a
Ana SayfaÜçüncü Lem'a9. Bâki-i Hakiki’nin muhabbet, marifet, rızası yolunda bir saniye bir senedir…

9. Bâki-i Hakiki’nin muhabbet, marifet, rızası yolunda bir saniye bir senedir…

Üçüncü Lem’a mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

Evet, Bâki-i Hakiki’nin muhabbet, marifet, rızası yolunda bir saniye bir senedir. Eğer onun yolunda olmazsa bir sene bir saniyedir. Belki onun yolunda bir saniye lâyemuttur, çok senelerdir. Ve dünya cihetinde ehl-i gafletin yüz senesi bir saniye hükmüne geçer. (3. Lem’a)

(Lâyemut: Ölümsüz)

Ey nefsim! İşte sana bir define… Fâni hayatını bakiye tebdil etmek ve zevalden kurtulmak istiyorsan Bâki-i Hakiki’nin muhabbet, marifet ve rızası yolunda çalış. O’nu sev, O’nu tanı ve O’nun rızasını celbedecek amellere yapış. Onun rızası yolunda en küçük bir ameli dünyanın en büyük işi kabul et; rızası yolunda olmayan dünyanın en büyük işini ise işten bile sayma…

Hem bil ki O’nun muhabbet, marifet, rızası yolunda bir saniye bir senedir. Yani Allah yolunda bir saniye, bekaya mazhar olduğu için bir sene hükmündedir. Hatta o saniyede Allah’ın rızası kazanılsa ve Allahu Teâlâ o saniyedeki ameli sebebiyle kulundan razı olsa, o saniye ebedî bir hayatı kazandırdığı için, bir sene değil, asırlar hükmündedir ve lâyemuttur.

Dünya cihetinde ehl-i gafletin yüz senesi ise bir saniye hükmüne geçer. Çünkü yüz sene de olsa fânidir ve baki hiçbir meyvesi yoktur. Bu sırdandır ki: Allahu Teâlâ ehl-i cehenneme, “Dünyada ne kadar kaldınız?” diye sorar; onlar “Bir gün hatta bir günden daha az kaldık.” diye cevap verir. Böyle derler, çünkü onların yüz senesi bir saniye hükmündedir.

Ey nefsim! Bir saniyeyi lâyemut mu yapacaksın? Yoksa yüz seneyi bir saniyeye mi çevireceksin? Eğer Allah yolunda işler ve amel edersen saniyelerin lâyemut olur. Yok, gaflet ile yaşarsan bütün ömrün bir saniye hükmünde olur.

Üstadımız şöyle devam ediyor:

Meşhur böyle bir söz var ki:  سِنَةُ الْفِرَاقِ سَنَةٌ وَ سَنَةُ الْوِصَالِ سِنَةٌ  Yani “Firakın bir saniyesi bir sene kadar uzundur ve visalin bir senesi bir saniye kadar kısadır.” Ben bu fıkranın bütün bütün aksine diyorum ki visal yani Bâki-i Zülcelal’in rızası dairesinde livechillah bir saniye visal, değil yalnız böyle bir sene, belki daimi bir pencere-i visaldir. Gaflet ve dalalet firakı içinde değil bir sene, belki bin sene, bir saniye hükmündedir. (3. Lem’a)

(Firak: Ayrılık / Visal: Kavuşma / Livechillah: Allah namına)

Firakın zorluğunu ve firak anında zamanın geçmemesini ifade için, “Firakın bir saniyesi bir sene kadar uzundur.” denilmiş. Bir cihetten bu söz doğrudur. Zira insan sevdiğinden ayrıldığında bahusus mahbubunu kabre koyup üzerine toprak attığında firakın o saniyeleri kişiye bir sene kadar uzun gelir. Sanki insan o dakikada bir asır kadar yaşlanır.

Yine visal anında zamanın çabuk geçtiğini ifade için, “Visalin bir senesi bir saniye kadar kısadır.” denilmiş. Bir cihetten bu söz de doğrudur. Zira insan sevdikleriyle bir ömür geçirir; bu ömür ona bir gün gibi kısa gelir. Zaman nasıl geçti, ömür nasıl bitti, kişi bunu anlamaz.

Üstad Hazretleri mezkûr kelama farklı bir cihetten -Allah’tan firak ve Allah’a visal cihetinden- bakıyor. Bu cihetten bakıldığında cümlenin hükmü değişiyor ve tam tersine dönüyor. Bu durumda hüküm şöyle oluyor: Bâki-i Zülcelal’in rızası dairesinde livechillah bir saniye visal, değil yalnız böyle bir sene, belki daimi bir pencere-i visaldir. Gaflet ve dalalet firakı içinde değil bir sene, belki bin sene, bir saniye hükmündedir.

Bu sözü üstte tahlil ettiğimizden tekrar izahına girişmiyoruz.

Üstadımız şöyle devam ediyor:

O sözden daha meşhur şu söz var:   اَرْضُ الْفَلَاتِ مَعَ الْاَعْدَاءِ فِنْجَانٌ سَمُّ الْخِيَاطِ مَعَ الْاَحْبَابِ مَيْدَانٌ  hükmümüzü teyid ediyor. (3. Lem’a)

(Mana: Düşmanla beraber sahra bir fincan kadar dar; ahbapla beraber iğne deliği bir meydan kadar geniştir.)

Demek, kişi Mahbub-u Hakiki olan Allah ile beraber olsa, zikrinde fâni olup, muhabbet ve marifetinde terakki etse, iğne deliği bir meydan kadar genişler. İğne deliğini mekân olarak alsak, kişi zindanda iken sarayda imiş gibi olur. Zaman olarak alsak, bir saniye asırlar kadar genişler.

Düşmanla beraber sahra ise bir fincan kadar dardır. Fincanı mekân olarak alsak, koca dünya insanın olsa, yine ona bir zindan hükmünde olur. Zaman olarak alsak, bin sene de yaşasa bir gün yaşamış gibidir.

Üstadımız şöyle devam ediyor:

Meşhur evvelki sözün sahih bir manası budur ki: Fâni mevcudatın visali madem fânidir, ne kadar uzun da olsa yine kısa hükmündedir. Senesi bir saniye gibi geçer; hasretli bir hayal ve esefli bir rüya olur. Bekayı isteyen kalb-i insanî bir sene visalde, yalnız bir saniyecikte ancak zerre gibi bir zevkini alabilir. Firak ise saniyesi bir sene değil, senelerdir. Çünkü firakın meydanı geniştir. Bekayı isteyen bir kalbe, firak çendan bir saniye de olsa seneler kadar tahribat yapar. Çünkü hadsiz firakları ihtar eder. Maddi ve süflî muhabbetler için bütün mazi ve müstakbel firakla doludur. (3. Lem’a)

(Visal: Kavuşma / Hasret: Özlem / Esef: Hüzün / Çendan: Her ne kadar)

Ey nefsim! Bu cümleleri okuyup geçme! Üzerinde çok tefekkür et… Et ki hakikat kalbine işlesin, ruhuna sirayet etsin, latifelerine nüfuz etsin; bu sayede fâni mahbubattan ve fenaya mahkûm işlerden yüzünü çeviresin. Yoksa bu hakikatler sathî bir okumakla kalbe işlemez, ruha sirayet etmez, latifelere nüfuz etmez. Böyle olunca da bütün bu bilgiler teoride kalır; bir türlü amele dökülmez. Amele dökülmeyince de fânilerin aşkından ve fâni işlerden bir türlü yakanı kurtaramazsın. Hâlihazırda olduğu gibi…

Demek mesele okumak değil, üzerinde derunî tefekkür ederek hakikati kalbe, ruha ve latifelere işletmektir. Şimdi aynı metni cümle cümle bölelim ve teenni ile bir daha okuyalım:

Fâni mevcudatın visali madem fânidir, ne kadar uzun da olsa yine kısa hükmündedir.

Senesi bir saniye gibi geçer; hasretli bir hayal ve esefli bir rüya olur.

Bekayı isteyen kalb-i insanî bir sene visalde, yalnız bir saniyecikte ancak zerre gibi bir zevkini alabilir.

Firak ise saniyesi bir sene değil, senelerdir. Çünkü firakın meydanı geniştir.

Bekayı isteyen bir kalbe, firak çendan bir saniye de olsa seneler kadar tahribat yapar. Çünkü hadsiz firakları ihtar eder.

Maddi ve süflî muhabbetler için bütün mazi ve müstakbel firakla doludur

Bu hakikatlerin mütalaasını daha önce yaptığımızdan mütalaaya girişmiyor, tefekkürünü sizlere havale ediyoruz.

Mütalaasını yaptığımız metni bir daha okuyalım:

Evet, Bâki-i Hakiki’nin muhabbet, marifet, rızası yolunda bir saniye bir senedir. Eğer onun yolunda olmazsa bir sene bir saniyedir. Belki onun yolunda bir saniye lâyemuttur, çok senelerdir. Ve dünya cihetinde ehl-i gafletin yüz senesi bir saniye hükmüne geçer.

Meşhur böyle bir söz var ki:  سِنَةُ الْفِرَاقِ سَنَةٌ وَ سَنَةُ الْوِصَالِ سِنَةٌ  Yani “Firakın bir saniyesi bir sene kadar uzundur ve visalin bir senesi bir saniye kadar kısadır.” Ben bu fıkranın bütün bütün aksine diyorum ki visal yani Bâki-i Zülcelal’in rızası dairesinde livechillah bir saniye visal, değil yalnız böyle bir sene, belki daimi bir pencere-i visaldir. Gaflet ve dalalet firakı içinde değil bir sene, belki bin sene, bir saniye hükmündedir.

O sözden daha meşhur şu söz var:  اَرْضُ الْفَلَاتِ مَعَ الْاَعْدَاءِ فِنْجَانٌ سَمُّ الْخِيَاطِ مَعَ الْاَحْبَابِ مَيْدَانٌ  hükmümüzü teyid ediyor.

Meşhur evvelki sözün sahih bir manası budur ki: Fâni mevcudatın visali madem fânidir, ne kadar uzun da olsa yine kısa hükmündedir. Senesi bir saniye gibi geçer; hasretli bir hayal ve esefli bir rüya olur. Bekayı isteyen kalb-i insanî bir sene visalde, yalnız bir saniyecikte ancak zerre gibi bir zevkini alabilir. Firak ise saniyesi bir sene değil, senelerdir. Çünkü firakın meydanı geniştir. Bekayı isteyen bir kalbe, firak çendan bir saniye de olsa seneler kadar tahribat yapar. Çünkü hadsiz firakları ihtar eder. Maddi ve süflî muhabbetler için bütün mazi ve müstakbel firakla doludur. (3. Lem’a)

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin