a
Ana SayfaKabir Hayatı4. “Sizler ölüyken sizi diriltti. Sonra sizi öldürecek, sonra sizi diriltecek, sonra da ona döndürüleceksiniz.” ayetinin izahı

4. “Sizler ölüyken sizi diriltti. Sonra sizi öldürecek, sonra sizi diriltecek, sonra da ona döndürüleceksiniz.” ayetinin izahı

Kabir hayatının hak olduğuna dair göstereceğimiz dördüncü delil Bakara suresinin 28. ayetidir. Bu ayet-i kerimede şöyle buyrulmuş:

  كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللَّهِ وَكُنْتُمْ أَمْوَاتًا فَأَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

“Allah’ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Hâlbuki sizler ölüler iken sizi O diriltti. Sonra sizi öldürecek, sonra sizi diriltecek, sonra da O’na döndürüleceksiniz.” (Bakara 28)

Şimdi bu ayet-i kerimeyi tahlil edelim:

Ayetin başında geçen  وَكُنْتُمْ أَمْوَاتاً فَأَحْيَاكُمْ  “Sizler ölüler iken sizleri diriltti.” ifadesindeki  أَمْوَات  tabiri “ölüler” demektir. Bundan maksat: Kendisinde hayat olmayan ve babaların belkemikleri arasında olan menilerdir. Bu ifadeyle insanın ilk hâline dikkat çekilmiş ve babalarının sulbündeki hâli nazara verilmiştir. İnsan bu hâlinde ölüdür ve daha yaratılmamıştır.

Ayetin hemen devamında gelen  فَأَحْيَاكُمْ  “Sizleri diriltti.” ifadesindeki “diriltmekten” maksat ise anne rahmindeki nutfelere ruh üfleyip sonra diri olarak dünyaya çıkarmaktır. Demek ayetin bu bölümü “dünya hayatına” işaret etmektedir.

Ayetin devamındaki  ثُمَّ يُمِيتُكُمْ  “Sonra sizi öldürecek.” ifadesiyle işaret edilen mana ise ecelleri geldiğinde insanları öldürmektir. Bu öldürmekle dünya hayatı sona erer ve insan kabre girer.

Ayetin devamında gelen  ثُمَّ يُحْيِيكُمْ  “Sonra sizi diriltecek” ifadesi ise kabir hayatına delildir. Zira ayetin işaretiyle, bu dirilme “ölümden sonra ve kıyametten önce” olacaktır. Bu da ancak kabir hayatı olabilir.

Ayetin sonundaki  ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ  “Sonra da ona döndürüleceksiniz.” ifadesinden murad ise İsrafil (a.s.) tarafından sûra üfürüldüğünde mahşere çıkmak üzere kabirlerden çıkıştır.

Bizim bu izahımıza karşı şöyle bir itiraz gelebilir:

İtiraz sahibi diyebilir ki: Mana şöyle de olabilir: Ayetin son bölümündeki “Sonra sizi diriltir ve sonra ona döndürülürsünüz.” ifadesindeki “Sonra sizi diriltir.” kısmı “kabir hayatına” değil, “kıyametten sonra kabirlerde dirilip kalkmaya” işaret eder. Ayetin devamı olan “Sonra ona döndürülürsünüz.” kısmı da “kabirden çıkıp Allah’a döndürülmeye” işaret eder.

Dolayısıyla itiraz sahibi der ki: Siz, “Sonra sizi diriltecek.” kısmını, “kıyametten önce kabirde diriltilmek” olarak izah ediyorsunuz. Hâlbuki bu, kıyametten önce kabirde diriltilmek değildir. Bu, kıyametten sonra kabirlerde diriltilmektir ki bundan sonra da kabirden çıkılarak hesap meydanına gidilir.

Yani itiraz sahibine göre, ayetin sonundaki “Sonra sizi diriltecek ve sonra ona döndürüleceksiniz.” bölümü, kıyametten sonra aynı anda gerçekleşen bir hadisedir. İnsanlar kabirlerinde dirilir ve hemen çıkarak huzura giderler.

İtirazcının bu izahına cevap olarak deriz ki:

Eğer bir parça Arapça bilseydin kendi hâline güler ve ayete ne kadar yanlış mana verdiğini anlardın. Şimdi sana bunu izah edelim:

Arapçada  فَ  edatı yakınlık edatıdır ve bir işin “hemen sonra” meydana geldiğini gösterir.  ثُمَّ  edatı ise uzaklık edatıdır. Bu edat da bir işin “çok sonra” meydana geldiğini gösterir. Bu farkı iki basit cümle üzerinde görelim:

جَاءَ أَحْمَدُ فَعُمَرُ  cümlesi, “Ahmet ve Ömer geldi.” manasındadır. Cümlede atıf harfi olarak kullandığımız  فَ  edatı sayesinde, Ömer’in Ahmet’ten hemen sonra geldiğini anlarız. Yani ikisinin gelmesi birbirine son derece yakındır. Neredeyse ikisi beraber gelmiş; biri önce girmiş, diğeri de bir adım farkla sonra girmiştir. Manaya bu yakınlığı veren şey cümlede kullandığımız  فَ  edatıdır.

Eğer bu cümleyi  جَاءَ أَحْمَدُ ثُمَّ عُمَرُ  şeklinde söylersek, mana: “Ahmet geldi, sonra Ömer geldi.” şeklinde olur. Bu durumda anlarız ki Ömer’in gelmesi çok sonradır ve ikisinin gelmesi arasında zaman bakımından bir uzaklık vardır. Yani faraza Ahmet bugün gelmiş ama Ömer yarın veya daha sonra gelmiştir. Manaya bu uzaklığı veren şey cümlede kullandığımız  ثُمَّ  edatıdır.

Bu izahımızdan sonra, şimdi ayetin Arapçasına bakalım:

Ayetin sonunda  ثُمَّ يُحْيِيكُمْ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ  denilerek, Allah’a döndürülme işinin, önceki diriltilme işinden “zaman bakımından uzaklığına” işaret edilmiştir. Eğer onların dediği gibi, “Sonra sizi diriltecek.” ifadesiyle “kıyametten sonra kabirlerden kaldırılmak” kastedilseydi, ayetin sonu  ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ  şeklinde değil,  فَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ  şeklinde olurdu. Yani uzaklığa işaret eden  ثُمَّ  edatı kullanılmaz, yakınlığa işaret eden  فَ  edatı kullanılırdı. Ama böyle olmamış…

Demek, “Sonra sizi diriltir.” ifadesi ile “Sonra ona döndürüleceksiniz.” ifadesi arasında bir zaman uzaklığı vardır. İşte bu uzaklığın olabilmesi için kıyametten önce insanların kabirlerde diriltilmesi gerekir.

Asrımızın büyük âlimi Bediüzzaman Hazretleri ayetteki  ثُمَّ  hakkında şöyle der:

—  ثُمَّ : Öldürme ile ikinci yaratma arasında kocaman âlem-i berzahın fasıla olduğuna işarettir. (İşârâtü’l-İ’caz)

İşte bir parça Arapça bilen, anlattığımız bu manayı bilir ve kabir hayatına iman eder.

Şunu da hatırlatmak istiyorum: Zayıf ipler birbiriyle birleşince kuvvet bulur; tek başına koparılabilir iken, arkadaşlarıyla sırt sırta verdiğinde kopmaz bir hâle gelir. Aynen bunun gibi, zayıf gibi gözüken bir delil de sırtını diğer delillere dayayıp kuvvet bulur.

Dolayısıyla her delili tek başına değil, diğer delillerle birlikte mülahaza etmek gerekir. Biz kabir hayatı hakkında sadece bu ayeti delil göstermiyoruz. Gösterdiğimiz ve göstereceğimiz daha birçok ayet-i kerime var. Zayıf gibi görünen bir delil, diğer arkadaşlarına sırtını dayadığında kuvvet bulup kopmaz bir ip olur. Her başlıkta işlenen delile bu minvalden bakmak gerekir.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin