7. Allah’ın Peygamberimizi tehlikelerden koruması bir mucize değil midir?
Bu dersimizde, Peygamberimiz (a.s.m.)’ın Kur’an’da zikredilen mucizelerinden beşincisini işleyeceğiz. Tahlilini yapacağımız ayet-i kerime Maide suresinin 67. ayetidir. Bu ayet-i kerimede şöyle buyrulmuş:
وَاللَّهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ
“Allah seni insanlardan koruyacaktır.” (Maide 67)
Bu ayet-i kerime inmeden önce Peygamberimiz (a.s.m.) Medine’ye hicret etmişti. Yahudiler Peygamberimiz (a.s.m.)’a: “Ya Muhammed, biz çok kalabalığız ve silah sahibiyiz. Eğer bu davandan ve dininden vazgeçmezsen seni öldürürüz.” demişlerdi.
Onların bu sözleri üzerine Peygamberimiz (a.s.m.)’ı sahabeler bekliyor ve koruyordu. Yahudilerin suikast yapma endişesinden dolayı onun yanında geceliyor ve onunla beraber her gittiği yere gidiyorlardı.
“Allah seni insanlardan koruyacaktır.” ayet-i kerimesi nazil olunca Peygamberimiz (a.s.m.) kendisini bekleyenlere şöyle dedi:
— Ey insanlar! Gideceğiniz yerlere gidin ve artık beni beklemeyin. Şüphesiz Allah beni insanlardan koruyacaktır.
Allah’ın bu vaadinden sonra Peygamber Efendimiz (a.s.m.) gecenin evvelinde ve geç saatlerinde Medine’nin vadilerinde ve tenha yerlerinde -düşmanlarının çokluğuna rağmen- tek başına gezerdi. Ona suikast planı yapanlar da bir türlü planlarını gerçekleştiremezlerdi.
Bu husustaki bir kısım hadis-i şerifleri şöyle nakledelim:
Hazreti Aişe (r.a.) şöyle diyor:
— Hazreti Peygamber (a.s.m.) bu ayet ininceye kadar bekçiler tarafından bekleniyordu. Sonra Peygamber (a.s.m.) başını kubbeden çıkararak şöyle dedi: “Ey insanlar gidiniz. Artık Allah azze ve celle beni koruyor.”
Hazreti Rebî İbni Enes, İbni Merdûyeh Hazretlerinden rivayet eder ve der ki:
— Bize Süleyman İbni Ahmed… İsmet İbni Malik’ten nakleder ki o şöyle demiştir: Biz geceleyin Hazreti Peygamberi beklerdik. Nihayet Allahu Teâlâ, “Allah seni insanlardan korur.” ayetini indirince beklemek terk edildi.
Ebû Said el-Hudrî Hazretleri şöyle diyor:
— Hazreti Peygamberin amcası Hazreti Abbas, Allah’ın Resulünü bekleyenlerden birisiydi. Bu ayet nazil olunca Resulullah (a.s.m.) bekçi edinmeyi bıraktı.
Müfessirler bu ayet-i kerimenin tefsirini yaparken, Allahu Teâlâ’nın Peygamberimiz (a.s.m.)’ı koruyuşuna dair birçok hadiseler zikreder. Bunlardan bazıları şöyledir:
Ebû Cafer İbni Cerir Taberî Hazretleri der ki: Resulullah (a.s.m.) bir yerde konakladığı zaman sahabesi onun için gölgelikli bir ağaç seçer ve Resulullah (a.s.m.) onun altında uykuya dalardı. İşte bu esnada bir bedevi gelmiş ve kılıcını kınından çıkararak demiş:
— Şimdi seni benden kim koruyacak?
Allah’ın Resulü (a.s.m.) şöyle demiş:
— Beni senden Allah korur.
Bedevinin bu esnada eli titremiş ve kılıç elinden düşmüş. Başını ağaca vurarak beyni dağılmış.
İbni Ebû Hâtim Hazretleri der ki: Resulullah (a.s.m.) Enmar Oğulları ile savaştığında koruyucu bir hurma ağacının üzerine çıkmıştı. O, ayağını uzatıp bir kuyunun başında oturduğu sırada, Gavres İbni Hâris: “Ben Muhammed’i öldüreceğim.” demiş. Arkadaşları: “Onu nasıl öldüreceksin?” deyince, o: “Ben kendisine ‘Kılıcını bana verir misin?’ derim. Verince de onunla kendisini öldürürüm.” demiş. Sonra Hazreti Peygambere gelip: “Ey Muhammed, kılıcını bana ver de bakayım.” demiş. Resulullah (a.s.m.) kılıcını ona vermiş. Gavres’in eli titremiş ve elinden kılıç yere düşmüş. Bunun üzerine Resulullah (a.sm.): “Allah, seninle yapmak istediğin şeyin arasına girdi.” buyurmuş.
Ebû Hüreyre Hazretleri şöyle demiştir: Biz Resulullah (a.s.m.) ile beraber seferde arkadaşlık ettiğimizde onu büyük bir ağacın altında bırakıp gölgelendirirdik. O da burada konaklardı. Bir gün bir ağacın altında konakladı ve kılıcını ağaca astı. Adamın birisi: “Ey Muhammed, seni şimdi benden kim korur?” dedi. Resulullah (a.s.m.): “Beni senden Allah korur. Kılıcı bırak.” dedi ve adam kılıcı bırakıverdi.
Bu mahiyette zikredilen hadiseler çoktur. Biz daha fazla zikretmiyor ve merak edenleri siyer kitaplarına havale ediyoruz.
Bu bilgilendirmeden sonra, “Kur’an’da Peygamberin mucizesi yoktur.” diyenlere şu soruları sormak istiyoruz:
1. Allahu Teâlâ Peygamberini koruyacağını vaat etmiş ve vaat ettiği gibi de korumuştur. Acaba Peygamberimizin onca düşmanına karşı, hiçbir önlem almadan dilediği gibi hareket etmesi ve düşmanlarının ona bir türlü zarar verememesi bir mucize değil midir?
2. Şimdi şunu düşünelim: Onlarca düşmanınız var ve bu düşmanlarınız korkusuz. Sizi öldürmek için her yolu denerler ve her tehlikeye girerler.
— Acaba siz böyle bir durumda korkusuzca gezebilir miydiniz?
— Ya da gezebilecek birisi olur muydu?
Hadi gezdiğinizi farz ediyoruz.
— Acaba düşmanlarınızın size hiçbir zarar verememesi imkân dâhilinde midir?
3. Peygamberimizin düşmanlarının kuvvet ve çokluklarına rağmen ona zarar verememesini mucize olarak adlandırmazsak buna ne diyeceğiz?
— Bunun örfte bir emsali var mıdır?
Elbette yoktur!
— Örfte emsali olmayan şey mucize değil midir?
4. Eğer siz, “Ama onu Allah korudu.” derseniz, biz de deriz ki: Zaten bütün mucizelerin yaratıcısı Allah’tır. Biz mucizeleri Peygamberimizin yarattığını iddia etmiyoruz ki… Bir şeyin Allah tarafından yaratılması onu mucize olmaktan çıkarmaz. Zaten mucizeleri Allah yaratır. Ancak mucizeler peygamberlere mahsusen yaratılmış ve Allah âdetini onların hürmetine değiştirmiştir.
5. Allah’ın âdeti, kişinin düşmanlarına karşı önlem alması ve eğer önlem almazsa zarara uğramasıdır. Ancak tefsirini yaptığımız ayet-i kerimenin beyanıyla, Allahu Teâlâ bu âdetini Resulü için değiştirmiş; onu önlem almaktan menetmiş ve düşmanlarının ona zarar vermesine müsaade etmemiş. İşte bu, mucizenin ta kendisidir!
Sözün özü: Allahu Teâlâ Peygamberimize bir mucize olarak ona gaybi bir koruma sağlamış ve düşmanlarından onu korumuştur. Bu İlahî muhafaza sayesinde düşmanları ona yanaşamamış ve zarar verememiştir. Bu gaybi koruma ve İlahî muhafaza bir mucizedir, örfte emsali yoktur ve adi işlerden değildir. Bu İlahî korumanın mucizeliği inkâr etmek aklı başında olan hiç kimse için mümkün değildir.
Yazar: Sinan Yılmaz