a
Ana SayfaDerlemeler1. Çevşen ve Evrad-ı Kusdiye’nin kıymetine dair bir mütalaa

1. Çevşen ve Evrad-ı Kusdiye’nin kıymetine dair bir mütalaa

Soru: Cevşen ve Evrad-ı Kudsiye’yi sıklıkla okuyordum. Şimdi ise okumaya bir türlü muvaffak olamıyorum. Bu virdlerin kıymetine dair nasihat eder misiniz? Belki nefsim kıymetini anlar da tekrar okumaya başlar.

El-cevap: İnsan bazen gaflete düşer de vazifesini unutur; virdini ve zikrini terk eder. Bizler Risale-i Nur talebeleri olarak Cevşen’i ve Evrad-ı Kudsiye’yi kendimize vird-i zeban yapmışız. Lakin şeytan ve nefis bırakmaz ki her gün dersimizi yapalım, virdimizi okuyalım…

Belki de işin kıymetini anlayamıyoruz. Eğer kıymetini anlasak, şeytanlar ordu olup hücum etse bizi virdimizden ve vazifemizden çeviremez. O hâlde bize en lazım olan iş, bu virdlerin kadrini anlamak ve kıymetini nefse dahi tasdik ettirmektir.

Bu fikirden yola çıkarak Cevşen ve Evrad-ı Kudsiye’nin kıymetine dair bir mütalaa yapalım dedik. İnşallah bu mütalaa hem bizim tembellik damarımıza hem de bizim gibi olanlara bir merhem ve bir ders-i ibret olur.

Üstadımız şöyle diyor:

— Nazif büyük bir hayır yapmak için Nurcuların ehemmiyetli bir virdi olan Cevşenü’l-Kebir’i makine ile teksir etmiş. Bunun sevabına dair, haşiyesindeki pek harika ve müteşabih hadislerden faziletine dair olan parçayı beraber teksir etmek için bana yazmıştı. Ben de dedim: Otuz beş seneden beri her gün Cevşen’i okuduğum hâlde o haşiyeyi üç dört defadan ziyade okumadım. Onun için onun aynı münasip olmaz. Ta muarız ve zındıklar itiraz parmaklarını uzatmasınlar. İnşallah yakında o mübarek Cevşenü’l-Kebir, Nurcuları şavkıyla (parıltısıyla) tenvir edecek.  (Emirdağ Lahikası, II, 39)

Bu ifadeler üzerinde birkaç kelam edelim:

Nurcuların ehemmiyetli bir virdi olan Cevşenü’l-Kebir’i: Cevşen bizlerin ehemmiyetli bir virdiymiş. Böyle ehemmiyetli bir virdi terk etmek olmaz ve terk eden de kâr etmez!

Otuz beş seneden beri her gün Cevşen’i okuduğum hâlde: Üstad Hazretleri ki ömrü sürgünlerde ve zindanlarda geçmiş. Buna rağmen Cevşen’i okumayı terk etmemiş; her gün bu virde devam etmiş.

Üstadımızın o sıkıntılar içinde terk etmediği bu ehemmiyetli virdi, bizler rahat döşeğimizde terk edersek Üstad Hazretlerine layık bir talebe olabilir miyiz?

İnşallah yakında o mübarek Cevşenü’l-Kebir, Nurcuları şavkıyla (parıltısıyla) tenvir edecek:  Üstadımız bir müjde vermiş ve verdiği müjde tahakkuk etmiş; kader-i İlahi Cevşen’i nurculara bir vird yapmış. Nurcular da bu virdin nuruyla nurlanmış, tenvir etmiş.

Böyle bir virdi okumamak ve sevabından mahrum olmak ne büyük bir nasipsizliktir; aklı olan herkes anlar!

Üstad Hazretleri 17. Lem’a’da şöyle diyor:

— Yüz hâsiyeti ve faidesi bulunan Evrad-ı Kudsiye-i Şah-ı Nakşibendî’yi veya bin hâsiyeti bulunan Cevşenü’l-Kebir… (17. Lem’a, 13. Nota)

Şu ifadelere dikkat edelim:

Yüz hâsiyeti ve faidesi bulunan Evrad-ı Kudsiye-i Şah-ı Nakşibendî’yi: Evrad-ı Kudsiye’nin yüz faydası varmış. İnsan bir fayda için kula kul oluyor; yüz suyu döküp kapısında dilencilik ediyor. Böyle bir insan, yüz faydası olan Evrad-ı Kudsiye’yi nasıl terk eder?

Veya bin hâsiyeti bulunan Cevşenü’l-Kebir: Cevşen’in de bin faydası varmış. Bir ilacın bir faydası oluyor da insan onu her gün kullanıyor. Ufacık bir fayda peşinde ne zahmetler çekiyor. Böyle bir insan, bin faydası olan Cevşen’i nasıl terk eder ve terk edince nasıl rahat eder?

Üstad Hazretleri Emirdağ Lahikası’nda şöyle diyor:

— Kardeşlerim, merak etmeyiniz! Cevşen ve Evrad-ı Bahaiye bu defa dahi o dehşetli zehrin tehlikesine galebe etti; tehlike devresi geçti. Fakat hastalık devam ediyor. (Emirdağ Lahikası, I, 148)

Tarihçe-i Hayat’ta şöyle geçiyor:

— Üstad’ın penceresine geceleyin merdivenle çıkarak yemeğine zehir atmış, ertesi gün Üstad zehirlenerek kıvranmaya başlamıştır. Zehrin tesiri çok azim olduğu hâlde, kendisi, “Cevşenü’l-Kebir gibi evrad-ı kudsiyelerin feyziyle ölümden muhafaza olunuyorum. Fakat hastalık, ızdırab çok şiddetlidir.” derdi. (Tarihçe-i Hayat, 449)

Yine Emirdağ Lahikası’nda şöyle geçiyor:

Münafık düşmanlarımın maddi ve manevi zehirlerine karşı gerçi Cevşen ve Evrad-ı Kudsiye-i Şah-ı Nakşibendi beni ölüm tehlikesinden -belki yirmi defa- kudsiyetleriyle kurtardılar. (Emirdağ Lahikası, I, 155)

Cevşen ve Evrad-ı Kudsiye’nin tesirini gördünüz mü? Üstad Hazretleri, “Dehşetli zehrin tehlikesine galebe etti.” diyor. Yani bir panzehir hükmüne geçmiş; zehri iyileştirip şifa vermiş.

Acaba zehri iyileştirme hâsiyetinde olan bu virdler, bizlerin maddi ve manevi hastalıklarına nasıl şifa olur, nasıl deva olur? Bu virdleri okumayarak bu şifalardan mahrum olmak akıl kârı mıdır?

Üstad Hazretleri 15. Şua’da şöyle diyor:

— Binbir esma-i İlahiyeye sarihan ve işareten bakan ve bir cihette Kur’an’dan çıkan bir harika münacat olan ve marifetullahta terakki eden bütün ariflerin münacatlarının fevkinde bulunan ve bir gazvede “Zırhı çıkar, onun yerine bu Cevşen’i oku.” diye Cebrail vahiy getiren “Cevşenü’l-Kebir” münacatı içindeki hakikatler ve tam tamına Rabbine karşı tavsifler… (15. Şua, 1. Makam, 3. Kısmı, 2. İşaret)

Şu ifadeler üzerinde biraz duralım:

Binbir esma-i İlahiyeye sarihan ve işareten bakan: Cevşen toplamda bin cümlesiyle Allah’ı tanıtır, O’nun esmasını bildirir, O’nu tarif ve tavsif eder. Âdeta kâinatı bir kitap gibi okur ve bu kitapta yazılan esma-i İlahiyeyi ilan eder.

Bir cihette Kur’an’dan çıkan bir harika münacat olan: Cevşen’de zikri geçen esmâ-i hüsnanın bir kısmı Kur’an’da da geçmektedir. Hatta bazı cümleleri Kur’an ayetleriyle birebir aynıdır. Bu cihetle Cevşen Kur’an’dan süzülmüş harika bir münacattır.

Marifetullahta terakki eden bütün ariflerin münacatlarının fevkinde bulunan: Bu fakir kardeşiniz, Cevşen’i ve Evrad-ı Kudsiye’yi -Allah’ın inayetiyle- ezberledi. Cevşen’i ezberlediği gibi, ariflerin münacatlarını da çok araştırdı ve onlardan da çok ezberler yaptı.

Hakkalyakîn şunu gördü ki: O ariflerin münacatları -marifetullah cihetiyle- Cevşen’in yanına bile yaklaşamamış. Cevşen bütün o münacatların fevkinde. Hem öyle fevkinde ki biri dağın tepesinde, diğeri güneşin üzerinde… Bunu hakkalyakîn gördüm ve şahit oldum.

Bir gazvede “Zırhı çıkar, onun yerine bu Cevşen’i oku.” diye Cebrail vahiy getiren: Demek, bu vird zırh gibi koruyucuymuş. Peygamberimiz (a.s.m.) Uhud günü zırhını çıkarıp bu kalkanı giyinmiş.

Peygamberimizin sünnetine tabi olmak ve bu virdi -ona benzemek niyetiyle- okumak zor bir amel midir ki çoklarımız bundan kaçıyor?

İnsanlar kendilerini korumak için neler yapıyor neler… Özel güvenlik tutuyorlar, evlerine alarm sistemleri kuruyorlar; bir kısmı çelik yelek giyiyorlar…

Gelin dostlar, bizler de Cevşen okuyalım ve onu vird-i zeban edelim!

Üstad Hazretleri 7. Şua’da şöyle diyor:

— Hem binler dua ve münacatlarından Cevşenü’l-Kebir’le öyle bir marifet-i Rabbaniye ile öyle bir derecede Rabbini tavsif ediyor ki o zamandan beri gelen ehl-i marifet ve ehl-i velayet, telahuk-u efkâr ile beraber, ne o mertebe-i marifete ve ne de o derece-i tavsife yetişememeleri gösteriyor ki duada dahi onun misli yoktur. Risale-i Münacat’ın başında, Cevşenü’l-Kebir’in doksan dokuz fıkrasından bir fıkrasının kısacık bir mealinin beyan edildiği yere bakan adam, Cevşen’in dahi misli yoktur diyecek . (7. Şua, 16. Mertebe)

Yukarıda da ifade ettiğim gibi, bu fakir, ariflerin ve ehlullahın dua ve virdlerini çok inceledi; onların Allah’a karşı olan tavsiflerini çok araştırdı. Onlar sayfa değil, yüzler sayfa o mecmualardan ezber yaptı. Sonunda şu neticeye ulaştı:

Vallahi o virdlerin değil bir tanesi, hepsi toplansa ve üst üste konulsa, sonra da hepsinin tavsifleri yan yana dizilse yine de Cevşen’deki marifetullaha ve tavsifât-ı İlahiyeye yetişemez.

Cevşen’i ve ariflerin çok virdini ezberleyen bir kardeşiniz olarak buna şahidim ve Üstadımızın tespitine hakkalyakîn katılıyorum.

Üstad Hazretleri Emirdağ Lahikası’nda şöyle diyor:

— Yeni Said’in hususi üstadı olan İmam-ı Rabbanî, Gavs-ı A’zam ve İmam-ı Gazalî, Zeynelâbidîn (r.a.) -hususan Cevşenü’l-Kebir münacatını bu iki imamdan ders almışım- ve Hazreti Hüseyin ve İmam-ı Ali (kerremallahu vechehu)’dan aldığım ders, otuz seneden beri, hususan Cevşenü’l-Kebir’le daima onlara manevi irtibatımda, geçmiş hakikati ve şimdiki Risale-i Nur’dan bize gelen meşrebi almışım. (Emirdağ Lahikası, I, 219)

Üstad Hazretleri Cevşen’in dersini İmam-ı Gazalî ve Zeynelâbidîn Hazretlerinden almış. Ve mezkûr imamlarla Cevşenü’l-Kebir vasıtasıyla manevi irtibatta bulunmuş. Sadece bu beyan Cevşen’in kıymetini izah için yeterlidir.

İnşallah bizler de bu virde devam ederiz de bu büyük zatların himmetine ve duasına mazhar oluruz. Cevşenü’l-Kebir bizler ile onların arasında manevi bir rabıta olur.

Üstad Hazretleri yine Emirdağ Lahikası’nda şöyle diyor:

— Ben daha fırtına ve yağmur başlamadan evvel hiss-i kable’l-vuku ile hazine-i rahmete bir anahtar olacak dehşetli ve heyecanlı bir musibet hissettiğimden mütemadiyen Cevşen’i ve Şah-ı Nakşibend’in virdini okuyordum. (Emirdağ Lahikası, II, 202)

Görüyorsunuz, Üstad Hazretleri bir musibet hissettiğinde hemen Cevşen’e ve Evrad-ı Kudsiye’ye sarılıyor.

Kınamak için söylemiyorum ama bu hizmetteki bazı kardeşleri, bir derde düşence sigaraya başlamış gördüm. Sigaradan medet umup dertlerini sigara ile defetmeye çalışıyorlardı.

Hâlbuki Üstad Hazretleri musibeti görünce Cevşen’e sarılıyor, Evrad-ı Kudsiye’yi vesile yapıyor.

Dostlar, artık Üstad Hazretlerine benzeme vaktimiz gelmemiş midir? Tırtıl ne zaman kelebek olacak?

Rabbim hem bana hem sizlere bu virdleri okuma hususunda gayret versin. En önemlisi de anlayarak ve tefekkür ederek okumayı nasip etsin. Âmin.

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin