a
Ana SayfaOn İkinci Söz16. Eğer şu Dördüncü Esasın kıymettar sırrını fehmettin ise…

16. Eğer şu Dördüncü Esasın kıymettar sırrını fehmettin ise…

On İkinci Söz’ün mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

Eğer şu “Dördüncü Esas”ın kıymettar sırrını fehmettin ise:

– Enbiyaya gelen vahyin ekseri melek vasıtasıyla olduğunu ve ilhamın ekseri vasıtasız olduğunu anlarsın.

– Hem en büyük bir veli, hiçbir nebinin derecesine yetişmediğinin sırrını anlarsın.

– Hem Kur’an’ın azametini ve izzet-i kudsiyetini ve ulviyet-i i’cazının sırrını anlarsın.

– Hem miracın sırr-ı lüzumunu, yani ta semavata, ta Sidretü’l-münteha’ya, ta Kab-ı Kavseyn’e gidip,  اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَريدِ  olan Zat-ı Zülcelal ile münacat edip tarfetü’l-aynda yerine gelmek sırrını anlarsın.

Evet, şakk-ı kamer nasıl ki bir mucize-i risaletidir; nübüvvetini cin ve inse gösterdi. Öyle de miraç dahi bir mucize-i ubudiyetidir; habibiyetini, ervah ve melaikeye gösterdi.

اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَيْهِ وَعَلٰى اٰلِه كَمَا يَليقُ بِرَحْمَتِكَ وَبِحُرْمَتِه اٰمينَ

(Fehmetme: Anlama / İzzet-i kudsiyet: Kutsallığının üstünlüğü / Ulviyet-i i’caz: Mucizeviliğinin yüksekliği / Tarfetü’l-ayn: Göz kapağının açılıp kapanışı kadar geçen kısa zaman / Şakk-ı kamer: Ayın yarılması / Mucize-i risalet: Peygamberlik mucizesi / Habibiyet: Allah’ın en sevgili kulu olma / Ervah: Ruhlar)

(Ayet mana: Biz ona şah damarından daha yakınız.)

Bu makamda farklı bir mütalaa yapalım:

On İkinci Söz’ün Dördüncü Esasını okuyan birisine şu soruları sorsak:

1. Peygamberlere gelen vahyin melek vasıtasıyla olması, veliye gelen ilhamın ise vasıtasız olmasının sırrı nedir?

2. En büyük bir veli niçin bir nebinin derecesine yetişemiyor?

3. Kur’an’ın diğer semavi kitaplara olan üstünlüğü nereden gelmektedir?

4. Miraca ne gerek vardı? Allahu Teâlâ, kuluna şah damarından daha yakın iken, Allah ile görüşmek için semaya çıkmanın manası nedir?

Eğer Dördüncü Esası okuyan kişi bu sorulara cevap veremiyorsa hakikatte okumamıştır. Belki okumuş gibi yapmış ya da okumuş olmak için okumuştur. Okumak farklı, anlamak farklı…

Üstadımız, “Eğer şu Dördüncü Esasın kıymettar sırrını fehmettin ise” dedi; “Eğer şu Dördüncü Esasın kıymettar sırrını okudun ise” demedi. Demek Üstadımız bizden okumamızı değil, fehmetmemizi yani anlamamızı istiyor.

Bunları şundan yazıyorum:

Bazı kardeşlerimiz cümleler üzerinde mütalaa ve tahlil yapılmasına şiddetle karşı çıkıyor. Onlara göre, Risale-i Nurlar günde 50-100 sayfa okunmalı, anlamanın hiçbir önemi yok. Okusak yeter…

Biz bu makamda onlara diyoruz ki:

Hadi şu Dördüncü Esası bir çırpıda okuyun, sonra da üstte sorduğumuz sorulara cevap verin. Bakalım, tek bir soruya cevap verebilecek misiniz?

Bakın, Üstadımız dedi ki: Bu Dördüncü Esasın kıymettar sırrını fehmettin ise bunları da fehmetmişsindir…

Mana-yı muhalifi: Eğer soruların cevabını fehmetmemişsen Dördüncü Esası da fehmetmemişsindir.

Düz bir okumayla bu Dördüncü Esas fehmedilemez. Fehmedebilmek için -bizim gibi- üzerinde mütalaa yapmak ve kalem-kâğıtla çalışmak lazım. Ben -Elhamdülillah- okuma usulümüzün bir meyvesi olarak Dördüncü Esası fehmettim; bu sebeple de yukarıda sorduğum bütün sorulara cevap verebilirim. Hatta her bir soru için uzun bir metin yazabilirim.

— Peki, fehmetmeyenler ve fehmetme odaklı okumayanlar ne yapacak?

Kardeşlerim, Risale-i Nurlar vird makamında okunacak eserler değildir. Risale-i Nurlar, manevi yaralarımızın tedavisi için yazılmış eserlerdir ki tedavinin de birinci şartı okuduğunu anlamak ve üzerinde tefekkür etmektir.

Ekser Risale-i Nur talebelerinin Risaleleri gazete gibi okuması, hatta gazete gibi dahi okumaması beni üzüyor. Zira gazete, okunurken anlaşılır. Onlar ise anlamadan okuyorlar; dolayısıyla gazete gibi bile okumuyorlar. Onların bu hâli ve Risale-i Nurların kıymetini derk edememeleri beni üzdüğü için bu satırları yazdım. Yoksa amacım kimseyi kırmak ve üzmek değil…

On İkinci Söz’ün mütalaası burada tamamlandı. Son kısmın manası açık olduğundan ve Dördüncü Esası mütalaa ederken o noktaları mütalaa ettiğimizden dolayı tekrar şerhine girişmeyip Risaleleri okuma usulünden dem vurduk.

Bu risalenin şerhini yazmayı ve mütalaasını yapmayı bizlere ihsan eden Rabbimize sonsuz hamdüsena olsun. Cenab-ı Hak, bu risalede zikri geçen hakikatlere bizleri vasıl eylesin. Bizi kendine kul, Habibine ümmet etsin. Âmin.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin