13. Tembih – 2. Ders
أيها القارئ ey okuyucu لا تحسبن sakın zannetme براهين التوحيدِ tevhidin burhanlarını ومَظاهره ve emarelerini في الباب الاوّل birinci babdaki يُغني بعضُها عن بعض birbirinin yerini alır مطلقًا mutlak bir surette.
Ey okuyucu! Sakın birinci babdaki tevhidin burhanlarını ve emarelerini, mutlak bir surette birbirinin yerini alır zannetme!
İzah: Burhan, kişiyi tasdike veya ilzama götüren şeydir. Emare ise tasdik ve ilzama götürmeyip, kanaat veren şeydir. Ya da şöyle ifade edebiliriz: Burhan, kopmaz bir urgandır. Emare ise tek başına kaldığında kopabilen bir iptir.
Tevhidin burhanları ve emareleri vardır. Mesela intizam delili burhandır. Hayat verme delili burhandır. Suret verme delili burhandır. Bunların her biri tek başına kişiyi tasdike götürür veya ilzama mecbur eder.
Bunların yayında bir de tevhidin emareleri vardır. Emareler burhanlara kıyasla daha zayıf ve ispat ciheti daha sönüktür.
“Birinci babda” ifadesiyle Katre Risalesi’nin Birinci Babı kastedilmiştir. Bu babda Allah’ın vücub-u vücudu ve vahdeti kati delillerle ispat edilmiştir.
Bu babı okuyan kimsede şöyle bir his uyanabilir: Bu kadar çok delile ne gerek var? Bunlardan bir tanesi bile Allah’ın varlığını ve birliğini ispat için kâfidir. Bu kadar delil fazla olmuş; bir delil hepsinin yerini tutar…
İşte Üstad Hazretleri böyle düşünen kimseye diyor ki: Sakın birinci babdaki tevhidin burhanlarını ve emarelerini, mutlak bir surette birbirinin yerini alır zannetme!
Niçin zannedilmemesi gerektiğini Üstadımız şöyle beyan ediyor:
اذ çünkü شاهدتُ ben bizzat gördüm الاحتياج ihtiyacı الى كل واحدٍ her birine في مقام مخصوص mahsus bir makamda.
Çünkü ben her birine mahsus bir makamda ihtiyacı bizzat gördüm.
اذ çünkü قد تُلجئ bazen mecbur edebilir الحركةُ الجهادية cihadî hareket الى موقعٍ bir mevkie لا بد gerekir للخلاص halas için من فتح بابٍ bir kapı açmak في ذلك الموقعِ o mevkide.
Çünkü cihadî hareket bazen bir mevkie mecbur edebilir ki halas için o mevkide bir kapı açmak gerekir.
إذ çünkü لا يتيسر kolay olmaz في ذلك الآن o anda التحولُ dönmek الى الابواب الأُخَرِ diğer kapılara المفتوحة açılmış (açık).
Çünkü o anda diğer açık kapılara dönmek kolay olmaz.
İzah: Üstad Hazretleri birinci babdaki delilleri -metnin devamında da geleceği gibi- nefsiyle olan mücadelesi hengâmında kaydediyor. Bu nefsî cihadında nefsini püskürttükçe ilerliyor ve her aşamada bir mübareze gerçekleşiyor. İleriki mevkilerde gerçekleşen mübarezelerde yeni deliller gerekip, önceki mevkilerde gösterilen delillere dönmek mümkün olmuyor. Yani her mevkide bir delille tevhide yeni bir kapı açıyor; önceden açılmış kapılara bir daha dönmüyor.
Belki hadise şöyle gerçekleşiyor:
Nefis, Üstad Hazretlerinin karşısına dikiliyor ve diyor ki: Bak, burada bir nizamsızlık var. Eğer Allah olsaydı bu karışıklık olmazdı.
Üstad Hazretleri onun bu vesvesesine karşı intizam delilini söylüyor ve nefsi susturuyor.
Üstad Hazretleri ilerliyor ve başka bir mevkide nefis karşısına yine dikiliyor ve şöyle diyor: Bak, bu varlıklar ölü doğuyor. Eğer Allah olsaydı onlar ölü doğmazdı.
Üstad Hazretleri bu sefer de nefse hayat verme hakikatini gösteriyor ve nefsi susturup kaçırtıyor.
Bu sefer nefis başka bir mevkide Üstad Hazretlerinin karşısına yine dikiliyor ve şöyle diyor: Bak, bu âciz ve fakir mahluklar açlıktan ölüyor. Eğer Allah olsaydı onlar açlıktan ölmezdi.
Üstad Hazretleri nefsin bu vesvesesine karşı rezzakiyet hakikatini gösteriyor ve nefsi yine ilzam ediyor.
İşte birinci babda zikredilen bütün deliller, nefisle böyle bir mübareze esnasında zikrediliyor. Üstad Hazretleri -bizler yaralanmayalım diye- nefsin vesvese ve itirazlarını kaydetmeyip sadece cevapları zikirle yetiniyor.
Demek, her bir delil, kendine mahsus bir mevkide gösterilip, nefsin bir vesvese ve itirazına cevap olarak veriliyor. Bu sebepten dolayı da bir delil diğer bir delilin yerini alamıyor.
Yazar: Sinan Yılmaz