a
Ana SayfaÜçüncü Lem'a12. İnsan çendan fânidir. Fakat beka için halk edilmiş ve baki bir zatın âyinesi olarak yaratılmış…

12. İnsan çendan fânidir. Fakat beka için halk edilmiş ve baki bir zatın âyinesi olarak yaratılmış…

Üçüncü Lem’a mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

Elhasıl: İnsan çendan fânidir. Fakat beka için halk edilmiş ve baki bir zatın âyinesi olarak yaratılmış ve baki meyveleri verecek işleri görmekle tavzif edilmiş ve baki bir zatın, baki esmasının cilvelerine ve nakışlarına medar olacak bir suret verilmiştir. (3. Lem’a)

(Çendan: Her ne kadar / Tavzif edilme: Vazifelendirilme)

Ey nefsim! Sen çendan fânisin ve ölüme mahkûmsun. Ancak hakikatin bu değildir. Hakikatin şunlardır:

– Sen fena için değil, beka için halk edilmişsin.

– Baki bir zatın aynası olmak için yaratılmışsın.

– Baki meyveleri verecek işlerle tavzif edilmişsin.

– Baki bir zatın, baki esmanın cilvelerine ve nakışlarına mazhar olacak bir surette icad edilmişsin.

Hakikat-i hâl bu iken, sen nasıl olur da ömrünü fâni işlerde harcar ve fenaya mahkûm lezzetler peşinde koşarsın. Senin bir vazifen var. Sen vazifeni unutmuş, deve kuşu gibi başını kuma sokmuşsun.

Artık aklını başına al! Gel, fânileri terk et ve Bâki-i Hakiki’ye müteveccih ol. Beka için yaratıldığını unutma. Bâki-i Sermedî’ye âyine ol. Fâni işlerle değil, baki meyveleri verecek ibadetlerle meşgul ol. Allah’ın baki esmasının cilvelerine mazhar ve nakışlarına ayna ol…

Ey nefsim! Eğer hakiki vazifeni ve saadetini öğrenmek istersen Üstad Hazretlerinin şu sözlerine dikkat kesil!

Öyle ise böyle bir insanın hakiki vazifesi ve saadeti: Bütün cihazatı ve bütün istidadatıyla o Bâki-i Sermedî’nin daire-i marziyatında esmasına yapışıp, ebed yolunda o Bâki’ye müteveccih olup gitmektir. Lisanı  يَا بَاقِي اَنْتَ الْبَاقِي  dediği gibi; kalbi, ruhu, aklı, bütün letaifi:

هُوَ الْبَاقِي ، هُوَ الْاَزَلِىُّ الْاَبَدِىُّ ، هُوَ السَّرْمَدِىُّ ، هُوَ الدَّائِمُ ، هُوَ الْمَطْلُوبُ ، هُوَ الْمَحْبُوبُ ، هُوَ الْمَقْصُودُ ، هُوَ الْمَعْبُودُ

demeli. (3. Lem’a)

(İstidat: Kabiliyet / Bâki-i Sermedî: Ebedî ve baki olan Allah / Daire-i Marziyat: Allah’ın razı olduğu işler dairesi)

(Mana: O bakidir. O ezelî ve ebedîdir. O ölümsüzdür. O daimîdir. O istenilendir. O sevilendir. O maksuttur. O kendisine ibadet edilendir.)

İşte ey nefsim! Hakiki vazifen ve saadetin:

– Allah’a kul olmakta,

– Bütün cihazatını, letaifini ve bütün istidadını bu yolda kullanmakta,

– Bâki-i Hakiki’nin rızası dairesinde esmasına yapışmakta, yani o esmanın ahlakıyla ahlaklanıp, âlemdeki tecellisini seyir ve temaşada,

– Ebed yolunda o Bâki’ye müteveccih olmakta,

– Lisanınla  يَا بَاقِي اَنْتَ الْبَاقِي  dediğin gibi; kalbinle, ruhunla, aklınla ve bütün latifelerinle:

هُوَ الْبَاقِي ، هُوَ الْاَزَلِىُّ الْاَبَدِىُّ ، هُوَ السَّرْمَدِىُّ ، هُوَ الدَّائِمُ ، هُوَ الْمَطْلُوبُ ، هُوَ الْمَحْبُوبُ ، هُوَ الْمَقْصُودُ ، هُوَ الْمَعْبُودُ

demektedir.

Eğer bunları yaparsan insanların en mesudu ve en bahtiyarı olursun. Yok, eğer yapmazsan, ahiretteki pişmanlığın öyle büyük olur ki aklın ve fikrin bunu tasavvurdan âcizdir.

Üstad Hazretleri bu Lem’a’yı şu münacat ile tamamlıyor:

سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ

رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَا اِنْ نَسِينَا اَوْ اَخْطَاْنَا

Mana: Seni tenzih ve tesbih ederiz. Senin bize öğrettiğin müstesna bizim hiçbir ilmimiz yoktur. Şüphesiz sen alîm ve hakîmsin. (Bakara 32)

Mana: Ey Rabbimiz! Eğer biz unutursak ve hata edersek bizi mesul tutma. (Bakara 286)

Kardeşlerim, bu ders Üçüncü Lem’a’nın son dersiydi. Birinci derste şöyle demiştim:

— Bu Üçüncü Lem’a mütalaasını sadece kendi nefsim için yapacak, nefsimle konuşacak ve hakikati ona kabul ettirmeye çalışacağım. Bununla da manevi hastalıklarıma bir merhem sürüp dünya aşkından kurtulmaya niyet edeceğim. Yani muhatap nefsimdir. Sanki Üstad Hazretlerinin kapısını çalmışım, ona hâlimi arz etmişim; “Üstadım, ne yaptımsa ben bu dünya sevgisinden kurtulamıyorum.” demişim de Üstad Hazretleri de bana bu eseri yazmış ve “Bu lem’ayı teenni ile mütalaa eyle. Şifan bundadır.” demiş. Ben de almışım ve bana özel yazılan bu eseri mütalaaya başlamışım. İşte bu mütalaadaki hâlet-i ruhiyem budur. Kendimi muhatap almışım, kendim için okumuşum, yaralarıma merhem sürmeye çalışmışım; yazdıklarımı okuyanları da kendime ders arkadaşı kabul etmişim.

Birinci derste böyle demiş ve bu hâl üzere mütalaaya başlamıştım. Elhamdülillah, bu ders ile mütalaam tamamlandı. Ben kendi nefsim hesabına derim ki:

Bir sayfada bir kitap kadar istifade ettim. Hatta bazen bir cümle bana bir kitap kadar ders verdi; yaralarıma merhem oldu. Elhamdülillah…

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin