a
Ana SayfaFikir Sofrası30. İmandaki cesaret

30. İmandaki cesaret

Çocukluğumda yaşadığım bir olay bugün bana imandaki cesareti ve küfürdeki korkaklığı ders veriyor. Şöyle ki:

Çocukluğumda bir gün ağabeyim ile birlikte lunaparka gitmiştik. Orada Zambora adı verilen bir pavyon vardı. Ağabeyim beni buraya soktu. Karanlık bir yerdi; hafif loş ışıklarla aydınlatılmıştı.

Pavyonda bir sahne ve sahnenin arkasında demir parmaklıkları olan bir oda vardı. Küçük bir oda, zindan gibi bir yer… Demir parmaklıkların arkasında ise elleri zincirli bir adam bulunuyordu.

Biz sahnenin önündeki sandalyelerde otur­muştuk. Kalabalık olduğundan dolayı birçok kişi de ayakta kalmıştı. Neler olacağını merakla bekliyordum. Ağabeyim elimden tutmuş, bana sıkı sıkıya korkmamamı tembihliyordu.

Nihayet sahneye bir adam çıktı. Demir parlaklıkların arkasındaki adamı gösterip etkileyici ve kısık bir sesle konuşmaya başladı:

— İşte bu Zambora… Şimdi beş bin yıl önceye dönecek ve bir goril olacak…

Tam bu esnada loş ışıklar bir anda söndü ve oda zifiri karanlık oldu. Bir iki saniye öyle kaldı ve sonra sahnede loş bir ışık yanıverdi. Bir de ne görelim, o kafesteki adamın yerinde bir goril duruyor! Hepimiz o adamın gerçekten bir gorile dönüştüğünü zannetmiştik.

Goril demir parmaklıkları sallamaya başladı; kapıyı kırmaya çalışıyordu. Demir parmaklıklar birden yere düşüverdi ve goril sahnenin önünde bulunan seyircilere yani bize doğru koşmaya başladı. Odada bağırmalar, çağırmalar, kaç­maya çalışanlar görülmeye değerdi. Ben de olanca kuvvetimle bağırdım ve kaçmaya çalıştım.

Oda karanlık olduğundan kapıyı kimse bulamıyordu. Herkes can derdinde iken ağabeyim kıkır kıkır gülüyordu. Tam bu sırada görevliler gorili yaka­layarak kafese soktular. Bu sırada ışıklar yandı. Neredeyse bü­tün sandalyeler yıkılmıştı. Kimisi kafasını tutuyor, kimisi bıraka­rak kaçtığı eşini arıyordu. Bu olayda tek korkmayan vardı, o da ağabeyim. Sakın ağabeyimin çok cesur olduğunu zannetmeyin. Onun niçin korkmadığını şimdi anlayacaksınız:

Dışarıya çıktığımızda beni birisi ile tanıştırdı ve gülerek “İşte Zambora buydu.” dedi. Meğerse bizim goril zannettiğimiz, goril kostümü giymiş bir insanmış yani her şey düzmece bir oyunmuş. O günden sonra ben ne zaman Zamborayı seyrettim ise hep güldüm; o kostümün içindekini bilmeyenler ise hep korktular ve dehşete düştüler.

Şunu da hatırlatayım: “İnsan gorile döner mi? Buna kim inanır?” demeyin. Zira bu olay kırk yıl önce oldu. Kırk yıl öncesinde lunaparklarda denizkızı diye bir şey sergilenir; insanlar da bu denizkızını görmek için para verip içeriye girerdi. Yani o zamanın insanının algısı bu zamanın insanı gibi değildi. Hem olayı öyle sahneliyorlardı ki insan hakikati bilse bile korkuyor ve kaçıyordu.

İşte başımdan geçen bu hadise, kâmil mümin ile kâfir arasındaki farkı bu günlerde bana ders veriyor. Şöyle ki:

Kâmil mümin, dehşet verici hadiselerin arkasındaki güler yüzü görür; mahlukat ile ünsiyet ve kardeşlik peyda eder. İman nuruyla bilir ki hepsi aynı Zatın mahlukudur; O’nun emriyle hareket ederler ve izni olmadan zerre miktar tecavüz etmezler.

Hakiki mümin bu hakikati anladığından hadisatın dehşetinden korkmaz; belki neşe ile temaşa eder. Kâfir ise benim ilk hâlime benzer ki her hadise karşısında titrer ve dilencilik eder.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin