a
Ana SayfaTeberrük1. İsrailoğulları’nın sandık ile teberrükü

1. İsrailoğulları’nın sandık ile teberrükü

Teberrük: Bereket istemek demektir. Bir şey vasıtasıyla berekete ve feyze nail olmayı ifade eder.

Tanımı biraz daha açacak olursak şöyle diyebiliriz: Bir kimseye olan muhabbetten dolayı, ona ait olan eşyalara ve onun yaşadığı yerlere hürmet göstermek “teberrük” kelimesiyle ifade edilmiştir.

Bizler teberrük bahsini işlerken Peygamber Efendimiz (a.s.m.)’ın sakal-ı şerifi merkezli işleyeceğiz. Çünkü ülkemizde teberrük niyetiyle en çok ziyaret edilen sakal-ı şeriftir.

Maalesef her ramazanda, sakal-ı şerifi ziyaret edenler, bir kısım insanlar tarafından şirke düşmekle itham edilmektedirler. Teberrüke şirk nazarıyla bakan bu Vehhâbî zihniyet, mukaddes eşyaya yapılan hürmeti reddetmekte, onlara hürmet gösterenlere de müşrik damgasını vurmaktadır.

Bizler bu eserde -Allah’ın izni ve inayetiyle- Vehhâbî zihniyetin ne kadar yanıldığını kati bir surette ispat edeceğiz. Sözü daha fazla uzatmayalım ve şimdi, teberrükün caiz olduğuna dair Kur’an’dan birinci delilimize geçelim.

İSRAİLOĞULLARI’NIN SANDIK İLE TEBERRÜKÜ

Birinci delilimiz, Bakara suresinin 248. ayet-i kerimesinde bahsi geçen sandıktır. ÖÖnce otuz dokuzuncu sayfada anlatılan kıssanın özetini beyan edelim:

İsrailoğulları kendi peygamberlerine gelerek bir hükümdar göndermesini isterler ve bu hükümdarla Allah yolunda savaşacaklarına dair söz verirler. Allahu Teâlâ onlara Tâlut ismindeki zatı hükümdar olarak gönderir. Ancak Tâlut fakirdir. Bu yüzden İsrailoğulları onu hükümdar olarak kabul etmek istemez ve kendilerinin hükümdarlığa daha layık olduklarını iddia ederler.

Bunun üzerine peygamberleri onlara şöyle der:

  إِنَّ آيَةَ مُلْكِهِ أَنْ يَأْتِيَكُمُ التَّابُوتُ فِيهِ سَكِينَةٌ مِن رَبِّكُمْ

“Şüphesiz onun hükümdarlığının delili size sandığın gelmesidir. O sandıkta Rabbinizden bir sekîne vardır.” (Bakara 248)

— O sandıkta ne varmış?

Rabbimizden bir sekîne…

Sekîne: Maddi ve manevi bereketler ve feyizler demektir.

İşte o sandıkta böyle bir sekîne vardı. İsrailoğulları bu sandıkla Allah’ın rahmet ve bereketine mazhar olurlardı.

Fahru’r-Râzî, Ebu’s-Suud, Hazin, Kurtubî ve Âlûsî tefsirlerinin beyanlarına göre, İsrailoğulları Hazreti Musa’nın vefatından sonra bozulup isyan edince Cenab-ı Hak onlara Amalika kavmini musallat etti. Bu kavim sandığı onlardan aldı. Daha sonra Allahu Teâlâ, Tâlut’un hükümdarlığına bir alamet olması için melekleri vasıtasıyla o sandığı tekrar İsrailoğulları’na gönderdi.

Ayette geçen,  تَحْمِلُهُ الْمَلآئِكَةُ  “O sandığı melekler taşır.” ifadesi, sandığın melekler tarafından taşınarak onlara getirildiğini bildirmektedir.

Kıssanın detayını tefsir kitaplarına havale edelim. Burada bilmemiz gereken şey şudur:

1. İsrailoğulları’nın kendisiyle bereketlendiği bir sandık vardı.

2. Kur’an’ın ifadesiyle, o sandıkta Rabbimizden bir sekîne vardı. Onlar bu sandığa hürmetle sekîneye yani feyze ve berekete mazhar olurlardı.

3. Bu sandık günahları sebebiyle onlardan alındı ve uzun süre Amelika kavminin içinde kaldı. Daha sonra da Tâlut’un hükümdarlığına bir alamet olması için melekler tarafından taşınarak tekrar İsrailoğulları’na iade edildi.

Şimdi, berekete medar bu sandık üzerinde biraz daha derinlemesine tahlil yapalım:

Bir sandık… Bir tahta parçası… İzn-i İlahî ile maddi ve manevi bereketlere ve feyizlere sebep olabiliyor. Ona hürmet gösterenler, onun bereket ve feyzinden istifade ediyor. Ona hürmet gösterilmesini de Allah istiyor. Hürmet gösterilmediği anda da o sandığı onlardan alıyor.

Şu noktayı iyi anlamamız lazım: Bereket ve feyiz sandığın zatî malı değildir; ona Allah tarafından konulmuştur. Her bereket, her nimet ve her ihsan ancak Allah’ın hazinesinden çıkar. Allahu Teâlâ’dan başka ihsana sahip olabilecek hiç kimse yoktur. Ancak Allahu Teâlâ şu hikmet dünyasında sebeplerle iş görür. Meyveyi ağacın dalına takar. Sütü ineğin memesiyle içirir. Suyu bulutla akıtır. Sebzeleri toprağın eliyle bize sunar. Ve hakeza… Her nimet bizlere bir sebeple gelir.

Hakiki iman sebebi inkâr etmek değil, o sebebin üzerinde Allah’ın rahmet elini görmektir. Sebebi inkâr eden, rahmetten mahrum kalır.

Tefsirini yaptığımız ayet-i kerimede bahsi geçen sandık sadece bir vasıtadır. Ondaki sekîne onun zatî malı değildir. Mal sahibi ancak ve ancak Allahu Teâlâ’dır. Allahu Teâlâ o sandığı, bereketine bir sebep ve feyzine bir vasıta yapmıştır.

O hâlde burada yapılması gereken şey, tevhid namına sandığı yakmak değil, o sandığa Allah hesabına saygı göstermek ve ondan gelen sekîneyi Allah’tan bilmektir. Bu hem tevhid hem de akıldır.

Şimdi, teberrükü inkâr edenlere bazı sorular soralım:

Allahu Teâlâ bir sandığa, bir odun parçasına feyiz ve bereket koyabiliyor ve onu rahmetine vesile yapabiliyor. Ona hürmet gösterenler Allah’ın rahmetine ulaşıyor. Siz bunu Kur’an’da okuyorsunuz.

— Acaba Peygamberimiz (a.s.m.)’ın mübarek vücudundan kopan sakal-ı şerifin Allah katında bir odun parçası kadar değeri yok mudur?

— Bir sandığa Allah hesabına hürmet gösterenler sekîneye mazhar oluyor da Peygamberimizin sakal-ı şerifine Allah hesabına hürmet gösterenler niçin sekîneye mazhar olmasınlar?

— Sandığa hürmet şirk olmuyor da Peygamberimizin sakal-ı şerifine hürmet mi şirk oluyor?

Zannımız şu ki: Eğer siz o zamanda yaşasaydınız, sandığa hürmet gösterenlere “müşrik” der ve ilk fırsatta sandığı ateşte yakardınız. Eee, sizin aklınız bu kadar çalışıyor. Bu kadar çalıştığı için de Peygamber Efendimiz (a.s.m.)’ın sakal-ı şerifini ziyaret edenlere “müşrik” diyorsunuz.

Size soruyorum:

— Bir sandığa feyiz ve bereket koyan Rabbimiz, en sevgili kulunun vücudundan kopmuş sakalına niçin bir feyiz ve bereket koymasın?

— Niçin onu rahmetine bir vesile yapmasın?

Bizler Peygamber Efendimizin sakalını ayetteki sandık gibi kabul ediyoruz. Feyzin ve bereketin hakiki sahibi değildir. Her feyiz ve bereket ancak Allah’ın hazinesinden çıkar. Lakin Allahu Teâlâ bazen bir sandıkla bunu kullarına ulaştırır, bazen bir sakalla, bazen de şu maddi âlemde olduğu gibi ağaçla, koyunla, bulutla ve başka bir sebeple…

Tevhid sebepleri inkâr etmek değildir. Tevhid, sebepler üzerinde Müsebbibu’l-esbab’ı yani sebepleri yaratan Allah’ı görmektir. Hakiki tevhid budur. Siz hakiki tevhidden ne kadar uzaksınız ki tevhid namına sebepleri inkâr edip akıldan istifa ediyorsunuz!

Ey sakal-ı şerif ziyaretine şirk diyenler! Şimdi şu sorularımıza cevap verin:

1. Teberrük niyetiyle eşyaya hürmet göstermek haram olsaydı Allahu Teâlâ o sandığa sekîne koyar mıydı?

2. Onların sandığa hürmet göstermelerini emreder miydi?

3. Hürmetsizliklerine bir ceza olarak sandığı onlardan alır mıydı?

4. Sandığı kaybetmelerinden sonra, Tâlut’un hükümdarlığına alamet olsun diye bu sandığı onlara iade eder miydi?

Bakın, bereketi Allah’tan bilmek şartıyla bir sandığa dahi hürmet gösterilebiliyor.

O hâlde Allah katında, sandıktan bin derece daha fazla kıymeti olan Peygamberimizin sakal-ı şerifine -bereketi Allah’tan bilmek şartıyla- hayli hayli hürmet gösterilebilir ve ziyaret edilebilir. Sandığa hürmet göstermek şirk olmuyorsa, Peygamberimizin mübarek sakalına hürmet göstermek asla şirk olmaz.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin