a
Ana SayfaOn İkinci Söz4. İkinci Esas: Kur’an-ı Hakîm’in hikmeti, hayat-ı şahsiyeye verdiği terbiye-i ahlâkiye…

4. İkinci Esas: Kur’an-ı Hakîm’in hikmeti, hayat-ı şahsiyeye verdiği terbiye-i ahlâkiye…

On İkinci Söz’ün mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

İkinci Esas: Kur’an-ı Hakîm’in hikmeti, hayat-ı şahsiyeye verdiği terbiye-i ahlâkiye ve hikmet-i felsefenin verdiği dersin muvazenesi… (12. Söz)

(Muvazene: Karşılaştırma)

İlk önce bu muvazeneyi okuyalım, daha sonra bir tablo üzerinde kıyaslamalı görelim:

Felsefenin halis bir tilmizi, bir firavundur… Fakat menfaati için en hasis şeye ibadet eden bir firavun-u zelildir… Her menfaatli şeyi kendine rab tanır… Hem o dinsiz şakird, mütemerrid ve muanniddir… Fakat bir lezzet için nihayet zilleti kabul eden miskin bir mütemerriddir… Şeytan gibi şahısların, bir menfaat-i hasise için ayağını öpmekle zillet gösterir denî bir muanniddir… Hem o dinsiz şakird, cebbar bir mağrurdur… Fakat kalbinde nokta-i istinad bulmadığı için zatında gayet acz ile âciz bir cebbar-ı hodfüruştur… Hem o şakird; menfaatperest, hodendiştir ki… gaye-i himmeti, nefis ve batnın ve fercin hevesatını tatmin ve menfaat-i şahsiyesini, bazı menfaat-i kavmiye içinde arayan dessas bir hodgâmdır.

(Tilmiz: Talebe / Hasis: Adi, değersiz / Şakird: Talebe / Mütemerrid: Dik kafalı / Muannid: İnatçı / Menfaat-i hasise: Değersiz menfaat / Denî: Alçak / Mağrur: Kibirli / Nokta-i istinad: Dayanak noktası / Cebbar-ı hodfüruş: Kendini beğendirmeye çalışan zorba / Hodendiş: Yalnız kendini düşünen / Batn: Karın / Ferc: Avret / Hodgâm: Kendini düşünen)

Amma hikmet-i Kur’an’ın halis tilmizi ise bir abddir… Fakat a’zam-ı mahlukata da ibadete tenezzül etmez… hem cennet gibi a’zam-ı menfaat olan bir şeyi, gaye-i ibadet kabul etmez bir abd-i azizdir… Hem hakiki tilmizi mütevazidir, selim halîmdir… Fakat Fâtırının gayrına, daire-i izni haricinde ihtiyarıyla tezellüle tenezzül etmez… Hem fakir ve zayıftır, fakr ve zaafını bilir… Fakat onun Mâlik-i Kerîm’i, ona iddihar ettiği uhrevi servet ile müstağnidir… ve Seyyidinin nihayetsiz kudretine istinad ettiği için kavidir… Hem yalnız livechillah, rıza-i İlahî için, fazilet için amel eder, çalışır. İşte iki hikmetin verdiği terbiye, iki tilmizin muvazenesiyle anlaşılır. (12. Söz)

(Tilmiz: Talebe / Abd: Kul / A’zam-ı mahlukat: Mahlukatın en büyüğü / A’zam-ı menfaat: En büyük menfaat / Fâtır: Yaratıcı / Tezellül: Zillete katlanma / İddihar: Biriktirme / Kavi: Kuvvetli / Livechillah: Allah için)

Böyle muvazeneleri anlamanın ve ihata edebilmenin en iyi yolu kıyaslamalı tablo hazırlamaktır. Dilediğiniz ince nükteleri de tabloya kaydedebilirsiniz. Tablomuz şu şekildedir:

Felsefenin tilmizi

Kur’an’ın tilmizi

Bir firavundur.

Bir abddir.

Menfaati için en hasis şeye ibadet eder.

En büyük mahlukata ibadete tenezzül etmez.

Her menfaatli şeyi kendine rab tanır.

Cennet gibi a’zam-ı menfaat olan bir şeyi dahi gaye-i ibadet kabul etmez.

Mütemerrid ve muanniddir.

Mütevazidir, selim ve halimdir.

Bir lezzet için nihayet zilleti kabul eder. Şeytan gibi şahısların, bir menfaat-i hasise için ayağını öpmekle zillet gösterir.

Allah’tan gayrına, daire-i izni haricinde ihtiyarıyla tezellüle tenezzül etmez.

Cebbar bir mağrurdur.

Fakr ve zaafını bilir. Fakat Mâlik-i Kerîm’inin ona iddihar ettiği uhrevi servetle müstağnidir.

Kalbinde nokta-i istinad bulmadığı için, zatında gayet acz ile âciz bir cebbâr-ı hodfuruştur.

Seyyidinin nihayetsiz kudretine istinad ettiği için kavidir.

Gaye-i himmeti; nefsin, batnın ve fercin hevesatını tatmindir. Menfaat-i şahsiyesini menfaat-i kavmiye içinde arar.

Yalnız livechillah, rıza-i İlahî için, fazilet için amel eder, çalışır.

Böyle kıyaslamalı tablolar sayesinde konunun tamamına birden bakabilir ve metni daha kolay ihata edebiliriz.

Şunu unutmayın: Okuduğunuz bir metni kitaba bakmaksızın özetleyebilmelisiniz. Özet yapabilmek için de konuyu çok iyi takip etmeli ve cümleler arasındaki ilişkilerin farkına varmalısınız.

Şunu da ifade etmek istiyorum: Bir eseri yazan kişi, kalbine gelen manaları doğaçlama olarak yazar ve cümleler arasında böyle bir ilişkiyi takip edemez. Bunu yapabilmek için, daha metni yazmadan, metnin tamamının hafızasında olması gerekir. Demek Üstadımız âdeta hafızasında olan eserleri yazmış. Daha ilk cümleyi yazarken bütünü biliyor ve ona göre tanzim ediyor.

Metnin mütalaasına gelince: Cümlelerin manası açık olduğundan izahına girişmiyor, metnin mütalaasını sizlere havale ediyorum. Ancak yanlış anlaşılmasın: Metnin açık olması, okuyup geçelim manasında değildir. Mana açık da olsa cümleler üzerinde tefekkür edilmeli ve hakikat nefs-i emmareye tasdik ettirilmelidir. Bunu yapmadan okuyup geçerseniz istifadeniz azalır ve nefsiniz tam hissesini alamaz.

Tefekkür ederken şunu yapabilirsiniz:

Üstad Hazretleri ile firavunun karşınızda olduğunu hayal edin. Felsefenin kişiye kazandırdığı sıfatları firavunda; Kur’an’ın, talebesine kazandırdığı sıfatları da Üstad Hazretlerinde görün. Bununla da hikmet-i Kur’aniyenin verdiği dersin ve ettiği terbiyenin ne kadar yüksek olduğunu şeytana dahi tasdik ettirin.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin