11. Zaruret hâlinde bir haramı yemek ve içmek caiz midir?
Zaruret: İlmen -yani kesin olarak- veya zannen helak olmaktan korkmaktır. Ölme derecesine gelinceye kadar sabretme şartı yoktur.
Dört mezhebe göre, kendisini ölümden kurtaracak ve ölümden yana emin olacak miktarda haram olan şeyden yemek vaciptir. Eğer kişi ölünceye kadar yemeyi ve içmeyi terk edecek olursa günahkâr olur. Çünkü bu durumda nefsi tehlikeye atmak vardır ki Kur’an’ın hükmüyle bu yasaklanmıştır.
Diğer taraftan bu kişi, Allah’ın kendisine helal kılmış olduğu şey ile kendisini hayatta tutabilme imkânına sahiptir. Bu sebeple, zaruret hâlinde haramdan yemesi ve içmesi, tıpkı helal bir yiyeceği yemesi ve içmesi gibidir. Helal bir yiyeceği yemeyerek ölen kimse nasıl günahkâr oluyorsa, zaruret hâlinde haramdan yemeyerek ölen kişi de aynı şekilde günahkâr olur.
Buna göre, zaruret hâlinde olan kimseye açlığını ve susuzluğunu giderecek her türlü hayvan leşi, domuz, içki ve başkasına ait yemek gibi haram olan şeyler mübah olur.
İnsan etini yemeye gelince: Müslüman’ın veya masum bir kâfirin öldürülmesi ya da herhangi bir uzvunun kesilmesi caiz değildir. Mesela birisi ötekine, “Elimi kes ve onu ye.” diyecek olsa, elin kesilmesi caiz olmaz. Yine ölmüş bir insanın yenilmesi de caiz değildir. Çünkü insan mükerremdir ve eşref-i mahlukattır; bu sebeple eti yenilemez.
Ölünceye kadar tedavi olmayı kabul etmeyen kimsenin durumu ise bu anlattıklarımızın hilafınadır. Kişinin tedavi olmayı kabul etmesi üzerine vacip değildir ve tedaviyi terk etmekle günahkâr olmaz. Çünkü yapılan tedavinin ona şifa vereceğine dair kesin bir kanaat yoktur.
(el-Mebsut, XXIV, 48; el-Bedâyi, V, 124; Reddü’l-Muhtar, V, 238)
Yazar: Sinan Yılmaz