11. Hem saltanat-ı âmme-i Sübhaniye hesabına bir hutbe-i ezeliyedir.
On İkinci Söz’ün mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
Hem saltanat-ı âmme-i Sübhâniye hesabına bir hutbe-i ezeliyedir. (12. Söz)
Allahu Teâlâ bir kuluyla ilham yoluyla konuşsa, o kul diyebilir ki:
— Ben sultanımla konuştum. Sultanım bana hitap etti.
Böyle diyebilir, ancak “Ben kâinatın sultanıyla konuştum.” diyemez. Çünkü Allah’ın onunla konuşması, Sultan-ı kâinat olması ünvanıyla değil, o kulun sultanı olması ünvanıyladır. O kul bu mertebedeki bir konuşmaya muhataptır. İşte bu sebeple, ancak “Ben sultanımla konuştum” diyebilir.
Kur’an ise saltanat-ı âmme-i Sübhâniye hesabına bir hutbe-i ezeliyedir. Yani Kur’an, Allahu Teâlâ’nın bütün kâinatın sultanı olması ve şu gözüken saltanat-ı âmme-i Sübhâniyenin sahibi olması ünvanıyla bir hitabıdır.
Biraz daha açalım:
Cenab-ı Hak her insanla ve her mahlukuyla ilham yoluyla konuşur. Bu ilhama mazhar olan insan diyebilir ki:
— Ben Rabbimle konuştum.
Ama diyemez ki: Ben Rabbü’l-âlemin ile konuştum.
Yine diyebilir ki:
— Ben İlahımla konuştum.
Ama diyemez ki: Ben İlâh-ı külli şey (her şeyin İlahı) ile konuştum.
Yine diyebilir ki:
— Ben Hâlıkım ile konuştum.
Ama diyemez ki: Ben Hâlıku külli şey (her şeyin yaratıcısı) ile konuştum.
Yine diyebilir ki:
— Ben sultanımla konuştum.
Ama diyemez ki: Ben Sultan-ı Ezel ve Ebed ile konuştum.
Misalleri çoğaltabiliriz. İşin odak noktası şu: Cenab-ı Hakk’ın, bir kulu ile konuşması hususi bir sohbet olup, o kulun rabbi, maliki, sahibi vs. olması ünvanıyladır. Allah’ın Kur’an ile konuşması ise hususi bir ünvanla konuşması olmayıp; Rabbü’l-âlemin, İlâhu külli şey, Hâlıku’s-semavati ve’l-ard gibi ünvanlarıyla bir hitabıdır. Bu da Kur’an’ın diğer İlahî kelamlara olan üstünlüğünü gösterir.
Yazar: Sinan Yılmaz