5. Üçüncü Esas: Hikmet-i felsefe ile hikmet-i Kur’aniyenin hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye…
On İkinci Söz’ün mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
Üçüncü Esas: Hikmet-i felsefe ile hikmet-i Kur’aniyenin hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye verdiği terbiyeler… (12. Söz)
(Hayat-ı içtimaiye-i beşeriye: İnsanların toplum hayatı)
İlk önce metni okuyalım, daha sonra bir tablo üzerinde kıyaslamalı görelim:
Amma hikmet-i felsefe ise hayat-ı içtimaiyede nokta-i istinadı “kuvvet” kabul eder… Hedefi “menfaat” bilir… Düstur-u hayatı “cidal” tanır… Cemaatlerin rabıtasını, “unsuriyet, menfi milliyeti” tutar… Semeratı ise hevesat-ı nefsaniyeyi tatmin ve hâcat-ı beşeriyeyi tezyiddir.
(Hayat-ı içtimaiye: Toplum hayatı / Nokta-i istinad: Dayanak noktası / Düstur-u hayat: Hayatın kanunu / Unsuriyet: Milliyetçilik / Semerat: Meyveler / Hevesat-ı nefsaniye: Nefsin arzuları / Hâcat-ı beşeriye: İnsanın ihtiyaçları / Tezyid: Artırma)
Hâlbuki kuvvetin şe’ni tecavüzdür… Menfaatin şe’ni her arzuya kâfi gelmediğinden üstünde boğuşmaktır… Düstur-u cidalin şe’ni çarpışmaktır… Unsuriyetin şe’ni başkasını yutmakla beslenmek olduğundan tecavüzdür… İşte bu hikmettendir ki beşerin saadeti selb olmuştur.
(Şe’n: İş / Düstur-u cidal: Mücadele ve kavga prensibi / Unsuriyet: Milliyetçilik / Selb olma: Yok olma)
Amma hikmet-i Kur’aniye ise nokta-i istinadı, kuvvete bedel hakkı kabul eder… Gayede menfaate bedel, fazilet ve rıza-yı İlahîyi kabul eder… Hayatta düstur-u cidal yerine, düstur-u teavünü esas tutar… Cemaatlerin rabıtalarında unsuriyet, milliyet yerine “rabıta-i dinî ve sınıfî ve vatanî” kabul eder… Gayatı, hevesat-ı nefsaniyenin tecavüzatına set çekip, ruhu maâliyata teşvik ve hissiyat-ı ulviyesini tatmin eder ve insanı kemalât-ı insaniyeye sevk edip insan eder.
(Nokta-i istinad: Dayanak noktası / Gaye: Hedef, amaç / Düstur-u cidal: Mücadele ve kavga prensibi / Düstur-u teavün: Yardımlaşma kanunu / Gayat: Gayeler, amaçlar / Hevesat-ı nefsaniye: Nefsin arzuları / Maâliyat: Yüce bilgiler, yüksek mertebeler / Hissiyat-ı ulviye: Yüksek hisler, ulvi duygular)
Hakkın şe’ni ittifaktır… Faziletin şe’ni tesanüddür… Düstur-u teavünün şe’ni birbirinin imdadına yetişmektir… Dinin şe’ni uhuvvettir, incizabdır… Nefsi gemlemekle bağlamak, ruhu kemalâta kamçılamakla serbest bırakmanın şe’ni saadet-i dâreyndir.” (12. Söz)
(Tesanüd: Karşılıklı yardımlaşma / Düstur-u teavün: Yardımlaşma kanunu / Uhuvvet: Kardeşlik / İncizab: Cezbedilme, çekilme / Gemlemek: Atın ağzına gem takmak (Mecaz: Engel olmak) / Saadet-i dâreyn: Dünya ve ahiret saadeti)
Metnin bütününe bakabilmek için yine bir şema çizeceğiz:
Hikmet-i felsefe ile hikmet-i Kur’aniyenin hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye verdiği terbiyeler |
|||
Hikmet-i felsefe |
Neticesi |
Hikmet-i Kur’aniye |
Neticesi |
Nokta-i istinadı “kuvvet” kabul eder. |
Tecavüzdür. |
Kuvvete bedel “hakkı” kabul eder. |
İttifaktır. |
Hedefi “menfaat” bilir. |
Üstünde boğuşmaktır. | Hedefi fazilet ve rıza-yı İlâhîdir. |
Tesanüddür. |
Düstur-u hayatı “cidal” tanır. |
Çarpışmaktır. | Düstur-u teavünü esas tutar. | Birbirinin imdadına yetişmektir. |
Cemaatlerin rabıtası menfi milliyetçiliktir. | Başkasını yutmakla beslenmek olduğundan tecavüzdür. | Dinî, sınıfî ve vatanî rabıtaları kabul eder. |
Uhuvvettir ve incizabtır. |
Meyvesi: Nefsin arzularını tatmin ve beşerin ihtiyacını ziyadeleştirmektir. |
Şekavet-i dâreyndir. |
Meyvesi: Nefsin tecavüzüne set çekmek, ruhu yüce şeylere teşvik etmek, ulvi hisleri tatmin etmek, insanı kemâlât-ı insaniyeye sevk etmektir. |
Saadet-i dâreyndir. |
Tabloya baktığımızda, hikmet-i felsefe ile hikmet-i Kur’aniyenin, hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye verdiği terbiyenin beş cihetten kıyaslandığını görüyoruz. Bu beş cihetin her biri hakkında özel bir eser yazılabilir. Bilhassa mesleği sosyoloji (toplumsal bilim dalları) olan ve bu sahada uzman olan kişilerin burada yapacağı çok ilginç izahlar ve tespitler vardır. Bizim yapacağımız izahlar, malumu ilam nevinden olacağından şerhe girmiyor ve mezkûr cihetlerin izahını işin uzmanı olan -bilhassa ehl-i iman olan- sosyologlara havale ediyoruz.
Yazar: Sinan Yılmaz