20. “İnsan kalplerde olanların ortaya konulacağı bir zamanın geleceğini bilmez mi?” ayetinin izahı
Kabir hayatını inkâr edenler diyor ki:
— Âdiyat suresi 9 ve 10. ayetlerde şöyle buyrulmuş: “İnsan, kabirlerde bulunanların çıkarılacağı ve kalplerde olanların ortaya konulacağı bir zamanın geleceğini bilmez mi?” Bu ayet, kalplerde olanların mahşer günü ortaya çıkarılacağını bildiriyor. Hâlbuki kabir hayatı inancına göre, kalplerde olanlar mahşer gününden önce kabirde bir sorgulama ile ortaya çıkarılmaktadır. Demek kabir hayatı inancı bu ayete ters düşüyor.
Onların bu sözüne karşı diyoruz ki: Delil olarak gösterdiğiniz bu ayet, kalplerde olanların -mahşer günü hariç- hiçbir zaman açığa çıkarılmayacağı manasına mı geliyor? Şimdi size bir ayet-i kerime göstereyim:
Uhud günü hakkında inen, Âl-i İmran suresinin 154. ayetinde şöyle buyrulmuş:
يَقُولُونَ لَوْ كَانَ لَنَا مِنَ الأَمْرِ شَيْءٌ مَا قُتِلْنَا هَاهُنَا قُل لَوْ كُنْتُمْ فِي بُيُوتِكُمْ لَبَرَزَ الَّذِينَ كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقَتْلُ إِلَى مَضَاجِعِهِمْ وَلِيَبْتَلِيَ اللَّهُ مَا فِي صُدُورِكُمْ وَلِيُمَحَّصَ مَا فِي قُلُوبِكُمْ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
“Onlar diyor ki: ‘Bize bu işten bir şey olsaydı burada öldürülmezdik.’ Onlara şöyle de: ‘Eğer siz evlerinizde olsaydınız, öldürülmesi yazılmış olanlar yine muhakkak öldürülüp yatacakları yerlere çıkıp giderlerdi.’ Allah bunu, gönüllerinizde olanları açığa çıkarmak ve kalplerinizde olanı temizlemek için yaptı. Allah göğüslerin içinde olanı çok iyi bilir.” (Âl-i İmran 154)
Şimdi ayetin şu kısmına dikkat edin! Bakın, Allahu Teâlâ ne diyor: “Allah bunu (yani Uhud günü olan mağlubiyeti) gönüllerinizde olanları açığa çıkarmak için yaptı.”
— Hani kalplerde olanlar sadece mahşer günü ortaya çıkarılırdı?
Mezkûr ayet-i kerime açık bir şekilde, kalplerde olanların bu dünyada dahi açığa çıkarılabileceğini bildiriyor.
Onlar: “Kalplerde olanlar sadece mahşer günü açığa çıkarılacaktır.” diyerek kabir hayatını inkâr ediyorlar.
— Peki, Âl-i İmran suresinin 154. ayetinde geçen, “Gönüllerinizde olanı açığa çıkarmak için bunu yaptık.” ayetini nasıl izah edecekler?
Şimdi de Bakara suresinin 72. ayetine bakalım:
وَإِذْ قَتَلْتُمْ نَفْسًا فَادَّارَأْتُمْ فِيهَا وَاللَّهُ مُخْرِجٌ مَا كُنتُمْ تَكْتُمُونَ
“Hani siz bir vakit bir adam öldürmüştünüz de onun hakkında birbirinizle çekişip suçu birbirinize atmıştınız. Hâlbuki Allah saklamış olduğunuzu açığa çıkaracaktır.” (Bakara 72)
Bu ayet-i kerime, kıssada zikredilen kişilerin saklamış olduklarını Allah’ın bu dünyada açığa çıkaracağını bildiriyor. Ve kıssanın sonunda, onların kalplerinde olanlar açığa çıkarılıyor.
— Hani kalplerde olanın açığa çıkarılacağı tek yer mahşerdi?
Kur’an’da daha birçok ayet-i kerimede, kalplerde olanların açığa çıkarılması için insanların imtihana tabi tutulduğundan bahsedilmektedir. Hangisini göstereyim? O kadar çok ki…
Hâl böyle iken, onlar nasıl oluyor da “Kalplerde olanların ortaya konulacağı bir zamanın geleceğini bilmezler mi?” ayetini gösterip: “Kalplerde olanlar ahiret günü ortaya çıkacaktır. Bunun olabilmesi için de kabir hayatı olmamalıdır.” diyebiliyorlar?
— Yahu bunlar Kur’an’dan bu kadar mı uzak?
— Hadi Kur’an’dan uzaklar; peki, akıl ve mantıktan da mı uzaklar?
— Kalplerde olanların ahirette ortaya çıkarılacağının beyanı, başka bir zaman ortaya çıkarılmaz manasına mı gelir?
İşte bu dünyada dahi kalplerde olanın ortaya çıkarıldığını ayetlerle ispat ettik.
— Şimdi bu ayetlere ne diyecekler?
— Eğer kalplerde olanların sadece ahirette ortaya çıkarılacağı ve başka hiçbir yerde çıkarılmayacağı kabul edilirse, Kur’an’daki onlarca ayeti ne yapacağız? Yok mu kabul edeceğiz?
Şunu da ilave edelim: Kalplerde olanların ahirette ortaya çıkarılması, insanın gönlünden geçenlerin tastamam insana bildirilmesi demektir. Bu mana Bakara suresinin 284. ayetinde şöyle geçer:
وَإِن تُبْدُوا مَا فِي أَنفُسِكُمْ أَوْ تُخْفُوهُ يُحَاسِبْكُم بِهِ اللَّهُ
“İçinizdekileri açığa da vursanız gizli de tutsanız Allah sizi onunla hesaba çeker.” (Bakara 284)
Bu ayetin beyanıyla, Allahu Teâlâ gönüllerimizden geçenleri hesap günü ortaya çıkaracak ve bununla bizi hesaba çekecektir. Kabirde ise böyle ince bir hesap yoktur.
Yazar: Sinan Yılmaz