7. “Gökler ve yer durdukça cehennemdedirler.” ayetinin tahlili
Bu dersimizde, cehennemin ebedî olmadığını söyleyenlerin şu sözlerine cevap vereceğiz:
Onlar diyor ki: Hûd suresinde şöyle buyrulmuş:
فَأَمَّا الَّذِينَ شَقُوا فَفِي النَّارِ لَهُمْ فِيهَا زَفِيرٌ وَشَهِيقٌ خَالِدِينَ فِيهَا مَا دَامَتِ السَّمَاوَاتُ وَالأَرْضُ إِلاَّ مَا شَاءُ رَبُّكَ
“Şakilere gelince, onlar ateştedirler. Onlar için orada bir soluyuş ve hıçkırış vardır. Rabbinin dilediği müstesna, gökler ve yer durdukça onlar orada kalırlar.” (Hûd 106-107)
Bu ayet-i kerimede, kâfirlerin cehennemde kalışları, göklerin ve yerin devam şartına bağlanmıştır. Gökler ve yer ebedî değildir ve kıyametle yok olacaktır. Bu durumda, cehennemin de ebedî olmaması gerekir.
İşte onlar böyle diyor. Ayetteki “gökler ve yer durdukça” ifadesi cehennemin ebedî olmadığına delilmiş.
Onların bu sözüne karşı deriz ki:
Ayette belirtilen gökler ve yer, bu dünyaya ait gökler ve yer olmayıp ahiretin gökleri ve yeridir. Ahirette gök ve yer olduğuna delil İbrahim suresinin 48. ayetidir. Bu ayet-i kerimede şöyle buyrulur:
يَوْمَ تُبَدَّلُ اْلأَرْضُ غَيْرَ اْلأَرْضِ وَالسَّمَاوَاتُ
“O gün yeryüzü bir başka yere, gökler de başka göklere çevrilir.” (İbrahim 48)
Bu ayet-i kerime, ahiretin yeri ve gökleri olduğuna delildir. Zaten sema, başın üstünde bulunan ve bizi gölgelendiren her şeyin adıdır. Arz ise ayağımızla üzerine bastığımız yerdir. Elbette cennette üzerinde durulacak bir mekân ve o mekânın üzerinde bir yer vardır. Üzerinde durulacak o yere “arz”, o kısmın üstüne de “sema” denir.
Kâfirlerin cehennemde kalışları, işte ahiretteki bu arz ve semavatın devam şartına bağlanmıştır. Ahiretteki arz ve semavat ebedî olduğundan, kâfirlerin cehennemde kalışları da ebedî olur.
Bu konudaki ikinci cevap da şudur:
Ayet-i kerimede geçen “gökler ve yer durdukça” tabiri mecaz bir ifadedir. Araplar bir şeyin devam etmesini ve ebedîliğini haber vermek için farklı ifadeler kullanmışlardır.
– Gece kararıp etrafı örttüğünde
– Sel alıp gittiğinde
– Gece gündüz değişip durduğunda
gibi ifadeler, Araplarca ebedîlik için kullanılan ifadelerdir. “Gökler ve yer durdukça” ifadesi de böyle bir ifadedir ve ebedîlik için kullanılmaktadır.
Cenab-ı Hak bu ifadeyle bir teşbihte bulunmuş ve Arapların kullandığı bir deyimle cehennemin ebedîliğini beyan buyurmuştur.
Unutmayalım ki Kur’an Arapça indirilmiştir ve saff-ı evveldeki muhatabı Araplardır. Dolayısıyla Arapça nazil olan ve ilk muhatabı Araplar olan bir kitapta, Arapların kullandığı teşbihlerin bulunması kadar doğal bir durum yoktur.
Bu makamda şöyle bir soru akla gelebilir:
— Niçin Allahu Teâlâ ebedîliği خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا beyanıyla ifade etmeyip, “gökler ve yer durdukça” tabiriyle ifade etmiştir?
Bunun sebebi şudur: “Gökler ve yer durdukça” ifadesinde kalplere bir korku vermek ve okuyanı dehşete düşürmek vardır. Yine bu ifadede, azabın süresinin insan aklının kavrayamayacağı kadar uzun olduğu manası vardır. İşte işin azametini ortaya koymak ve azabın süresinin uzunluğuna dikkat çekmek için bu ifade tercih edilmiştir.
Ayetin devamında olan “Rabbinin dileği müstesna” ifadesiyle de cehennemden çıkacak olan günahkâr Müslümanlara dikkat çekilmiştir.
Evet, cehennem şakiler için ebedîdir. Ancak iman sıfatına taşıyan şakiler cehennemde ebedî kalmayacak ve imanları hürmetine sonunda oradan çıkacaktır. Hatta iman sahibi bir kısım şakiler cehenneme girmeden affedilecek ve direkt cennete girecektir. Bu, Rabbimizin fazlıdır ve bu fazla “Rabbinin dileği müstesna” ifadesiyle dikkat çekilmiştir.
Arapça bilenler için şunu da ifade edelim:
Akıl sahipleri için kullanılan مَنْ edatının yerine, akılsızlar için kullanılan مَا edatının tercihi, maksadın şahıslar değil sayı olmasından dolayıdır.
Sözün özü: Ayetteki “gökler ve yer durdukça” ifadesinde kâfirlerin cehennemden çıkacağına dair hiçbir delalet yoktur. Bu ayetteki “gökler ve yer” ya ahiretin gökleri ve yeridir. Onlar da ebedîdir. Bu durumda cehennemin de ebedî olması gerekir. Ya da bu ifade mecaz bir ifade olup, bununla ebediyet kastedilmiştir.
Yazar: Sinan Yılmaz