ayeti delil getirip, şehidin yıkanmayacağına ve üzerine cenaze namazı kılınmayacağına hükmetmiş ve şöyle demiştir:

— Şehide cenaze namazı kılınmaz. Zira cenaze namazı ölünün üzerine kılınır. Hâlbuki mezkûr ayetin beyanıyla şehit ölü değildir ve Rabbi katında rızıklanmaktadır.

Demek şehit ölü değildir. Allahu Teâlâ, onları ölüler zannetmemizden bizleri nehyetmiş ve onlara “ölü” dememizi yasaklamıştır. Ayrıca şehit Allah katında rızıklanmaktadır.

İşte şehidin ölü olmaması ve hâlihazırda rızıklanması ispat eder ki kabir hayatı ve berzah âlemi haktır. Şehidin ölü olmamasını ve rızıklanmasını ancak berzah hayatıyla izah edebiliriz.

Şunu da unutmayalım ki: Tek bir meleğin varlığı ispat edilse, melek cinsinin varlığı ispat edilmiş olur. Birini kabul eden, tamamını kabul etmek zorundadır. Aynen bunun gibi, şehidin ölmediği ve hâlihazırda Allah katında rızıklandığı kabul edildiğinde, berzah ve kabir âlemi de kabul edilmek zorundadır.

Bu makamda şöyle bir soru sorulabilir:

— Hadi dediğinizi kabul edelim. Şehitler şu anda berzah ve kabir âleminde yaşıyor ve rızıklanıyor olsun. İyi ama, ayet-i kerime bu hayatın sadece şehitlere mahsus olduğunu bildiriyor. Hâlbuki siz diyorsunuz ki: İman ve salih amel üzere ölen bütün ehl-i iman hayattadır ve rızıklanmaktadır. Eğer şehitler ile onların arasında bir fark yoksa niçin mezkûr ayet-i kerime sadece şehitlerden bahsetmektedir?

Bu soruya cevap olarak deriz ki: Şehit olarak ölenler ile diğer ehl-i iman arasında bir fark vardır. Zaten ayet-i kerimede şehitler bu farka istinaden hususi olarak zikredilmiştir. Bu farkı Bediüzzaman Hazretleri Mektubat isimli eserinde beyan etmiştir. Mezkûr eserden iktibasla meseleyi izah edelim:

Kur’an ayetlerinin işaretiyle, şehitlerin, kabir ehlinin üzerinde bir hayat tabakaları vardır. Şehitler dünya hayatlarını hak yolda feda ettikleri için, Cenab-ı Hak kemal-i kereminden, onlara dünya hayatına benzeyen, fakat kedersiz ve zahmetsiz bir hayatı berzah âleminde ihsan eder. Onlar kendilerini ölmüş bilmiyorlar; daha iyi bir âleme gittiklerini zannediyorlar ve ölümdeki ayrılık acısını hissetmiyorlar. Bu sebeple de tam bir saadete ve lezzete mazhar oluyorlar.

Diğer kabir ehlinin ruhları da bakidir; fakat onlar kendilerini ölmüş biliyorlar. Onların berzahta aldıkları lezzet ve saadet, şehitlerin lezzetine yetişemez. Bu hakikati bir temsil ile izah edelim:

Nasıl ki iki adam bir rüyada cennet gibi güzel bir saraya girerler. Birisi rüyada olduğunu bilir; aldığı keyif ve lezzet pek noksandır. “Ben uyansam şu lezzet kaçacak.” diye düşünür. Diğeri ise rüyada olduğunu bilmiyor; hakiki lezzet ile hakiki saadete mazhar oluyor.

İşte şehitler ile diğer ölmüş ehl-i imanın berzah âleminden istifadeleri böyle farklıdır. Şehitler kendilerini ölmüş bilmedikleri için tam bir lezzet alırlar. Dünyadan ayrılığın elemini çekmezler. Diğer ehl-i iman ise öldüklerini bildikleri için, dünyadan ayrılığın elemini ve dostların özlemini çekerler. Lezzetleri şehitlerin lezzetine yetişemez.

Bediüzzaman Hazretleri bu izahtan sonra, başından geçen bir hadiseyi naklederek şehitlerin hayat mertebesine şöyle işaret eder:

Hatta ben kendim, Ubeyd isminde bir yeğenim ve talebem vardı. Benim yanımda ve benim yerime şehit olduktan sonra, üç aylık mesafede esir bulunduğum zaman, defninin mahallini bilmediğim hâlde, bence bir rüya-yı sadıkada, arzın altında bir menzil suretindeki kabrine girdim. Onu şehitlerin hayat tabakasında gördüm. O beni ölmüş biliyormuş; benim için çok ağladığını söyledi. Kendisini hayatta zannediyor. Fakat Rus’un istilasından çekindiği için yeraltında kendine güzel bir menzil yapmış…

Bediüzzaman Hazretlerinin bu keşfi gibi binlerce hadise ehlullah tarafından bizlere nakledilmiştir. Evliyanın verdiği bu haberlere bu makamda girmeyecek, bu meseleyi daha sonra hususi bir başlıkta işleyeceğiz.

Şimdi, kabir hayatını inkâr edenlere şu soruları sormak istiyoruz:

Şehidin ölü olmadığı ve Allah katında rızıklandığı ayetin açık beyanıyla sabittir.

— Sizler şehidin ölü olmamasını ve hâlihazırda Allah katında rızıklanmasını neyle izah ediyorsunuz?

— Eğer berzah âlemi ve kabir hayatı yoksa şehitler nerede yaşarlar ve nerede rızıklanırlar?

Bize bu soruların cevabını verin!

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin