a
Ana SayfaAltıncı Söz7. İkinci hasaret: Emanette hıyanet cezasını çekeceksin…

7. İkinci hasaret: Emanette hıyanet cezasını çekeceksin…

Altıncı Söz’ün mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

İkinci hasaret: Emanette hıyanet cezasını çekeceksin. Çünkü en kıymettar aletleri, en kıymetsiz şeylerde sarf edip nefsine zulmettin. (6. Söz)

Emanette hıyanet cezasını çekmesinin sebebi şudur: Bizlere verilen göz, kulak, dil gibi maddi cihazlar ve muhabbet, hırs, şefkat gibi manevi duygular Cenab-ı Hakk’ın birer malı olup emanet olarak bizlere verilmiştir. Bununla birlikte mal, evlat, makam ve gençlik gibi diğer sahip olduklarımız da bizim zatî malımız olmayıp Allahu Teâlâ’nın bizlere birer emanetidir.

Fıkıhta bir kaidedir ki: Emaneti alan kişi, emanetten ancak sahibinin izni ve rızası dairesinde istifade edebilir. Onun izni olmayan yerlerde emaneti kullanamaz. Eğer kullanırsa bundan mesul olur. Mesela emanet olarak bir at verilse ve emanetin sahibi: “Buna sadece sen binebilirsin!” dese, emaneti alan kişi o ata başka birisini bindiremez.

İşte sahip olduğumuz her şey bizlere birer emanettir. Bu emanetleri ancak Cenab-ı Hakk’ın izni ve rızası dâhilinde kullanabiliriz. Allahu Teâlâ göz ile neye bakmamızı emretmişse ancak ona bakabilir; kulak ile neyi duymamızı istemişse ancak onu dinleyebilir; dil ile neyi konuşmamızı emretmişse ancak onu konuşabilir; ayak ile nereye gitmemizi emretmişse ancak oraya gidebiliriz ve hakeza… Bu uzuvları izin verilmeyen yerlerde kullanmak, emanete ihanet etmek demektir.

Kendisine emanet edilen vücudu, azaları, duyguları ve diğer maddi ve manevi imkânları Allah’ın emrettiği yerlerde kullanmayan ve bu emanetleri sadece nefsinin tatmini için kullananlar, emanete ihanet etmiş olurlar ve bunun cezasını ahirette çekerler.

En kıymettar aletleri en kıymetsiz şeylerde sarf edip nefse zulmetme meselesine gelince, bu meseleyi Üstadımız Yirmi Üçüncü Söz’de izah ediyor. Şimdi bu izahı yavaş yavaş ve tefekkür ede ede okuyalım:

“Demek, ahsen-i takvim suretinde yaratılan insan, hayat-ı dünyeviyeye hasr-ı fikir etse, yüz derece sermayece hayvandan yüksek olduğu hâlde, yüz derece serçe kuşu gibi bir hayvandan aşağı düşer. Başka bir yerde bir temsille bu hakikati beyan etmiştim. Münasebet geldi, yine o temsili tekrar ediyorum. Şöyle ki:

Bir adam, bir hizmetkârına on altın verip: ‘Mahsus bir kumaştan bir kat elbise yaptır!’ emreder. İkincisine bin altın verir. Bir pusula içinde bazı şeyler yazılı, o hizmetkârın cebine koyar, bir pazara gönderir.

Evvelki hizmetkâr on altınla âlâ kumaştan mükemmel bir elbise alır. İkinci hizmetkâr divanelik edip, evvelki hizmetkâra bakıp, cebine konulan hesap pusulasını okumayarak bir dükkâncıya bin altın vererek bir kat elbise istedi. İnsafsız dükkâncı da kumaşın en çürüğünden bir kat elbise verdi. O bedbaht hizmetkâr, seyyidinin huzuruna geldi ve şiddetli bir tedip gördü ve dehşetli bir azap çekti.

İşte edna bir şuuru olan anlar ki ikinci hizmetkâra verilen bin altın, bir kat elbise almak için değildir. Belki mühim bir ticaret içindir.

Aynen onun gibi, insandaki cihazat-ı maneviye ve letaif-i insaniye ki her birisi hayvana nisbeten yüz derece inbisat etmiş. Mesela güzelliğin bütün meratibini fark eden insan gözü ve taamların bütün çeşit çeşit ezvak-ı mahsusalarını temyiz eden insanın zâika-i lisaniyesi ve hakâikin bütün inceliklerine nüfuz eden insanın aklı ve kemâlâtın bütün envaına müştak insanın kalbi gibi sair cihazları, aletleri nerede; hayvanın pek basit, yalnız bir iki mertebe inkişaf etmiş âletleri nerede…

İşte şu derece cihazatça zenginlik ve sermayece kesret, elbette ehemmiyetsiz, muvakkat şu hayat-ı dünyeviyenin tahsili için verilmemiştir. Belki şöyle bir insanın vazife-i asliyesi; nihayetsiz makasıda müteveccih vezaifini görüp, acz ve fakr ve kusurunu ubudiyet suretinde ilan etmek ve külli nazarıyla mevcudatın tesbihatını müşahede ederek şehadet etmek ve nimetler içinde imdadat-ı Rahmaniyeyi görüp şükretmek ve masnuatta kudret-i Rabbaniyenin mucizatını temaşa ederek nazar-ı ibretle tefekkür etmektir.” (23. Söz)

(Ahsen-i takvim: İnsanın en güzel bir şekilde ve tam kıvamında yaratılmış olması / Hasr-ı fikir: Fikir ve düşünceyi sadece bir şeye yöneltme / Tedip: Edeplendirme / Edna: En aşağı / Cihazat-ı maneviye: Manevi cihazlar (bununla insana verilen duygular kastedilmiş) / Letaif-i insaniye: İnsana ait latifeler / Ezvak-ı mahsusa: Kendisine has özel zevkler / Temyiz eden: Ayırt eden / Zâika-i lisaniye: Dilin tat alma duyusu / Kesret: Çokluk, bolluk / Makasıd: Maksatlar)

Müthiş bir izah… Mütalaa içinde başka bir metnin mütalaasını açmamak için metnin izahına girişmiyorum. Zaten mana açık… Ancak muhakkak üzerinde tefekkür etmeli ve manayı ruha ve kalbe iyice yedirmeliyiz.

Şunu hatırlatayım: Okurken acele etmeyin ve bitirme odaklı okumayın. Mananın boyasıyla boyanma ve manayı kalbe işletme odaklı okuyun. Bazen bir cümle üzerinde bir gün tefekkür etmek gerekir. Bundan usanmayın ve bu tefekkürü edin. Bazen bir cümlenin tefekkürü, 50 sayfa okumak kadar kişiye fayda verir.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin