a
Ana SayfaFatiha Suresi26. Yevm tabiri ise haşrin vukuunu gösteren emarelerden birine işarettir…

26. Yevm tabiri ise haşrin vukuunu gösteren emarelerden birine işarettir…

İşârâtü’l-İ’caz mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

يَوْمِ  tabiri ise haşrin vukuunu gösteren emarelerden birine işarettir. Şöyle ki: Saniye, dakika, saat ve günleri gösteren haftalık bir saatin millerinden birisi devrini tamam ettiği zaman, behemehal ötekiler de devirlerini ikmal edeceklerine kanaat hasıl olur. (İşârâtü’l-İ’caz)

(Yevm: Gün / Behemehal: İster istemez)

– Saniye 60 defa hareket edip devrini tamamladığında dakika hareket edip bir ileriye gider.

– Dakika 60 defa hareket edip devrini tamamladığında saat hareket edip bir ileriye gider.

– Saat 24 defa hareket edip devrini tamamladığında gün hareket edip bir sonraya geçer.

Başka bir ifadeyle:

– Saniye devrini tamamladığında, dakika “Ben hareket etmeyeceğim.” diyemez.

– Dakika devrini tamamladığında, saat “Ben yerimde duracağım.” diyemez.

– Saat devrini tamamladığında, gün “Ben bir yere gitmiyorum.” diyemez.

Saatin millerinden birisi devrini tamamladığı zaman, ister istemez ötekiler de devirlerini tamamlamaya mecbur olurlar.

Üstadımız bu misalden şu hakikate çıkıyor:

Kezalik, yevm, sene, ömr-ü beşer ve ömr-ü dünya için de tayin edilen manevi millerden birisi devrini tamam ettiğinde, ötekilerin de -velev uzun bir zamandan sonra olsun- devirlerini ikmal edeceklerine hükmedilir. (İşârâtü’l-İ’caz)

Misalle hakikati birleştirecek olursak:

– Saniye günün karşılığı,

– Dakika senenin karşılığı,

– Saat ömr-ü beşerin karşılığı,

– Gün de ömr-ü dünyanın karşılığıdır.

Bu manevi millerden birisi devrini tamam ettiğinde, ötekilerin de -velev uzun bir zamandan sonra olsun- devirlerini ikmal edeceklerine hükmedilir.

– Gün devrini tamamlayıp 365 defa döndüğünde yıl da devrini ikmal edecektir.

– Yıl devrini tamamlayıp 70-80 tur attığında ömr-ü beşer devrini ikmal edecektir.

– Ve gün gelecek insanın da bu misafirhanedeki misafirliği bitecek ve ömr-ü dünya devrini tamamlayacak; kıyamet kopacak.

İşte “yevm” kelimesinde böyle işarî bir mana vardır. İnsana ölümü, haşri ve neşri hatırlatır.

Diğer bir işarî mana da şudur:

Ve keza, bir gün veya bir sene zarfında vukua gelen küçük küçük kıyametleri, haşirleri gören bir adam, saadet-i ebediyenin, haşrin tulû-u fecriyle, şahsı bir nev hükmünde olan insanlara ihsan edileceğine şüphe edemez. (İşârâtü’l-İ’caz)

(Tulû-u fecr: Fecrin doğuşu, tan ağarması)

Her gün ve her sene küçük küçük kıyametleri ve haşirleri görüyoruz:

– Kışın ölen mahlukat baharda kısmen aynen ve kısmen mislen yaratılıyor.

– Her gün, gecenin gelmesiyle öldürülüyor ve ertesi sabah tekrar yaratılıyor.

– Uyku ile insanlar öldürülüyor, ertesi sabah tekrar diriltilerek neşrediliyor.

– Bulutlar semada toplanıyor, sonra dağıtılıyor ve sonra tekrar bir araya getirilerek haşrin numuneleri gösteriliyor.

– Kışın ölen ağaçlar baharda cennet hurileri tarzında süsleniyor ve onlara hayat veriliyor.

– Bazı hayvanlar kış boyunca uyutuluyor yani bir nevi öldürülüyor, sonra bahar geldiğinde tekrar diriltiliyor.

– Hatta hayalen kendimizi bin sene evvel farz etsek, sonra zamanın iki cenahı olan mazi ile müstakbeli birbiriyle karşılaştırsak; asırlar, günler adedince haşrin ve kıyametin misallerini ve numunelerini görebiliriz.

Bu haşir ve neşirleri gören kişi, insanın haşrinden ve neşrinden, saadet-i ebediyeden ve ebed memleketine olan yolculuktan nasıl şüphe edebilir?

Şu iki cümle üzerine biraz konuşalım:

Haşrin tulû-u fecriyle: Yani nasıl ki güneşin batışıyla ölen gün ertesi sabah güneşin doğuşuyla haşrediliyor; aynen bunun gibi, kıyamet ile ölen dünya da haşrin gelişiyle neşredilecek; haşir sabahı bütün insanlar kabirlerinden çıkartılacak ve dünya ahiret menzillerinden bir menzil olacak.

Şahsı bir nev hükmünde olan insanlara ihsan edileceğine şüphe edemez: Tek bir insan, kendisindeki kabiliyet, camiiyyet, cihazat ve duygu cihetinden hayvanat ve nebatatın bir nevine denktir. İnsanın şahsı bir nev hükmündedir.

Madem hakikat budur, o hâlde hayvani ve nebati nevlerin haşrini gören insanın kendi haşrinden şüphe etmesi akıl kârı olamaz. Bu delili Kur’an birçok ayetiyle beyan etmektedir. Mesela şöyle der:

فَانْظُرْ اِلٰى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللّٰهِ  Şimdi bak Allah’ın rahmet eserlerine,  كَيْفَ يُحْيِى الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا  yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor!  اِنَّ ذٰلِكَ لَمُحْيِى الْمَوْتٰى  Bunu yapan elbette ölüleri de diriltecektir.  وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدٖيرٌ  Çünkü O, her şeye gücü yetendir. (Rum 50)

Mütalaayı burada noktalayalım. Ancak dersimiz bitmiyor. Hatta asıl ders şimdi başlıyor. Bu dersin adı: Meselenin tefekkürü…

Bu dersten şu noktaları tefekkür edebilirsiniz:

1. Nasıl ki saatin millerinden birisi devrini tamamladığında diğer miller de harekete ve devrini tamamlamaya mecbur oluyor. Aynen bunun gibi, gün devrini tamamladığında yıl da devrini tamamlayacak. Yıl devrini tamamladığında ömr-ü insan devrini tamamlayacak. Ve insan nesli devrini tamamladığında dünya devrini tamamlayacak ve işte o gün kıyamet kopacak. Acaba o gün hâlimiz ne olacak?

2. Şu göz önündeki acip haşir ve neşirler insanın haşrini ve neşrini ispat eder. Önce göz önündeki haşir ve neşirleri tefekkür edelim, sonra da kendi haşrimizi ve hesabımızı düşünüp nefsimizi takvaya ikna edelim.

3. Ayetteki “yevm” kelimesinin nasıl derinlemesine bir manası varmış! Kur’an’ın her kelimesi, böyle deniz hükmündeki manaları kendinde cemediyor. Bu hâl de ispat eder ki Kur’an Allah’ın kelamıdır; beşer sözü olamaz.

Unutmayın, mesele sadece okumak ve anlamak değildir. Asıl mesele manayı kalbe ve ruha işletmektir. Bu da ancak tefekkürle olur. Bu üç maddeyi ve kendi bulduğunuz diğer maddeleri tefekkür ederek mananın boyasıyla boyanmaya çalışmalısınız. Allah boyananlardan eylesin. Âmin.

Bu dersimizde şu bölümün mütalaasını yaptık:

يَوْمِ  tabiri ise haşrin vukuunu gösteren emarelerden birine işarettir. Şöyle ki: Saniye, dakika, saat ve günleri gösteren haftalık bir saatin millerinden birisi devrini tamam ettiği zaman, behemehal ötekiler de devirlerini ikmal edeceklerine kanaat hasıl olur.

Kezalik, yevm, sene, ömr-ü beşer ve ömr-ü dünya için de tayin edilen manevi millerden birisi devrini tamam ettiğinde, ötekilerin de -velev uzun bir zamandan sonra olsun- devirlerini ikmal edeceklerine hükmedilir.

Ve keza, bir gün veya bir sene zarfında vukua gelen küçük küçük kıyametleri, haşirleri gören bir adam, saadet-i ebediyenin, haşrin tulû-u fecriyle, şahsı bir nev hükmünde olan insanlara ihsan edileceğine şüphe edemez. (İşârâtü’l-İ’caz)

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin