10. Mutezile’nin bir sözde deliline cevap
Bu dersimizde, kerameti inkâr eden Mutezile’nin bir sözde deliline cevap vereceğiz. Şöyle ki:
Cin suresinin 26 ve 27. ayetlerinde şöyle buyrulmuş:
عَالِمُ الْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلَى غَيْبِهِ أَحَدًا إِلَّا مَنِ ارْتَضَى مِنْ رَسُولٍ
“(Allah) gaybı bilendir. Seçtiği resul müstesna, gaybını hiç kimseye açmaz.” (Yani gaybı ancak seçtiği resullere açar.) (Cin 26-27)
Mutezile bu ayeti gösterip şöyle diyor:
— Bu ayet-i kerimede kerametin bulunmadığına bir delil vardır. Çünkü bu ayette Allahu Teâlâ, gaybı bildirmeyi sadece seçtiği resullere tahsis etmiştir. Kendilerine keramet nispet edilen veliler ise resul değildir. Bu da ispat eder ki veliler gaybtan haber veremezler.
İşte kerameti inkâr den Mutezile böyle diyor ve kerametin bir nevi olan gaybtan haber vermenin veliler için mümkün olmadığı söylüyor.
Büyük müfessir Fahreddin er-Râzî Hazretleri Mutezile’ye şöyle cevap veriyor:
“Allah gaybını hiç kimseye açmaz.” ayetindeki gaybtan maksat kıyamet vaktidir. Gaybın kıyamet vakti olduğuna delil şunlardır:
Bu ayetten bir önceki ayette şöyle buyrulmuştur: “De ki: Tehdit edildiğiniz (azabın) yakın mı yoksa Rabbimin ona uzun bir müddet mi tayin ettiğini ben bilmem.” (Cin 25)
Bu ayette, Peygamber Efendimiz (a.s.m.)’ın “Ben bilmem.” dediği şey kıyametin vaktidir.
İşte bu ayette sonra şu ayet gelir: “Allah gaybını hiç kimseye açmaz.” Bu ayetteki gayb, bir önceki ayette belirtilen gayb olmalıdır ki o da kıyametin kopma vaktidir.
Bu izahla anlaşıldı ki “sadece seçilmiş resullere bildirilen gayb” kıyametin kopsa vaktidir; gaybın diğer meseleleri değildir.
Ayetteki “gayb” ifadesiyle kıyametin kopma vaktinin kastedildiğine ikinci delil şudur:
Ayetteki غَيْبِهِ ifadesindeki “gayb” lafzı müfred bir kelimedir. Müfred kelimeler tek bir ferde işaret ederler. Dolayısıyla bu kelimeyi tek bir gayba hamletmek yeterli olur. O tek gayb da kıyametin kopma vaktidir. Bu kelimenin bütün gaybları ifade ettiğine dair hiçbir delil yoktur.
Ayetteki “gayb” ifadesiyle kıyametin kopma vaktinin kastedildiğine üçüncü delil şudur:
Ayetteki غَيْبِهِ ifadesindeki “gayb” lafzı aynı zamanda muzaf bir kelimedir. Muzafun ileyh olan zamir marife olduğundan muzaf da marife kabul edilir. Bu, Arapça bir kaidedir. Marife isimler belirli bir şeyden bahseden isimlerdir. Dolayısıyla “gayb” kelimesiyle belirli bir gaybtan bahsedilmiş olmalıdır. Bu belirli gayb da kıyametin kopma vaktidir.
O hâlde bir önceki ayetle birlikte, ayetin manası şöyle olur: “De ki: Tehdit edildiğiniz (azabın) yakın mı yoksa Rabbimin ona uzun bir müddet mi tayin ettiğini ben bilmem. (Allah) gaybı (yani kıyamet vaktini) bilendir. Gaybını (yani kıyamet vaktini) hiç kimseye açmaz. Seçtiği resul müstesna.”
Bu makamda şöyle bir soru sorulabilir:
— Ayet-i kerimede, “Gaybı ancak seçtiği resule açar.” buyrulmuş. Eğer ayetteki “gayb” kıyamet vaktiyse, Allahu Teâlâ kıyamet vaktini resullerine bildirmemiştir. Bunun izahı nedir?
Fahreddin er-Râzî Hazretleri bu soruya şöyle cevap veriyor:
— Buradaki “resul” ifadesiyle kastedilen meleklerdir. Resul kelimesi Kur’an’da birçok yerde melekler için de kullanılmıştır. Şûrâ suresi 51. ayette, İsra suresi 95. ayette, A’raf suresi 37. ayette ve daha birçok ayette, Allahu Teâlâ meleklerden resul olarak bahsetmiştir. Bu ayetteki durum da böyledir. Allahu Teâlâ kıyametin kopma vaktini, kıyametin kopması yaklaştığında meleklere açıklayacaktır. Zira Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştur: “O gün gök bulutlarla parçalanacak ve melekler indirilecek.” (Furkan 25) İşte o zaman melekler kıyametin koptuğunu anlayacaktır.
Bu dersle şunu da öğrenmiş olmalıyız: Bazen itikadımıza muhalif bir delil sunulur. Bu delil bize çok kuvvetli gelir. Sakın bu durumda sarsılmayın. Şunu bilin ki: O sözde delili Ehl-i sünnet âlimleri çürütüp çöpe atmıştır. Ya bir bilene sorun ya da kitaplardan araştırıp cevabını öğrenin. Ama sakın içinizde büyümesine müsaade etmeyin!
Kardeşlerim, ilmî bir ders oldu. Böyle ilmî meseleleri bazen bir defa okumakla anlamak mümkün olmaz. Eğer meseleyi tam anlayamadıysanız tekrar okumanızı tavsiye ediyorum. Unutmayın, itikada ait meseleleri ne kadar çok dinlesek ve ne kadar çok okusak yine de azdır!
Bu dersimiz keramet konusunun son dersiydi. Rabbimize hamdüsena olsun, bir imani eseri daha bizlere tamamlattı. Rabbim bizleri iman hizmetinden ayırmasın. Bu eseri benim ve halisane bu dersleri okuyanların günahlarına kefaret yapsın. Bizi kendine kul, Habibine ümmet eylesin. Âmin.
Yazar: Sinan Yılmaz