5. Âlemi hayvan cesedi giymiş bir vaziyette gördüğünde, onun nurunu…
Arabî Hubab mütalaasına devam ediyoruz:
وبينما ترى ve gördüğün esnada العالَم âlemi يلبس جسمَ الحيوان hayvan cesedi giyiyor ترى نورَه عليه الصلاة والسلام onun nurunu (a.s.m.) görürsün روحَه onun ruhu olarak.
Âlemi hayvan cesedi giymiş bir vaziyette gördüğünde, onun nurunu (a.s.m.) o hayvanın ruhu olarak görürsün.
Haşiyede şöyle deniliyor:
أي yani لو افترض العالم âlem farzedilse كائنا مجسما ذا حياة hayat sahibi mücessem bir varlık ترى görürsün…
Buna göre, cümleyi şöyle toplayabiliriz: Âlemi hayat sahibi mücessem bir varlık vaziyetinde gördüğünde, onun nurunu (a.s.m.) o zihayatın ruhu olarak görürsün.
İzah: Bu teşbihin odak noktası, Efendimiz (a.s.m.)’ın kıymeti ve âlemin ancak onunla hayat bulabileceğidir. Şöyle ki:
Bir zihayat düşünelim: Her uzvu yerinde, her azası mevcut ve cisminde hiçbir kusur ve eksiklik yok…
— Cismen kusursuz olan bu zihayatın ruhu olmasa bir kıymeti var mıdır?
Hiçbir kıymeti yoktur. Çünkü ona hayat veren, onu gezdiren ve şu âlemi seyrettiren şey ruhudur. Ruh bedenden bir çıktı mı artık o bedenin çöp olmaktan başka bir seçeneği yoktur.
Âlem dahi böyledir. Şu âleme bir zihayat gözüyle baksak bu zihayatın ruhu nur-u Muhammedî (a.s.m.) olur. Âlem bu ruh ile hayat bulur ve manasına bu ruh ile hizmet eder. Bu ruh ondan bir çıksa manen ölür; hem manasını hem kıymetini kaybeder.
İşte dünyadaki bütün zulümlerin ve karışıklıkların sebebi dünyanın bu ruhu kaybetmesi, belki de liyakatsizliği sebebiyle bu ruhun dünyayı terk etmesidir.
Ya Rabbi! Sen nur-u Muhammedî (a.s.m.)’ı ruhumuza ruh yap; dünyamıza ruh yap; âlem-i İslam’a ruh yap. Ve bu ruh ile bizleri hayatlandır. Âmin.
Yazar: Sinan Yılmaz