13. İnsanın çekirdeği olan kalp, ubudiyet ve ihlas altında İslamiyet ile iska edilmekle…
Habbe mütalaasına devam ediyoruz:
“İnsanın çekirdeği olan kalp, ubudiyet ve ihlas altında İslamiyet ile iska edilmekle imanla intibaha gelirse nurani, misalî âlem-i emirden gelen emir ile öyle bir şecere-i nurani olarak yeşillenir ki onun cismani âlemine ruh olur. Eğer o kalp çekirdeği böyle bir terbiye görmezse kuru bir çekirdek kalarak nura inkılab edinceye kadar ateş ile yanması lazımdır.”
(İska edilmek: Sulanmak / Şecere: Ağaç)
İlk önce “âlem-i emir” kavramını mütalaa edelim:
Şu âlem içinde birçok âlem vardır ki bütün bu âlemler de iki âlemin içindedir. Bu iki âlem şudur:
1. Halk âlemi: Zaman ve mekânla mukayyed olan varlıklardan teşekkül eden âlemdir. Buna mülk ve şehadet âlemi de denir. Zahirî beş duyumuzla hissettiğimiz şeyler bu âlemdendir.
2. Emir âlemi: Metafizik ve manevi âlemdir. Diğer bir ifadeyle: Emir âlemi, zaman ve madde mevzubahis olmaksızın Cenab-ı Hakk’ın كُنْ (Ol) emri ile var olan âlemdir. Buna melekût ve gayb âlemi de denir. Akıl, nefis, ruh, kalb, sır vb. latifeler bu âleme aittir.
İnsan, varlığı cihetiyle bu iki âlemden de hissesini almıştır. Maddi vücudu âlem-i halktan; ruhu, aklı, nefsi, kalbi ve diğer latifeleri ise âlem-i emirdendir.
Bu iki âlem arasındaki farklar şunlardır:
1. Halk âleminde sebeplerle iş görülür ve mahlukat bir sebeple yaratılır. Emir âleminde ise sebepler ile iş görülmez. Her şey كُنْ emriyle yaratılır.
3. Halk âlemindeki varlıkların bir vücud-u haricisi vardır. Emir âlemindeki varlıkların ise bir vücud-u haricisi yoktur. Bunların bir kısmı -kanunlar gibi- mevhum ve itibarî şeylerdir. Diğerleri de -melekler, ruh ve ruhaniler gibi- nurani varlıklardır.
Bu iki âlemin varlığı Kur’an’da şöyle beyan edilir:
أَلاَ لَهُ الْخَلْقُ وَاْلأَمْرُ تَبَارَكَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
“Dikkat edin, halk da emir de O’na aittir. Âlemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir!” (Araf 54)
Ayet-i kerimede geçen “halk” ve “emir” ifadeleri hakkında Fahreddin-i Râzi Hazretleri şöyle der:
— Bu ayet, Allah’ın dışında kalan her şeyin ya halk âleminden ya da emir âleminden olduğuna işarettir. Halk âleminden olana gelince, halk “yaratmak, takdir edip ölçüp biçmek” demektir. Cisim veya maddi olan her şeyin muayyen bir miktarı vardır. Böyle olanlar halk âleminden olurlar. Bir hacme ve muayyen bir miktara sahip olmaktan uzak olan her şey ise emir âleminden olurlar. (Tefsir-i Kebir, Araf suresi 54. ayetin tefsiri)
Şimdi geldik metnin mütalaasına:
Böyle metinleri mütalaa etmeden önce haritasını çıkarmalı ve metni iyice kavramalıyız. Ben haritasını şu şekilde çıkardım:
1. Çekirdek hükmündeki kalp imanla intibaha gelmeli.
2. İmanla intibaha gelebilmesi için İslamiyet suyu ile sulanmalı.
3. Bu sulama da ubudiyet ve ihlas altında yapılmalı. Ubudiyet ve ihlas olmazsa su etkisini göstermez; göstermeyince de çekirdek imanla intibaha gelmez.
4. Bütün bunlar yapılırsa, kalp çekirdeği âlem-i emirden gelen bir emirle şecere-i nurani olarak yeşillenir ve kişinin cismani âlemine ruh olur.
5. Eğer kalp çekirdeği böyle bir terbiye görmezse kuru bir çekirdek olarak kalır.
6. Bu durumda, nura inkılap edinceye kadar ateş ile yanması gerekir. Artık onu ancak cehennem ateşi paklar.
Gördünüz mü metnin haritasını çıkardığımızda manayı ihata etmek ne kadar kolay oldu!.. Ancak iş bununla bitmiyor. Şimdi her bir madde üzerinde tefekkür edilerek manayı kalbe ve ruha iyice işletmek gerekiyor. Bu vazife de sizin…
Yazar: Sinan Yılmaz