a
Ana SayfaKur'an'ın Tarifi5. Ve sutûr-u hadisatın altında muzmer hakaikin miftahı.

5. Ve sutûr-u hadisatın altında muzmer hakaikin miftahı.

Bu dersimizde Kur’an’ın tarifinin beşinci maddesini mütalaa edeceğiz:

Ve sutûr-u hadisatın altında muzmer hakaikin miftahı… (İşârâtü’l-İ’caz)

(Sutûr: Satırlar / Muzmer: Gizli / Hakaik: Hakikatler / Miftah: Anahtar)

Bu cümlede iki mesele var:

1. Sutûr-u hadisat ile kastedilen nedir?

2. Kur’an sutûr-u hadisatın altındaki muzmer hakaike (gizli hakikatlere) nasıl miftah olmuştur?

Kâinata bir kitap nazarıyla baksak, hadisat bu kitabın satırları olur. Mesela:

– Hayat bir hadisedir ve bu kitabın bir satırıdır.

– Ölüm bir hadisedir ve bu kitabın bir satırıdır.

– Deprem, kuraklık, sel vs. bir hadisedir ve bu kitabın bir satırıdır.

– Bulutların sevki bir hadisedir ve bu kitabın bir satırıdır.

– Yağmurun yağması bir hadisedir ve bu kitabın bir satırıdır.

– Gemilerin denizlerde yüzdürülmesi bir hadisedir ve bu kitabın bir satırıdır.

– Ağaçların meyve meyvesi, zehirli bir böceğin bal yapması, elsiz bir böceğin ipeği dokuması, bahar mevsiminde mahlukatın ihya ve icadı hep bir hadisedir ve bu kitabın birer satırıdır.

Bu kitabın satırlarını saymakla bitiremeyiz. Şu âlemdeki her bir fiil ve hadise bu kitâb-ı kebir-i kâinatın bir satırıdır ve bu satırlarda çok hakikatler gizlidir. İşte Kur’an bu gizli hakikatlerin miftahı olmuş ve hadisatın satırları altında yatan manayı bizlere ders vermiştir.

Meseleyi somutlaştırdığımızda daha iyi anlaşılacaktır:

Sutûr-u hadisattan birisi ölümdür. Peki, bu ölümün manası nedir? Hakikati nedir? Kur’an bu satırın altındaki manayı nasıl şerh etmiş ve bu hakikate nasıl miftah olmuş?

Kur’an birçok ayet-i kerimesiyle, bu satırın manasını bize şöyle şerh etmiştir:

وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ اَنْ تَمُوتَ اِلاَّ بِاِذْنِ اللَّهِ كِتَابًا مُؤَجَّلاً

“Allah’ın izni olmadıkça hiçbir kimse ölemez. Ölüm, vakti tayin edilmiş bir yazıdır.” (Âl-i İmran 145)

نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ

“Aranızda ölümü biz takdir ettik.” (Vâkıa 60)

اَلَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيٰوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّكُمْ اَحْسَنُ عَمَلاً

“Hanginizin daha güzel amel yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yaratan O’dur.” (Mülk 2)

Kur’an bu ayet-i kerimeleriyle, sutûr-u hadisattan olan ölümün manasını şöyle izah etti:

1. Ölüm tesadüfî bir iş değildir. Ölümü yaratan ve takdir eden Allah’tır. Allah’ın izni olmadan hiç kimse ölemez.

2. Ölüm, vakti tayin edilmiş bir yazıdır. O yazıdan ne bir saat önce ne de bir saat sonra ölüm vaki olur.

3. Ölüm bizler için bir imtihan olarak yaratılmıştır. Hangimizin daha güzel amel yapacağını ortaya çıkarmak için Allah ölümü yaratmıştır.

Ölümün bunlar gibi daha birçok manası vardır ki Kur’an bu gizli manaları izah etmiş ve ölüm hakikatinin miftahı olmuştur. Bizler sözü uzatmamak için üç ayetle yetindik.

Şimdi de sutûr-u hadisattan olan rüzgârlar hakkında konuşalım. Bakalım Kur’an bu satırın altındaki manayı nasıl şerh etmiş ve bu hakikate nasıl miftah olmuş:

وَهُوَ الَّذِي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ

“Rüzgârları rahmetinin öncesinde müjdeci olarak gönderen O’dur.” (Araf 57)

وَاَرْسَلْنَا الرِّيَاحَ لَوَاقِحَ

“Rüzgârları aşılayıcı olarak gönderdik.” (Hicr 22)

وَمِنْ اٰيَاتِه اَنْ يُرْسِلَ الرِّيَاحَ مُبَشِّرَاتٍ

“Şükretmeniz için müjdeci rüzgârları göndermesi O’nun ayetlerindendir.” (Rum 46)

Kur’an bu ayet-i kerimeleriyle, sutûr-u hadisattan olan rüzgârların manasını şöyle izah etti:

1. Rüzgârlar rahmetin öncüsüdür. Rahmet olan yağmuru müjdeler.

2. Rüzgârların başka bir vazifesi de nebatatı aşılamaktır.

3. Rüzgârların gönderilmesi şükretmemiz içindir.

4. Rüzgârlar Allah’ın varlığının ayetleridir.

Rüzgârların bunlar gibi daha birçok manası vardır. Kur’an bu gizli manaları izah etmiş ve şu kâinat kitabının bir satırı olan rüzgârların miftahı olmuştur. Bizler sözü uzatmamak için üç ayetle yetindik.

Şimdi de sutûr-u hadisattan olan musibetler hakkında konuşalım. Bakalım Kur’an bu satırın altındaki manayı nasıl şerh etmiş ve bu hakikate nasıl miftah olmuş:

وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الاَمْوَالِ وَالاَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِين

“Andolsun ki sizi mutlaka korkuyla, açlıkla; mal, can ve meyveleri noksanlaştırmakla imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele.” (Bakara 155)

كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا كُلِّهَا فَاَخَذْنَاهُمْ اَخْذَ عَزيزٍ مُقْتَدِرٍ

“Bütün ayetlerimizi (mucizelerimizi) yalanladılar. Biz de onları aziz ve kudretli bir yakalayışla yakalayıverdik.” (Kamer 42)

ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ اَيْدِي النَّاسِ لِيُذيقَهُمْ بَعْضَ الَّذي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ

“İnsanların ellerinin kazandıklarından (işlemiş oldukları günahlardan) dolayı karada ve denizde fesat çıktı. Belki dönerler diye, (Allah) yaptıklarının bir kısmını böylece onlara tattırmaktadır.” (Rum 41)

Kur’an bu ayet-i kerimeleriyle, sutûr-u hadisattan olan musibetlerin manasını şöyle izah etti:

1. Musibetler Allah’ın bir imtihanıdır. Sabredenler için büyük bir mükâfat vardır.

2. Musibetler bazen de insanların işlemiş olduğu günahlar sebebiyle gönderilmektedir. Bu, Allah’ın günahkârları azabıyla yakalamasıdır.

3. Yeryüzü ve denizler insanların işlemiş olduğu günahlar sebebiyle fesada uğramaktadır. Allahu Teâlâ da -günah işleyenler günahlarından belki dönerler diye- musibetlerle onları yakalamakta, işlemiş oldukları günahların küçük bir neticesini onlara tattırmaktadır.

Demek, musibetler bazen imtihan için, bazen günahları sebebiyle helâk etmek için, bazen de günahkârlar günahlarından dönsün diye gönderilir.

Sutûr-u hadisatın bir satırı olan musibetlerin altında daha başka gizli hakikatler de vardır. Biz sıkmamak için üç ayetle iktifa ettik.

Netice: Şu kâinat bir kitap hükmünde olup, her bir fiil ve hadise şu kitabın bir satırı hükmündedir. Bu satırların altında da çok muzmer hakaik (gizli hakikatler) vardır. Bu gizli hakikatler hadiselerin altındaki hikmettir ve işin Allah’a bakan yüzüdür. Kur’an bu gizli hakikatlerin miftahı olmuş; hadisatın altında yatan hakiki hikmeti keşfetmiş; hadisata mana-yı harfîyle bakıp altındaki hakiki manayı insanlara ders vermiştir.

Kim ki şu hadisatın manasını araya, Kur’an’ın kapısını çala ve meselesini ona sora…

Kur’an’ın hadiselerin altındaki gizli hakikatlerin miftahı olmasına dair üç misal verdik ve her misalde üç madde zikrettik. Bu üç misal gibi, diğer hadisatın altında da çok gizli hakikatler vardır. Yağmurun yağmasından yıldızların hareketine, bulutların sevkinden denizlerin dalgalarına, bahardaki icat ve ihyadan çiçeklerin açmasına kadar, şu kâinatta ne kadar faaliyet ve hadise varsa, bütün bu faaliyet ve hadiselerin altında da muzmer hakaik (gizli hakikatler) vardır. Bütün bu muzmer hakaike sadece Kur’an miftah olabilmiş ve bütün bu manalar ancak Kur’an ile keşfedilebilmiş.

Bundan da hakikate şöyle bir pencere açılır:

Kâinattaki hadisatın sahibi kimse Kur’an da onun kelamıdır. Çünkü hadisatın altındaki gizli manaları bu derece bilmek ancak hadisatın yaratıcısı olmakla mümkündür.

Evet, bu keşfi yapan Kur’an kiminse hadisatın faili de odur. Ve hadisat kiminse Kur’an dahi onun kelamıdır.

Mütalaasını yaptığımız cümleyi bir daha okuyarak dersimizi tamamlayalım:

Ve sutûr-u hadisatın altında muzmer hakaikin miftahı… (İşârâtü’l-İ’caz)

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin